Yazarlar Betonlaşmış güzelim Alanya

Betonlaşmış güzelim Alanya

17.10.1999 - 00:00 | Son Güncellenme:

Betonlaşmış güzelim Alanya

Betonlaşmış güzelim Alanya


       Alanya'ya çok eskiden gitmiş, bir daha gitmeyi düşünmemiştim... Çünkü otelleri beğenmemiş, gürültüden rahatsız olmuştum... Yıllar sonra kaldığım Alanya'da yine otelleri beğenmiyor, yine gürültüden uyuyamıyordum. Çünkü hiçbir şey değişmemiş...
       Alanya'ya yaklaşırken, herhalde büyük iddialarla özene bezene yapılan dünyanın en çirkin binalarını görüyorum. Binalar birbirinden farklı görüntü ve renklerde... "Alanyalı'lar cart mor'u ve pembe'yi ne kadar seviyorlar" diye düşünüyorum. Bu kadar da çirkin betonlaşma olmaz ki, "bir üslup" bulabilmek çok mu zor?
       Bir yanlışlık sonucu birkaç otele gitmek zorunda kalıyoruz. İyi de oluyor, oteller hakkında bir fikir oluşuyor. Son derece çirkin beton otellerin içleri de son derece düzensiz ve üslupsuz. Küçücük havuzlar, buruşuk masa örtüleri, dışarsı gibi odalarda da en ufak bir estetik kaygısı yok. Oysa hem ucuz hem güzel olunabilir.
       Kaldığımız otel de çoğu gibi denizin, o upuzun muhteşem kumsalın karşısında, ama şehrin en güzel yerinden geçen karayolunun da üzerinde. Alanya'nın motosikletleri ve nedense inanılmaz gürültülü araçlarının yanısıra, gelip de geçen tüm vasıtaların gürültüsü odanın içinde. Odanın havalandırması da soğutmuyor, kapıyı açsak gürültü feci, açmasak da feci...

Gürültü kirliliği

Otelin küçücük havuzunun temiz olma ihtimali az. Ama zaten deniz olan yerde havuza girmek çok saçma. Ancak bizim otelin önünden denize girmek bir işkence. İçi taş parçaları, ufak kayalarla dolu. Eğer turiste biraz saygıları olsa, kıyıdaki oteller birleşip bu kayaları temizleyebilirlerdi. Aynı şekilde sigara izmaritiyle dolu kumsalı da hep birlikte temizletebilirlerdi. Tersane'nin içine ve civarına vurmuş naylon torbaları, teneke kutuları da yok edebilirlerdi... Belli ki Alanya turizmi, bugüne dek elindekiyle yetinmiş. Üç - beş mark biriktirip, taşlı denizde, pis kumda, gürültülü otelde kalmaya razı olan, tatil anlayışı tıkınmak, uyuşturucu almak, sabaha kadar yoğun gürültülü diskolarda dans etmek olan ucuz turiste razı gibi görünüyor Alanya'lılar.
       İskele Meydanı'ndaki disko - barlarda neredeyse sabaha kadar, inanılmaz gürültüde bir müzik yayını var. Dipdibe kurulmuş barların her birinde ayrı bir müzik çalıyor. Ses ta tepelerden duyuluyor. Gayet rüküş bir süsleme ve ışıklandırma, korkunç yüksek bir müzik o güzelim atmosferi kelimenin tam anlamıyla yok etmiş. Ekonomik gücü sınırlı insanlar sabaha dek buralarda eğlenebiliyor. İyi de, romantizm, sükunet ve çevre güzelliği arayanlar Alanya'ya niye gitsin o zaman? Gitmiyor zaten. Bu mekanları tertemiz, şık restoranlar, sanat evleri haline dönüştürmek ve o gürültülü diskoları şehrin merkezinin dışına taşımak çok mu zor? Acaba bu mekanlar kimlerin elinde de buralara hiç kimse dokunamıyor?
       Servis elemanları yani turizmin can damarları ise komedi sanatçıları gibi, mesela, "Burada tost yiyebilir miyiz?" diye sorduğunuzda, uzun uzun düşünüp "Evet" diyorlar ve arkalarını dönüp gidiyorlar. Ayrı dilleri konuşuyor gibiyiz... Çok mu zor onlara eğitim vermek?
       Elbette bu bir tercih meselesi. "Bize gelecek insanlar bunlar, bu saatten sonra Alanya'yı değiştiremeyiz, biz bu ucuzluğa razıyız" deniyorsa, o başka tabii, ama anladığım kadarıyla kendileri de bu imajdan memnun değiller.

Muhteşem surlar

       Olumsuzluklarla başladık ama Alanya'da öyle güzel şeyler var ki... İlk gün bir tekneye binip de Kale'ye doğru baktığımda bir rüyada gibiyim. 6,5 kilometre uzunluğundaki surlar tek kelimeyle muhteşem. O görkemli kayaların tepesine kurulmuş, bugüne dek gördüğüm en uzun kale duvarları insanı heyecanlandırıyor... 140 tane burç var, 400 küsur sarnıç... Kale duvarları, kızıl kule, tersane, güzelim Alanya evleri, mağaralar muhteşem.
       Bir tekne dolusu turist denize dökülüyor, kayalara tırmanarak mağaraya çıkıyor, daracık geçitten geçtikten sonra mağaranın öteki ucunda kendini buluyor. Tekneler de onları orada bekliyor. Ama tekneye ulaşmaları için çıktıkları yerden daha yüksek olan mağara ağzından denize atlamaları gerek. Turistlerin haç çıkararak atlayışları görülmeye değer. Eğlenceli bir heyecan... "Komutan"a söz verdim, bir daha gidişimde ben de oradan atlayacağım...
       Fosforlu mağarada yüzerken sanki bir düşte gibiyim. O apartmanlara hiç yakışmayan eflatun, pembe renkler, sandallarda bir keyfe dönüşmüş.
       Kale içinde dolaşırken, o salaş restoranlarda oturup, o eski evleri izlerken de aynı duygular içindeyim. Gözlerimi hiç o taraflara, o korkunç binaların olduğu şehre, o çirkin diskolara, kötü panolara kaydırmamak için uğraşıyorum. Onları gördüğünde bu güzelim düş bitiyor çünkü.
       Kale içindeki satılık evlerden birisinin fiyatını soruyoruz. "Turist için mi" diyorlar. Bunun anlamı şu; "Turiste değerinin çok üstünde söyleyip kazıklayacağız.."

Antalya'nın neresindesiniz?

       Alanya'lılar bir kıpırtı içinde, 23 Ekim'deki triatlon yarışmalarından önce yapılan uluslararası mountain bike yarışmasını izledik. İskele meydanından, kalenin tepesine dek uzanan yarışta bisikletçilerin o daracık yollardan uçarcasına geçişi hoştu. Yeni Belediye Başkanı Hasan Sipahioğlu ve Alanyasever Alanyalı'lar, Tufan'lar, Feyzi'ler, Apo'lar canla başla çalışıp projeler üretiyorlar. "Sen hele seneye de gel de yenilikleri gör" diyorlar. Sırf Kaleiçi'ni, civardaki antik şehirleri ve fosforlu mağarayı görmek için bile Alanya'ya gidilebilir yine, ben de giderim elbette.
       Alanya'yı çok seven Feyzi Açıkalın, iç turistin bile Alanya'yı tanımadığını söylüyor, onun en sinir olduğu soru şuymuş; "Alanya Antalya'nın doğusunda mı batısında mı?" Yazımı da Açıkalın'ın 97 yılında yazdığı yazıdan bir bölüm ile bitiriyorum. "Harcama gücü sınırlı turistin Alanya'dan vazgeçemeyeceği yanılgısına girmememiz gerekir. Alışveriş yaparken, yoldan geçerken üzerine saldırılan, karşıdan karşıya geçmek için yaya geçit çizgilerini bulamayan, alışverişte kandırılan, temiz olmayan mekanlarda barındırılan, hiç alışık olmadığı taşıt gürültüsünden sabaha dek uyuyamayan, pis denize girmeye zorlanan kimsenin bir daha Alanya'ya gelecek kadar aptal olmaması gerekir."



Yazara E-Posta: d.asena@milliyet.com.tr