Çağdaş Ertuna

Çağdaş Ertuna

cagdas.ertuna@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

İki hafta boyunca Gezi Parkı direnişçilerinde ne molotof kokteyli vardı, ne başka bir silah. Yere kibrit bile atmayan direnişçilerle, telsizli molotoflu provokatörlerin aynı kişiler olabileceğine kim inanır?

Dile kolay 15 gün, siz bu yazıyı okuduğunuzda 16. gün olacak. Gezi’yle ilgili kritik görüşmelerin yapılacağı gün, bugün. Biliyorsunuz, önceki gece alkol yasa tasarısı onaylandı. Aslında bugünkü konumuz alkol düzenlemesi olacaktı, kısmet değilmiş. Sabah 07.30’da Taksim’i savaş alanına döndüren çatışmalarla ve ısrarla “Gezi’ye müdahale yok” açıklamalarıyla güne başladık. 15 gün boyunca ortada ne molotof kokteyli vardı, ne başka bir silah.

Haberin Devamı

‘Gezi Parkı’na müdahale yok’
15 günün sonunda polise malum oldu, sabah 07.30’da molotof kokteylleriyle, taşlarla saldırılacağı ve işte o yüzden polis hazırlıklıydı. Günlerce Taksim’den görüntü vermeyen haber kanalları da canlı yayında provokatörlerin polisle çatışmasını kesintisiz yayınladı. Taksim birbirine girdi. Metro tabii ki ulaşıma kapalıydı. Televizyonlarda altyazıdaysa “Gezi Parkı’na müdahale yok” geçiyordu. Hatta İstanbul Valisi de Twitter’dan bunu sık sık tekrarladı. Gezi Parkı’na uygun bir zamanda gidebileceğini, bunun şık bir hareket olacağını söyleyen Sayın Vali, Gezi direnişçilerini parktan çıkmamaları konusunda uyardı. Polis,
“Lütfen taş atmayın” anonsları
yaptı, eylemciler de “Polise müdahale yok” anonsları.
Bütün TV kanalları Taksim Meydanı’nı gösterdi, bir tek kanal çıkıp da Gezi Parkı’nı göstermedi. Neyse ki sonradan NTV, Gezi Parkı’ndan bildirdi, biber gazı kapsüllerinin parkın Taksim girişine düştüğünü gördük. Gaz bombalarından Gezi Parkı direnişçilerinin yüzlerinin gözlerinin ne hale geldiğine, birbirlerine nasıl acil yardım yaptıklarına da kısa bir süre için de olsa şahit olabildik. Muhabir ve kameraman da biber gazından etkilendi, bir direnişçi kameraya talcid’li su sıktı. Yayın kesildi.

Bugün çözülmesini umuyoruz
Oysa hafta sonu ne kadar güzel geçmişti Gezi’de. Çoluk çocuk herkes parktaydı, en ufak bir şiddet yoktu. Haftanın ilk günü müdahale bekleniyordu, onda da olmayınca yaşasın demiştik, artık olay tatlıya
bağlanacak diye umut etmiştik.
Bu kadar zor olmamalıydı, Gezi direnişçilerini dinlemek. Sonuçta istenilen iki basit şey vardı: Gezi, park olarak kalsın ve biber gazı kullanılmasın. Kimse daha büyük dilekler ya da siyasi istekler peşinde değildi. Ama bunu nedense anlamak istemeyenler de vardı.
Haftanın ikinci günü yine umutla uyandık, camı açıp da eve biber gazı kokusu girmeden anlaşılmıyordu olanlar. Ya Twitter’a bakacaktınız, ya televizyonu açacaktınız. Zaten şu son iki haftada hepimiz saatlerce TV izledik, her türlü basın toplantısı, açıklama ve mitingi baştan sona bir şey kaçırmamak için dinledik. Twitter’da şimdiye kadar en aktif olduğumuz dönemdi, daha önce hiç tweet atmayanlar bile tweet atmaya ya da retweet etmeye başladı.
Oysa haftanın ikinci gününden umutluyduk, Gezi direnişçileriyle görüşüleceği açıklanmıştı bir gece önce. Hülya Avşar da beklediği randevuyu alabildiğini açıklamıştı.
Hani her şey tatlıya bağlanıyordu? Hani Gezi’ye müdahale yoktu?
Hani sadece pankartlar ve barikatlar kaldırılacaktı? Peki ama Gezi direnişçileri çadırlarda uyurken bu telsizli, molotoflu provokatörler de, bu polisler de nereden çıktı?
Haftanın üçüncü günü. Bugün kritik gün. Umutla bekliyoruz, bugün konuşulsun ve bir orta yol bulunsun diye. Umarım daha çok beklememiz gerekmez. Çünkü kimsede artık hal kalmadı.