Çağdaş Ertuna

Çağdaş Ertuna

cagdas.ertuna@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Türkiye’nin dünya çapında en büyük sanatçılarından biri Burhan Doğançay.

Kendisini 2013 yılında kaybetmiş olsak da, biliyoruz ki o eserleriyle hâlâ yaşıyor.

Burhan Doğançay’ı Sunset’in sahibi Barış Tansever bundan tam 11 yıl önce 2 yıllık bir sürecin ardından iş birliği için ikna etmiş ve böylece Doğançay eserleri Sunset’in tabaklarını süslemiş.

Şimdi ise Sunset’te bir öğle yemeğindeyiz, Sunset’in 25. yılında Jumbo ile birlikte Burhan Doğançay’ın 90. yaşının anısına eserlerinden özel bir kahve fincanı koleksiyonu üretilmiş.

Burhan Doğançay’ı anıyoruz



Fincanların satışından elde edilen gelirin bir kısmı Beyoğlu Balo Sokak’taki Burhan Doğançay Müzesi’ne bağışlanacak.

Burhan Doğançay’ın yeğeni Ali Özbudak “Dayımın en büyük hayali Türkiye’ye bir çağdaş sanat müzesi kazandırmaktı ve bu hayalini gerçekleştirdi. Müzeleri yaşatan ziyaretçilerdir, mutlaka müzeyi ziyaret edin” diyor.

Yanımda yurt dışında da hızla büyüyen Karaca’nın yönetim kurulu üyesi Fatih Karaca ve Jumbo’dan Sami Hotak ile dinliyoruz Ali Özbudak’ın konuşmasını.

Bu iş birliği belli ki daha da gelişecek, daha kapsamlı koleksiyonlara da dönüşecek.

Burhan Doğançay’ı kaybettiğimiz yıl, New York Metropolitan Müzesi koleksiyonunda bir eseri olduğu için Doğançay için anma töreni yapmıştı.
Dünyanın en önemli müzelerinden Metropolitan, sırf bir eseri koleksiyonda yer aldığı için bir Türk ressama verdiği değeri ona özel bir anma töreniyle gösterirken, bizdeyse zaten küçük bir çevrede, bir elin parmaklarını geçmeyecek kadar sayılı müzede bile Burhan Doğançay ya da hayatını kaybetmiş başka sanatçıların anısına bir şey yapılmıyor diye üzülüyorduk.

Yabancılar bizden erken davranıyor, insana verilen değer işte bu noktada bir kez daha ortaya çıkıyor diyorduk.

Şimdi ise Burhan Doğançay’ı kendi eserleriyle birlikte anmaktan mutluyuz, dileğimiz Doğançay Müzesi’nin daha çok bağış alması ve daha çok kişi tarafından ziyaret edilmesi.

WWF’ten Türkiye’nin Canı projesi

Sunset’teki yemekte WWF Türkiye (Doğal Hayatı Koruma Vakfı) Yönetim Kurulu Başkanı Uğur Bayar’dan Türkiye’nin Canı projesini de dinleme fırsatımız oluyor. “Ülkemizde insanın Ekolojik Ayak İzi büyürken öteden beri bu toprakları paylaştığımız canlı türü ve sayısı azalıyor; yani ülkemiz biyolojik çeşitlilik için cazip bir coğrafya olmaktan giderek uzaklaşıyor. Bu olumsuz gidişatı tersine çevirebilmek için el ele vermeliyiz. Çünkü biyoçeşitlilik sorunu, hiçbir tarafın tek başına çözemeyeceği boyutlarda. Türkiye’nin Canı Destek Programı, biyolojik çeşitlilik konusunda ülkemizin en ücra köşelerine ulaşarak farkındalık yaratmak ve doğal değerlerimizin korunması için yerel dinamikleri harekete geçirmek için kaynak yaratmak amacıyla, 2010 yılında WWF-Türkiye tarafından başlatıldı. Büyük şehirlerdeki bireylerin ve kuruluşların küçük katkılarıyla oluşan kaynak, Anadolu’nun dört bir yanındaki yerel derneklerce çeşitli doğa koruma projelerinin hayata geçirilmesini sağlıyor” diye anlatıyor.
Böylece öğreniyoruz, Türkiye’nin Canı programı, kaynak geliştirme ile proje seçimi ve uygulaması olmak üzere iki aşamadan oluşuyor.

Bireysel ve kurumsal destekçiler tarafından yapılan bağışlar bir havuzda toplanarak Türkiye’nin Canı Destek Programı için gerekli fon oluşturuluyor.

Burhan Doğançay’ı anıyoruz



WWF-Türkiye, bu bağışlar belirli bir miktara ulaştığında, destek verilecek proje başvurusu için duyuru yapıyor.

Bu çağrıya karşılık Türkiye’nin dört bir yanından yerel sivil toplum kuruluşları, kendi bölgelerinde biyolojik çeşitliliği korumaya yönelik projelerini hazırlayıp başvuru yapıyor.

Kazanan projelere maddi destek sağlanıyor ve projelerin uygulanmasına başlanıyor. Destek alan kuruluşlar faaliyetlerini gerçekleştirirken, WWF-Türkiye de, bir sonraki dönem için bağış toplamaya devam ediyor.