Belma Akçura

Belma Akçura

bakcura@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Tarih sadece bir ülkenin kendi milli kimliğini oluşturmasında rol oynamaz. Tarih aynı zamanda sizi o coğrafyanın kültürüyle de buluşturarak o ülkenin kendi hafızasını yaratır. 2012’de İzmir’in Kemalpaşa ilçesinde yapılan kurtarma kazılarında çok değerli taban mozaikler ve antik bir kentin bulunması gibi...
Ancak “Batının Zeugma’sı” olarak nitelendirilen bu yapılaşmanın bulunduğu arazinin önce sit alanı olarak koruma altına alınması ve sonrasında ‘kişiye özel arazi’ gibi gerekçelerle yaşanan gelişmeler kaygı verici...
Milliyet “Tarihi mozaiklerin yerine market deposu” başlığıyla verdiği haberde paha biçilmez mozaiklerin kaldırılarak, inşaat izni verilmesi istendiğini, bölgede 40 dönümlük arazinin sahibinin buranın maliyet fiyatı üzerinden Kültür ve Turizm Bakanlığı’nca geri alınması için yazılı müracaatta bulunacaklarını belirtiyor. Haberimizde başlangıçta kazı bölgesinin 1. sit alanı olarak ilan edildiği hatırlatılmakta ancak sonrasında 1. sit alanı olmaktan çıkartıldığı bilgisine yer verilmemektedir.

Yerinde korunma şartı
Arkeoloji ve Sanat Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Arkeolog Nezih Başgelen Milliyet okur temsilcisine gönderdiği açıklamada Türk medyasının bu tür olayların tüm boyutlarıyla topluma yansıtılması ve doğru bilgi verilmesi açısından üzerine düşen görevi tam yerine getirmediğini belirterek şöyle diyor:
“Bu mozaikler aynı zamanda Anadolu’nun iyi bir flora (bitki zenginliği) ve fauna (hayvan varlığı) belgelemesini yansıtıyor. Tüm bu figürler Kemalpaşa’da bugünde mevcut üzüm bağlarının içinde resmedilmiş. Hatta bugün soyu tükenmiş olarak kabul edilen Anadolu Leoparı’nın /Parsı/Panteri (Panthera pardus tulliana) da çok iyi bir tasviri bu mozaiklerde yer alıyor.
Bu önemli keşifle alanda yapılan kurtarma kazıları tamamlandığında mozaikler ve duvarların olduğu alanın 1. derece, diğer kısımların ise 3. derece olarak tescillenmesi, bu nedenle de mozaik ve duvarların kaldırılmadan yerinde korunmasına karar verilmiştir. BİM; kurulun 12.06.2013’te aldığı bu karara iki kez itiraz etmiş, sonunda itirazlar Ankara’ya, Kültür Varlıklarını Koruma Yüksek Kurulu’na gitmiştir. 12 Aralık 2013’te toplanan Yüksek Kurul, BİM’in itirazlarını değerlendirmiş. Ege Üniversitesi tarafından hazırlanan raporu dikkate alarak 1. derece korumayı kaldırarak bulunan mozaiklerin müzeye taşınmasına ve diğer kalan yapı kalıntılarının yerinde korunması şartıyla arazinin 3. derece sit alanına indirilmesini karara bağlamıştır.

Haberin Devamı

Batının Zeugması..


Açık hava müzesi yapılmalı
Kemalpaşa’da kazı yapılan alana ilişkin ise Koruma Yüksek Kurulu’nun 37 sayılı ilke kararları hükümleri göz önünde bulundurularak hazırlanacak projelerin, İzmir 2 No’lu Koruma Kurulu’nca değerlendirilmesi kararı çıkmış.
Son gelişmeler üzerine BİM tarafından Kültür ve Turizm Bakanlığı’na söz konusu arazinin maliyet fiyatı üzerinden kamu tarafından geri alınması için yazılı müracaatta bulunma kararı alınmıştır. Aslında BİM ve Kültür ve Turizm Bakanlığı Özel İdare kanalı ile ortaklaşa Kemalpaşa’da bir açık hava müzesi yapsa çok daha iyi bir çözüm geliştirilebilinir. Sayın Latif Topbaş bunu yapabilecek güçte ve ferasette ülkemizin önde gelen işadamlarından biri. BİM de İzmir ve ülke için gerçek anlamda bir sosyal sorumluluk projesi gerçekleştirmiş olur. Böylece bu çok değerli eserlerin bundan sonra yerinde kalması ve korunarak toplumla buluşması sağlanabilir. Bu çözümle İzmir bir yeni açık hava müzesi kazanırken ve ilgili taraflarda; - BİM - Kültür ve Turizm Bakanlığı -İzmir İl Özel İdaresi de kamuoyu önünde prestij sağlar.”
Medya sadece toplumsal bilince sağladığı katkıyla değil, o toplumun tarihine kültürel varlıklarına, sanatına ilişkin gelişmeleri toplumsal bir projeye dönüştürerek de sürece dahil olmalıdır.

Haberin Devamı

ANKA BEBEK’E DESTEK

Milliyet gazetesinde “Siyah beyaz ölüm ve yaşamı ayırdı” başlıklı haberimizde ender görülen bir kanser türüyle mücadele eden Anka bebeğin Çarşı grubunun desteğiyle yaşama tutunduğu belirtilince Baba Aşkın Aldanmaz gönderdiği açıklamada “sadece Çarşı grubunun değil kendi çalıştığı kurumda dahil olmak üzere çok sayıda insanın Anka’nın yaşamına destek verdiğini hatırlatarak şöyle diyor: “Bu ülkede sadaka kültürünün dışında gerçekten ‘dayanışma’ kültürünü taşıyan insanların olduğunu bu süreçte anladık ve hâlâ bunu yaşıyoruz.”