Çağdaş Ertuna

Çağdaş Ertuna

cagdas.ertuna@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Dün sabah İstanbul’u sular seller götürürken, telefonuma kar yağışı uyarısı mesajları ardı ardına gelirken bir grup yabancı misafirimle kendimi Kapalıçarşı’da buluyorum.

Malum, enerjinizi yükseltmek istediğiniz zaman gidebileceğiniz en iyi yer Kapalıçarşı.

Trafiğe girmemek için Mısır Çarşısı’ndan başlıyoruz, Tahtakale’ye varınca, elimizde değil, her dükkânın içine girmek istiyoruz.

Tahtakale’de boncuklar, mercanlar, turkuvazlar arasında kayboluyoruz.

Mahmutpaşa’da gelinlikler, nişanlıklar arasında hızla ilerliyoruz.

Haberin Devamı

Sonunda Kapalıçarşı’dayız.

İlk hedefimiz Yağlıkçılar Çarşısı’nda Sivaslı İstanbul Yazmacısı.

Necdet Danış’ın Sivaslı İstanbul Yazmacısı’nda kumaşları didikliyoruz.

İkatların renkleri de desenleri de müthiş.

Boşuna Jean Paul Gaultier’den Dolce & Gabbana’ya birçok moda tasarımcısı buradan alışveriş yapmıyor.

Dönüşte Ethnicon ve Dhoku’da kilimlere bakıyoruz.

Sık sık kayboluyor, her kaybolmada başka bir şey keşfedip hiç hesapta olmayan dükkânları geziyoruz.

İznik motifli çinileri inceliyoruz, sık sık “Bu seramik tabaklar kurşunsuz, mikrodalgaya, bulaşık makinesine girebilir” diyorlar.

Bir dükkânda 100 lira olan tabak, bir başka dükkânda 80 lira, bir başka dükkânda ise 40 lira.

Şaşırıyor muyuz?

Hayır, iyice gezmeden ve piyasaya hâkim olmadan alışveriş yapmamamız gerektiğini biliyoruz.

Neyse ki Kapalıçarşı esnafının her dilde çok gelişmiş bir espri anlayışı var, kendileriyle de fiyatlarla da dalga geçebiliyorlar.

Havuzlu’da yemek molası

Çarşıda Şark Kahvesi’nde bir Türk kahvesi molası veriyoruz.

Sonra ise Havuzlu Restaurant’ta öğle yemeğine geliyor sıra.

Günlük yemeklerin sergilendiği vitrinin önünde turistler ellerinde cep telefonları, kameralar yemeklerin videosunu çekiyor.

Belli ki vitrinin önünden çekilmeye hiç niyetleri yok.

Bu durumda vitrine bakamadan siparişi veriyoruz.

Üstüne de bir Kapalıçarşı ritüeli olan sade Türk kahvesini içip Kapalıçarşı’da kaybolmaya devam ediyoruz.

Kürkçüler Çarşısı’nda Koç Deri’den inci dükkânı Cümbüş’e geçiyoruz. Sonra Zincirlihan’ı geziyoruz.

Şişko Osman’ın üst katını daha önce Saffet Emre Tonguç sayesinde keşfetmiştim.

Haberin Devamı

Ayrıca Saffet sayesinde öğrendiğim diğer dükkânları da hızla geziyoruz. Hangileri mi?

Ataş Antik, Serhat Geridönmez, Mavi Köşe, Ümit Berksoy, İznik Classics, Nick’s Calligraphy, Mourath Pasha, Yazzma, Eğin Tekstil...

En çok da Ottoamano’nun şallarında aklım kalıyor.

Çarşı’nın çoğu çakma çantacılarla dolsa da neyse ki hala değişmeyen şeyler de var.

Bir Kapalıçarşı klasiği olan “Al, eve götür, beğenmezsen geri getirirsin” cümlesini bir kez daha duyup, yine ilk duyduğum zamanki kadar mutlu oluyorum.

Çarşıdaki güven iyi hissettiriyor.

Kapalıçarşı hala çok özel, her şeyden uzaklaşmak istediğinizde keşfe çıkılacak başka bir dünya.

Sadece çarşının değil, çarşıda çalışanların da enerjisi yüksek.

Kapalıçarşı’dan çıkarken etrafa fıldır fıldır bakmaktan ve sokakları fellik fellik aramaktan ne kadar yorgun düşmüş olursanız olun, yine de bu yüksek enerjiden payınıza düşeni alıyorsunuz.

Sık sık tekrarlamakta fayda var.