Çağdaş Ertuna

Çağdaş Ertuna

cagdas.ertuna@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Son ‘guilty pleasure’ımı açıklıyorum, ‘Benzemez Kimse Sana’. Nerede olursam olayım mutlaka izlemek istiyorum, bir kere takılınca kesinlikle zaplayamıyorum

Son zamanların kesinlikle en iyi yarışma programı ‘Benzemez Kimse Sana’. Bir kere hem taklit yapmak hem de aynı anda şarkı söylemek başlı başına zor. O yüzden yarışmacılara şapka çıkarıyorum. Özellikle de kadınların erkek, erkeklerin kadınları taklit ettiği bölümlere.

Programı asıl alıp götüren, Seyfi Dursunoğlu. Tek kelimeyle mükemmel. Çok zeki, çok komik, çok enerjik. O yaşta hepimizi cebinden çıkarıyor. Diğer jüri üyeleri Hande Ataizi ve Erol Evgin’le de bir ahenk yakalanmış durumda. Ataizi ve Evgin, gayet iyi idare ediyor Dursunoğlu’nun esprilerini. Oysa hepimiz biliyoruz ki, Seyfi Dursunoğlu’yla baş etmek kolay değil.

Haberin Devamı

BU YARIŞMA BENi EKRANA KiLiTLiYOR


Favorim Pelin Öztekin
Ne kadar güzel dans ediyor, ne kadar güzel şarkı söylüyor. Bir de Asena’yı çok beğeniyorum. Son derece doğal. Sesinin yeterli olmadığını açık açık söylüyor ama daha iyi olabilmek için çalışıyor. Çabasından ve doğallığından dolayı en iyi puanları hak ediyor. Kendini beğenmiş bir hali yok. Neyse o. Alıştığımız TV figürlerinden çok farklı, samimi. İşte o yüzden de son derece cool. Ömür Gedik’se kendini aşmış durumda. Meğer yıllardır bu anı bekliyormuş, içinde bir sahne yıldızı varmış.

Yarışmanın sunucusu Murat Başoğlu da çok başarılı. İki kelimeyi bir araya getiremeyen insanların en önemli ödül törenlerinde bile sunuculuk yaptığı bir dönemde Başoğlu’nun değeri kesinlikle daha çok bilinmeli. Tempoyu yüksek tutuyor ve en önemlisi de Seyfi Dursunoğlu’yla baş ediyor.

Seyfi Dursunoğlu bu yarışmada sadece Huysuz Virjin’den ibaret olmadığını da gösteriyor. Umarım ‘Benzemez Kimse Sana’ aynı jüriyle ve yeni yarışmacılarla yeni sezonda da devam eder.

SIRAYA GiRMEYi ÖĞRENEBiLECEK MiYiZ?

Bayramda seyahat etmek başlı başına bir dert. En güzeli şehirde kalmak, trafiksiz hayatın tadını çıkarmak. Ama mutlaka bir yere gidecekseniz sizi baştan uyarayım. Havaalanından içeri girmek için bile uzun uzun beklemek gerekiyor. Tabii bu bekleyiş öyle kolay olmuyor. Önden ve arkadan ittirenler, sıraya kaynak yapanlar, “Ama ben uçağı kaçıracağım” diye kimseden izin almadan sıranın önüne geçenler, üzerlerindeki cisimleri Xray’e bırakmadıkları için tekrar tekrar ötenler, nasılsa fark edilmez diye çantadan bilgisayarı çıkarmayıp sonra fark edilince mecburen çıkarıp tekrar Xray’e bırakanlar derken sıra sanki hiç kısalmıyormuş gibi bir his yaratıyor.
Bunda havaalanının ya da görevlilerin bir suçu yok. Suç tamamen bizde. Hala sıraya girmeyi beceremiyoruz, hala güvenlikten geçerken zorluk çıkarıyoruz. Kurallar için görevlilerle tartışıyoruz ya da tartışmasak bile uzun uzun sohbet ediyoruz. Sonra da yine söyleniyoruz, “Bu kuyruk da hiç ilerlemiyor” diye. Bayramda seyahate çıkanların en azından dönüşte bunları yaşamamasını umarak hepimize iyi bayramlar diliyorum.