Barışa hazırız ama nasıl bir barış?

18 Ocak 2013

Dün Sakine Cansız ve iki arkadaşıyla aynı uçaktaydık. Uçağın kargo bölümünde, üzerlerine Paris’te vurulmuş mühürlerle artık sessiz birer yolcuydu onlar. Her şeyin ritüellerle anlamlandığı dünyamızda sondan önceki duraklarına Diyarbakır’a gidiyorlardı.
Paris’te karanlık bir cinayete kurban gitmiş üç kadınla aynı uçakta olmak kötü bir rüyadan uyanmak gibiydi. Hayatları mücadele ile geçmiş üç kadının dramatik finali. Gökyüzünden Anadolu’nun tüm dağlarını geçip, Seyit Rıza’nın toprağına gömülecek biri, bir diğeri Maraş’ın hala yası bitmemiş toprağına.
Yüzyıl başından bugüne bitmeyen bir acının öznesi olmak kader gibi. Kuşaklar boyu dinmemiş bir çile, atalarının katledilişinden kendi gençliğine, cezaevlerinde tüketilmiş yıllar, dağlarda, kamplarda geçmiş bir ömür ve barışa duyduğunu bildiğimiz onulmaz hasret. İmralı görüşmeleri yeniden başladığında Sakine Cansız, Brüksel’de bulunduğu ofiste ayağa fırlayıp ‘Bu defa bu iş tamam’ diyerek sevinç çığlığı atmış... O sevinç havada kaldı ne yazık ki. Koca bir soru işaretine takılı olarak. ‘Bu defa tamamdır’ dediği barışı ne kadar istediğini herkes biliyor. En başta da yaşlı annesi. Vakur edasıyla uçakta taziye dileğinde bulunan bizlere

Yazının Devamı

3 kadın 1 hedef

16 Ocak 2013

Avrupa’nın sofistike başkenti Paris’te 3 kadın, susturucu takılmış silahlarla katledildi. Bu karanlık cinayetle hepimiz şunu iliklerimizde hissettik; barış hayal edildiği kadar kolay olmayacak. Cinayeti işleyenler açısından bundan daha başarılı bir sonuç düşünülemez.

Barış umuduna kaygının hakim olması, barışa cesaret edenlerin cesaretlerinin kırılması herhalde asıl hedefti. Çünkü PKK’yı yakından tanıyanlar Sakine Cansız’ın kolay hedef olduğunu bilirler. Sakine Cansız tüm Avrupa kentlerinde korumasız dolaşan biriydi. Diğer kurbanları söylemeye bile gerek yok. İki genç kız, her biri bu toprağın kültürüyle yoğrulmuş iki Alevi kızı.

Kutup yıldızı gibiydi

Sakine Cansız’ı ben cezaevi yıllarımdan tanıyorum. Daha 19 yaşında bir üniversite talebesiyken Ankara Merkez kapalı cezaevinden Amasya cezaevine mektuplar yazıyordum. O dönemde cezaevlerinde bulunan tüm Kürt kızları için Sakine Cansız bir kutup yıldızı gibiydi. Direnişi ile örnek olan, kuşatıcı, ferasetli, sabır telkin eden. Yaşadığı acılara rağmen gülümsemesi eksik olmayan bir anne gibi. Bize koğuş arkadaşlarıyla çekilmiş fotoğraflarını gönderirdi. İri harfli el yazısıyla doldurduğu mektuplarına her defasında ‘Sevgili kardeşlerim,’

Yazının Devamı