Belma Akçura

Belma Akçura

bakcura@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Bir felaketi sadece istatistiklerle anlatamazsınız...
Hele ki; ölümcül kazalara sürekli kapılarını aralayan, önlemini almayan, yasa-larını uygulamayan bir ülkede, yitirdiğimiz insanların aslında nasıl bir hayat yaşadıklarını hatırlatmak, bu insanların beklentilerini, umutlarını bir kazayla nasıl yok ettiğimizi belirtmek bir insanlık gereğidir. Ancak sorun şu ki, Türkiye medyası bunu fazlasıyla yapıyor. Öyle ki; bu felaketlere neden olanları, gerçek sorumluları, bu kazalarda hayatını yitirenlerin, geride bırakılan hayatların, dramatik insan hikâyelerinin arkasına saklıyor.

Felaketler tarihi
Acaba ‘öleni’ manş ete taşırken, bu ölümlerden sorumlu olanları, ‘öldüreni’ satır aralarına sıkıştırdığımız için dönüp dolaşıp aynı haberleri yapıyor olabilir miyiz? Türkiye medyası Kozlu’da, Soma’da, Ermenek’te Bartın’da bu felaketlere yol açan sorumluların peşine düşmek yerine, bu yarım kalmış hayatların, insan hikâyelerinin peşine düştüğü için mi acaba ülkenin madenciler tarihi bir felaketler tarihi gibi durmadan kendini tekrar ediyor?
Soma’da maden faciası yaşandığında kaç çocuğun yetim kaldığını, madenci eşlerinin ağıtlarını, babasız doğan bebekleri manşetlerine taşıyan basına yine bu köşeden “Peki Soma’da yüzlerce madencinin hayatını kaybetmesinden sonra kimlere kaç dava açıldığını, müfettişlerin kimler tarafından nasıl yanıltıldığını, o raporlarda nelerin olduğunu biliyor muyuz? Medya bu konuda ne yapıyor? Konunun ne kadar takipçisi olabiliyor? diye sormuştuk... Belli ki yeterince takipçisi olamamışız...
350’ye yakın maden işçisi hayatta iken madenlerdeki eksikliklerin rapor edilmesi, işçi ve iş güvenliği ile ilgili yasalar sonucu değiştirememiş olmalı ki Kozlu ve Soma’dan sonra Ermenek’te sular altında kaybolan madencileri yazmak zorunda kalıyoruz. Bitmiyor. Bu kez Bartın’da ‘ocak çöktü’ haberiyle yeniden sarsılıyoruz. Peki bu raporları, yasaları ve sorumluları tartışmayacak mıyız? Üstelik Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik “İnsanlar ölüyor, içimiz yanı-yor. Bazı şeylerin açık açık konuşul-ması gerekmiyor mu?” demişken.

Sorumlular kim?
Okurlarımız da benzer duygular içerisinde...
Bu giderek derinleşen yaranın artık üzerine gidilmesini istiyor. Milliyet de öyle yaptı. Ermenek maden faciasını manşetine ‘Felaketin belgesi’ olarak taşıdı. Ancak müfettiş raporunda ‘işçilerin yemeği yer üstünde yediği’ tespitinin spotta yer almasına okurlar gerçeği yansıtmadığı için tepki gösteriyor. Haklılar, çünkü haberin içerisinde zaten bu bilginin gerçeği yansıtmadığı belirtilmişken artık bunun manşet spotuna taşınması kafa karıştırmaktan başka bir işe yaramıyor. ‘Felaketin belgesi’ başlığına da uygun düşmüyor.
Okurlarımız, merkez medyanın görmediği ama sosyal medyada yer bulan Bakan Çelik’in “Ocağı kapatacağımız zaman işveren 50 kişiyi devreye sokuyor. Sorumluluk hepimiz-de” sözlerinin doğru olup olmadığını, doğruysa devreye girenlerin, sorumluların kimler olduğunu da soruyor. İş güvenli-ği ile ilgili yasaların neden uygulanmadığını, raporlarda yer alan eksikliklere rağmen bu madenlerin hangi gerekçelerle yeniden nasıl açıldığının sorgulanmasını istiyor.

Medyanın önceliği
Bu samimi soruların tek bir sebebi var aslında... Madem medya dünyanın değişmesinde son derece önemli bir rol oynuyor, o halde bu değişime ayak uydurmak için medyanın kendisini de değiştirmeli; dilini değiştirmeli, haber tarzını değiştirmeli. Çünkü habercilikte önceliklerini belirlediğinde ülkenin geleceğini de
belirlemiş olacak...
Artık kimse maden kapısında oğlunu bekleyen bir annenin çaresizliğine tanıklık etmek istemiyor. Bir ülkenin geleceği eğitim ve bilgi ve tecrübeyle sınanır, üzeri kapatılan dosyalarla değil. Siyasal iktidarın üzerine düşen sorumluluk, medyanın üzerine düşenden farklı değildir. Aynı iyi niyet ve çabayı onlardan da bekliyoruz... Madende patlayan borulardan taşan suların
altında kalan oğulları için “Yüzme de bilmezdi” diyen annelerin hatırına...