Çağdaş Ertuna

Çağdaş Ertuna

cagdas.ertuna@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Her şey Google Türkiye’den gelen bir telefonla başladı. YouTube’un “Creators for Change” dedikleri değişimi yaratanlar programından bahsetti Gökçe İçelli, sonra da ekledi: “Türkiye’de başlayan bir YouTuber hareketine katılır mısın?”

Bir aceminin gözünden #SenKimsin

Bahsettiği projenin adı #SenKimsin. Amacı: “Gençlerin birbirinden farklı kimlikleriyle toplumda kendilerine yer bulabilecekleri, herkesin farklılıklarıyla beraber yaşayabileceğine dair umutlarını tazeleyebilecekleri, kendi tecrübelerini, kimliklerini ve hayallerini paylaşabilecekleri bir hareket başlatmak.”

Haberin Devamı

Dillere destan ofis

Söz konusu Google ve dayanışma olunca hiç düşünmeden kabul ettim. Şu anda Londra’dayım, buradaki Google ofisinde çeksek olur mu diye sordum, Google Türkiye’den Özlem Öz’den tamam cevabını alınca kendimi King’s Cross’ta Google’ın bir ay önce taşındığı dillere destan 11 katlı yeni ofisinde buldum.

Bir aceminin gözünden #SenKimsin

Google Londra’da iş ortaklıklarından sorumlu Eren Sağır karşıladı beni. Eren’i daha önce Bloomberg’deki finans yorumlarıyla tanıyor olabilirsiniz. Bir yıldır Google ekibinde.

Önce binayı geziyoruz, dışarıdaki nefis şehir manzarası mı, içerideki çalışana verilen değer ve tabii daha da çok çalışsın diye her şeyi bina içinde çözme formülüne mi bakacağımı şaşırarak. Birkaç fotoğraf çekmeye yeltendiğimde ise kibarca uyarıldım, Soho House kuralları Google’da da geçerli olmuş. Fotoğraf çekmek yasak.

Oysa daha önce YouTube Şehirde Yaz Festivali için Londra’ya geldiğimizde fotoğraf çekilmemiş köşesini bırakmamıştık Google ofisinin. “Yetişkin kreşi olan festival” diye yazmıştım o zaman. Gerçekten de YouTube’un o kadar genç bir kitlesi var ki, anne-babalar çocuklarını festivale bırakıp kendileri de kreşte bekliyordu. İşte o zaman gözlerime inanamamıştım YouTube yıldızlarıyla fotoğraf çektirebilmek için kuyruğa giren çocuklara, gençlere.

Şimdi ben de bir YouTube videosu için buradayım, videoyu izleyen beni keşfedeceği varsa vazgeçer o ayrı. Kısacık bir video, ne kadar zor olabilir ki diye başta kendi kendime tekrarlıyorum. Eren’e durumu anlatmaya çalışıyorum, ben kamera özürlüyüm, kamerayı görünce dilim tutuluyor konuşamıyorum diye. Eren durumun vahametinin farkında değil tabii, bir hafta canlı yayınla bu fobiden kurtulabileceğimi söylüyor. İtiraz etmiyorum, neyle uğraşacağını henüz bilmediği için çok korkutmak da istemiyorum. Sonra nasılsa görecek diyorum kendi kendime.

Haberin Devamı

Darüşşafaka’ya bağış

Yanılmıyorum, Google’ın komik isimli odalarından birine giriyoruz, öyle stüdyo falan değil. Bize ayrılan sürenin bitmesine az kalmış. Eren hadi deyince, ben Çağdaş diye başlayıp biraz kendimi anlatmam gerekiyor, ailemin nereden geldiğini, bunun aslında hiç de önemi olmadığını, farklılıklarımıza rağmen birlik içinde olabileceğimiz mesajını verip sen de kimsin sorusuyla bitirmem gerekiyor.

Her başladığımda gülme kriziyle sonuçlanıyor çekim. Sinirler bozuk tabii. Stres katsayısı yüksek, geçen hafta sonu yaşadıklarımızdan sonra. Sonunda nasıl gözüktüğün değil, amaç önemli deyip mini videomuzu bir seferde tamamlıyoruz. En azından doğal. Ne kadar stres içinde olduğum da her halimden belli oluyor tabii.

Haberin Devamı

Biliyorsunuz, artık çocukların YouTube kanalları var, sürekli yayın yapıyorlar. Ben ise onlar kadar olamıyorum, normal zamanda susmak bilmememe rağmen kamerayı görünce dilim tutuluyor.

Yine de bu fena videoyu #SenKimsin etiketiyle paylaşıyorum. Çünkü her paylaşılan video ile hem daha çok kişiye ulaşılıyor hem de Darüşşafaka’ya bağış gerçekleşiyor. Umarım, bir zamanlar Ice Bucket Challenge için yapılanlar şimdi #SenKimsin için de yapılır. Buzlu sulara gerek yok, siz bana bakmayın, aslında çok daha kolay. Birkaç cümleyle kendinizi anlatıp, sonra da soruyorsunuz: Peki ama #SenKimsin?

Bir aceminin gözünden #SenKimsin

Kimseye ihtiyacınız yok

Ayrı bir dünya YouTube, kendi kendinize yıldız olabildiğiniz bir alan. Bunun için de ne menajer ne asistan; kendinizden başka kimseye ihtiyaç yok. Belli ki artık yeni nesil TV yıldızları yerine YouTube yıldızlarını izliyor. YouTube, Andy Warhol’un “Herkes
15 dakikalığına da olsa şöhreti tadacak” sözünün canlı bir örneği işte ve daha da önemlisi, o 15 dakikayı dilediğiniz kadar uzatmak tamamen kendi kendinize sağladığınız içeriğe bağlı.