Ayşe Özgener

Ayşe Özgener

ozgenerayse@gmail.com

Tüm Yazıları

Kaçmak, bir sorun çözme yöntemi olmamasına rağmen sıkça kullanan bir savunma biçimidir. Çoğu kişi kaçarak sorunlarından kurtulduğuna inanır. Daha küçüklükten itibaren bu huyumuz gelişmeye başlar. Şöyle hayal edin. Çocuk okuldan eve gelmiş, canı çok sıkkın! Annesi merak içinde, bir an önce ne olduğunu anlamak istiyor. Çocuk başlıyor anlatmaya. Bir arkadaşıyla aralarında bir sorun olmuş, çocuğunda canı sıkılmış. Annesi hemen akıl veriyor: “Oğlum/kızım sen de bir daha o çocukla oynama, konuşma, ondan uzak dur! Madem seni üzüyor, ona yaklaşma!”

Haberin Devamı

Annesi aslında sorunu tam anlamış bile değil! Ancak ilk önerdiği sorun çözme yöntemi “kaç” oluyor. Böylece çocuk, canını sıkan bir durum olduğunda kaçması gerektiğini öğrenmeye başlıyor. Yaş büyüse de bu durum değişmiyor. Bir arkadaşıyla dertleşen bir yetişkin, arkadaşından “kafana takma, düşünme geçer” gibi telkinler dinlediğinde yine “kaç” taktiğini duymuş oluyor. Bir sorunu yok sayınca yok olacağına dair bir inanç insanı yanıltmaktan başka bir işe yaramaz. Sorunu kabul etmediğimiz sürece sorun büyümeye devam eder. Canımızı sıkan kişilerden ve durumlardan imkan varsa uzaklaşmak kötü bir fikir değil! Ancak uzaklaşmak ve kaçmak arasındaki farkı atlamayalım. Kaçma eylemi, içinde çözüme yönelik hiçbir eylem içermez. Kaçan kişi canı sıkıldığında veya üzüldüğünde sorununu çözmek için hiçbir adım atmadan kaçma alışkanlığına sahiptir. Uzun bir müddet bunu dener. Ne zaman ki kaçsa da sorununu kafasının içinde kaçtığı yere de götürdüğünü fark eder, o zaman hata yaptığını anlar.

Vücut bize sinyal verir

Uzaklaşmak ise bir kişiyle arasındaki sorunu çözmeye çalıştığı halde, denemelerin sonuç vermediğine emin olduktan sonra o kişiyle iletişimi mümkün olduğu kadar azaltmaktır. Uzaklaşma bir kaçış değil bir kaçınma içerir. Özellikle kişinin hayatından tamamen çıkarması mümkün olmayan kişilerle arasına gerekli mesafeyi koymasını sağlar. Örneğin, iş arkadaşıyla anlaşamayan biri sürekli aynı odayı paylaştığı bu kişiden kaçamaz. Ancak arasına belli bir mesafe koymak elindedir. İş çerçevesinde iletişim kurar, iş ortamında sosyalleşir ve özel hayatını mahrem tutabilir.

Haberin Devamı

Tehlikeli durumlarda vücudumuz bize savaş ya da kaç sinyali verir. Bu insanın hayatta kalmasını sağlayan bir içgüdüdür. Ancak psikolojik olarak sıkıldığınız ilk durumda kendinize “kaç” sinyali veriyorsanız hep kaçmak istersiniz. Böyle bir yatkınlığınız varsa, canınız sıkıldığında içeriden aldığınız ilk “kaç” komutuna biraz beklemesini söyleyin.

Çözme seçeneğiniz var

Sadece “kaç” komutunu duymayın, bir de kalıp sorunla savaşmak, canınızı sıkan durum her neyse onu çözmek için çabalama seçeneğiniz var. O seçeneği göz ardı etmek, kolayına kaçmak demektir. Ayrıca sıkıntıyla baş başa kalmadan, sorunu çözmek için zaman harcamadan kaçtığınız durumlarda yalnızca kaçtığınızı sanırsınız. Kaçarak sorunlar çözülmez. Sorunla yüzleşip, onu kabul edip ve çözüm bulmaya çalıştığınızda sorunun çözülme ihtimali daha yüksektir. Çabalamanıza rağmen sorununuz çözülmemişse, en azından denemiş olduğumuz için, içiniz rahat olur. Kaçtığınız durumlarda ise kaçmanın verdiği huzursuzluğu hissedersiniz. İçinizden kaçtığınızda sıkıntının aslında yok olmadığını bilirsiniz. Ve “Acaba ne yapmalıydım?” sorusu kafanızı kurcalar. Ne zaman kaçmalı, ne zaman kaçınmalı ve ne zaman kalıp savaşmalı, bu farka hep dikkat edelim! Bu ayrımı ustaca yaptığınızda sorun çözme beceriniz gelişir. Yapamadığınızda ise sorunlarınızdan kaçtığınızı sanırken onların raf ömrünü uzatırsınız!