Çağdaş Ertuna

Çağdaş Ertuna

cagdas.ertuna@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

İstanbul’da bir hafta arayla iki kez sel yaşandı, gökten dolu yağdı, yollar dere yatağına döndü, uçaklara yıldırım çarptı, dönen cam kapının nasıl tuzla buz olduğu videoları WhatsApp gruplarında paylaşıldı. Bunların sonucunda iklim değişikliğinden konuşmaya başladık ister istemez.

Çarpıcı bir belgesel

Son yıllarda bütün dünya kavurucu sıcakları ve iklim değişikliğini ne kadar ciddiye almamız gerektiğini konuşurken biz ne yapıyorduk? Klima taktırmak dışında önlem alıyor muyduk? Yoksa sadece söyleniyor muyduk?

“İklim değişikliği aslında mevsimsel bir sorun değil ama hayatımızı değiştiren acil ısı değişikliğiyle ilgilendiğimiz tek zaman yaz ayları. Bu yaz sıcaklar rekor düzeyde. Doğal olarak küresel ısınmanın sonuçları hakkında endişeliyiz” dedi bundan beş yıl önce New York Üniversitesi Sosyoloji Profesörü Eric Klinenberg. Ürkütücü olan da bu zaten. Hepimiz aynı konudan şikayetçiyiz ve ne yazık ki hepimiz suçluyuz. Bazılarımız daha da suçlu.

Haberin Devamı

Hiçbir şey yapmıyoruz

İklim değişikliğinin bırakın dünyaya zararlarını, günlük hayatımızdaki etkilerine baksak yeter. Sıcaklardan kaynaklanan hastalıklar her geçen gün artıyor. Ama nedense ülkede tartışılan birçok sorun arasında iklim değişikliği bir türlü yer alamıyor. Sıra bir türlü bu konuya gelmiyor. Hepimizin bu iklim değişikliğinde payı olsa da.

Son bir hafta sıcaklardan bunalmakla sele dönüşen sağanağa tutulmak arasında geçti. Yağmur yağmasına sevindik ama doğrusu böyle bir fırtına ve sel beklemiyorduk, meteorolojinin tüm uyarılarına rağmen. İstanbul’un havası son zamanlarda tamamen değişti. Bizi sürekli şaşırtıyor. Yaz ortasında eskiden böyle dolu olur muydu? Hâlâ bunu sadece “Akşam açık havada daveti, düğünü, konseri olanlar ne yapacak?” minvalinde konuşuyoruz.

Biz bunu havadan sudan bir konu olarak görüyoruz. Söz etmiyoruz, tartışmıyoruz, iyileştirmek için hiçbir şey yapmıyoruz. Günlük konularla günü kurtarıyoruz ama karşılaşacağımız ve üstesinden gelemeyeceğimiz en büyük sorunlardan biri, iklim değişikliği. Doğa karşısında bu kadar çaresiz kalırken, bu konuyu da artık ciddiye almak gerekmiyor mu?

Haberin Devamı

Expo 2016’dan çıktı

Tam da bunları düşünürken Ali Güreli sayesinde tanışıyorum Ceren Çerçiler ile. Ceren, EXPO 2016 ve Liberatum işbirliğiyle yapılan “Bu İklimde” adlı belgeselin yapımcılarından.

EXPO 2016 Antalya denince aklımıza tek gelen konserler oldu, oysa başta “Konserlerden neden haberimiz bile yok?” diyorduk. Evet, Sting gibi konserini iptal edenler de oldu, Enrique Iglesias gibi konserinden ne kadar memnun kaldığını açıklayanlar da... Ama hiç şüphesiz aralarında en çok Elton John’un tavrı sevindirdi. Türkiye’yi daha önce gerçekleştirdiği konserlerden dolayı çok yakından tanıdığını belirtti Elton John. Yaşananların Türkiye’nin güzelliklerine gölge düşüremeyeceğinin altını çizdi. Bu nedenle 9 Eylül’de EXPO 2016 Antalya’daki konserini büyük bir zevkle gerçekleştireceğini de önceden bir mektupla müjdeledi..

Aynı günlerde Liberatum ve EXPO 2016 Antalya işbirliği ile hazırlanan, Pablo Ganguli ve Tomas Auksas’ın yönettiği “Bu İklimde” belgeselinin özel gösterimi de Kongre Merkezi’nde gerçekleşti ama nedense çoğumuzun haberi olmadı. Bu kadar önemli bir proje yeterince duyurulmadı, duyurulamadı.

Haberin Devamı

Şimdi ise Ceren Çerçiler’den 28 Haziran’da New York’ta, 10 Temmuz’da ise Londra’da özel bir gösterim yapıldığını öğreniyorum.

İsimler ve gerçekler

Çarpıcı bir belgesel
“Bu İklimde” belgeselinde çok çarpıcı isimler var. Mark Ruffalo, David Attenborough, Noam Chomsky, Christiana Figueres, Susan Rockefeller, Cher, Marina Abramovic, Steve McCurry, Deepak Chopra, Karolina Skog, Vivienne Westwood, Elizabeth Yeampierre, Jonathan Parfrey, Denis Sverdlov gibi.

İsimler kadar gerçekler de çarpıcı belgeselde. Birleşmiş Milletler’in 2025’te dünyada 1.8 milyar insanın yaşadığı bölgelerde susuzluk sıkıntısı çekeceği gibi yakın tarihler ve net rakamlar da var.

Bu kadar önemli bir konuda, bu kadar emek verilen ve de Expo Antalya 2016 sayesinde ortaya çıkan bir belgesele daha çok sahip çıkmamız ve daha çok kişiye ulaşmasına çalışmamız gerekirdi. Bu, “çiçek ve çocuk” temalı Expo Antalya 2016’dan, Türkiye’den çıkan iyi bir proje olarak da tanıtılabilirdi. Oysa şimdi Türkiye’yle hiç ilgisi olmayan bir Liberatum yapımı olarak biliniyor.