Çağdaş Ertuna

Çağdaş Ertuna

cagdas.ertuna@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Haliç sularında uçtum

Bu kadar rahat göründüğüme bakmayın, yarış tam bir heyecan fırtınası.

“Extreme Sailing’de Emirates takımıyla yarışır mısın?” dediler. İlk tepkim ‘Ben mi?’ oldu. Yelkeni ne kadar sevsem de bir ekstrem spor yarışında kendimi düşünemedim. “Denizlerin Formula 1’i diyorlar, çok hızlı” diye eklediler, ama yelken bana huzur çağrışımı yaptığı için çok ciddiye almadım.
Sonra Bosphorus Cup’ta usta yelkencilere sordum, “Deli misin, bu çok önemli bir yarış, böyle fırsat kaçmaz” dediler. Bazıları da “Bizi de al yanına” diye tutturdu. Hemen havaya girdim. Ödül töreninden sonra Chanel defilesine geç kalmamak için bir yarışçı edasıyla bir karış topuklarla koştum. Kirsten Dunst’ın yanından depar atarak geçtim. Bu arada Çırağan’da kapıda kuyruk oldu, herkes yer kapmak için yarıştı denildi. Oysa müthiş bir organizasyondu. Herkesin ismine göre numaralı yeri vardı. Ama tabii Türkiye’de kimse yer mer dinlemedi.

Haberin Devamı

1 kadın 4 erkek
Neyse ki, ben yelkencilerin sözünü dinledim. Perşembe günü Haliç’te Extreme Sailing yarışlarında buldum kendimi. Elimdeki kırmızı ojelerden utanarak, bir eldiven verseler de saklasam diyerek kendimi soyunma odasına attım. Tam o sırada ünlüler yarışına hazırlanan Sibel Tüzün de giyiniyordu. Onu örnek alarak giyindim. Öyle kolay iş değil, lahana gibi kat kat giyiniyorsunuz. Üzerimden dökülen extra small su geçirmez tulum, üzerine rüzgarlık, can yeleği ve tabii kask.
Sürekli birileri “Heyecanlı mısın?”, “Korkmuyor musun?” diyor, ben hâlâ yelkenliyle Haliç’te gezintiye çıkıyoruz havasındayım. Haliç’in sularına düşmediğim sürece sorun yok. Tabii bu sakinliğin asıl nedeni neyle karşılaşacağımı bilmememden kaynaklanıyormuş meğer.
Emirates Team New Zealand’la yarışıyorum. Yeni Zelandalı dört erkeğin arasında katamarandayım. Eee, hep 1 erkek 4 kadın mı olacak? Onlar çalışacak, ben de katamaranın ağında bir köşeye kıvrılırım sıkı sıkı tutunurum, düşmem diye düşünüyorum.
Takım arkadaşlarım başta çok tatlı görünüyor. Sözde yarış başlamadan önce bir şeyler öğretecekler. “Biz ne tarafa koşarsak sen de takip et, hep yüksek tarafta kal” diyorlar. O kadar. Yine de güven veriyorlar. Olaya hakimler. Üç kere America’s Cup’ı kazanmışlar. Zaten America’s Cup’ın efsane takımları Alinghi ve Prada tekneleri de hemen arkamızda.

Haberin Devamı

Denizde de kaza oluyor
Yarış için tekneler diziliyor. Birden yanımıza bir tekne yanaşmakta direniyor. Bizimkiler “Yer yok, dikkat” diye bağırırken iki tekne çarpışıyoruz. Böylece bir deniz kazası da atlatmış oluyorum. Yelkencilerin de aslında futbolculardan farklı olmadığını, nasıl bir küfür etme potansiyelleri olduğunu da böylece görüyorum.
Sonra bir daha diziliyor tekneler. Yarış başlıyor. O ne hız öyle. Uçuyoruz. Bu arada diğer tekneler de uçuyor, sürekli bir teğet geçme hali var. O hızla çarpışılsa kimse kurtulmaz. Başımdaki kaskın değerini şimdi daha iyi anlıyorum.

Günü ikinci bitiriyoruz
Yarışçılar o kadar profesyonel ki son anda milimetrik hesaplarla tekneleri kurtarıyorlar. Bu arada tekneler yana yatmaya başlıyor. Bir taraf denize değerken, diğer taraf gerçekten deniz uçağı gibi havada kalıyor. Tek ayak üzerinde gibiyiz. Takım arkadaşlarım nereye koşarsa ben de takip ediyorum ama zannettiğiniz kadar kolay olmuyor tabii. Hem ağın üstünde dengenizi kaybetmeden koşacaksınız, hem halatlara takılmayacaksınız, hem de onlara ayak bağı olmayacaksınız. Tabii bir de denize düşmeyeceksiniz. Nasıl bir adrenalin, anlatamam. İlk yarışı kazanamıyoruz. Groupe Edmond Rothschield birinci oluyor, ama gün sonunda onlar üçüncülüğe düşüyor. Benim takımım günü ikincilikle bitiriyor. Gururluyum.
Yarışlar hafta sonu da devam edecek. Mutlaka izleyin. Şimdi denizlerin Formula 1’inden Formula 1’in ta kendisine Monaco Grand Prix’ye gidiyorum. Maceralar devam edecek.