Parle’ye İspanyol komşu

Rasim ve Umut Özkanca, Parle’nin yanında yeni bir İspanyol restoranı açtı: La Vina. Mutfakta ise Londra’nın ünlü İspanyol restoranı Barrafina’nın şefi var.

Geçen hafta tamamen tesadüfen keşfettim La Vina’yı. Zorlu Center’da bir toplantıya yetişirken önünden hızlıca geçeyim derken bir anda renkli dekoruna ve içerideki hummalı çalışmaya takıldı gözüm. Umut Özkanca’dan duymuştum, Parle’nin yanındaki Tom’s Kitchen’ın yerini de aldığını ve burada bir İspanyol restoranı açacağını. La Vina belli ki henüz açılmamıştı, ama Rasim Özkanca’yı görünce hayırlı olsun demeden geçemedim ve iyi ki de kendisine rastlamışım, böylece toplantıyı o zaman henüz açılmamış olan La Vina’da yapma ve şahane yemeklerinin tadımına katılma şansım oldu. Rasim Özkanca, Borsa Lokantası’nın kurucusu, oğlu Umut Özkanca ile birlikte yarattıkları birçok restoran var. İstinye Park’taki Masa’dan Zorlu Center’daki Parle’ye ve hatta Dubai-Londra ve D-Maris’te yer alan Rüya’ya kadar...

Rasim Bey’in yemek konusundaki hassasiyetini biliyorum, Umut ile yemekleri istedikleri mükemmeliyete ulaştırmak için ne kadar emek verdiklerini ve hatta zaman zaman birbirleriyle tatlı çekişmeye girdiklerini de biliyorum. O yüzden söz konusu bir Özkanca restoranı olunca, yemeğin iyi olması zaten kaçınılmaz. Ama tabii İspanyol mutfağı İstanbul için çok yeni, hakkıyla yapılan başka bir örnek yok. İşte o yüzden Özkancalar, Londra’nın önünde kuyruğu hiç bitmeyen ünlü İspanyol restoranı Barrafina’yı çok sevdikleri için şefi de Barrafina’dan getirmeyi tercih etmişler. Daha önce El Celler de Can Roca ve Restaurant Gordon Ramsey’de de çalışmış olan İspanyol şef Javier Duarte Campos aileye giren her yabancı şef gibi Rasim Özkanca’nın eğitiminden geçmiş ve La Vina’nın açılışına hazırlanmış.

Menüde pan con tomate, patatas bravas, bomba de la barceloneta, tortilla espanola, deniz mahsüllü paella, arroz negro gibi klasik İspanyol lezzetleri de var, pırasa çorbası, tavuklu sezar salatası, ızgara ahtapot, ızgara levrek, kuzu pirzola, domates sosunda dana köfte gibi daha alışık olduğumuz lezzetler de var. Parle ne kadar ağırbaşlı ve beyaz örtülü ise La Vina da bir o kadar cıvıl cıvıl, renkli. Yine Parle’den en büyük farkı ise ortada dev bir barının olması. La Vina, yine bir Özkanca klasiği olarak sessiz sedasız bu hafta açıldı, bir an önce gidip denemenizi tavsiye ederim, çok memnun kalacaksınız.

Haftanın diğer yeni mekanı: Galvin

Grey, Hazine, People derken sadece İstanbul yeme-içme hayatına değil gece hayatına da birçok güçlü seçenek sağladı Jüpiter Group.

Jüpiter Group’un patronu Tayfun Topal, markalarını İstanbul’dan Bodrum’a da taşıdı. Şimdi ise İstanbul’a döner dönmez çok iddialı bir İtalyan restoranıyla karşımıza çıkıyor. Şehrin en güzel tarihi yapılarından birinde Maçka Palas’ta La Petite Maison’un yerine açtığı restoranın adı Galvin. Galvin, şimdiden aynı mekanda uzun yıllar önce açılan ve o zaman değil Nişantaşı’nda İstanbul’da rakibi olmayan Emporio Armani Cafe’nin etkisini yarattı. Hem kalabalığıyla, hem de yemekleriyle... Şaşaalı avizeleri ve gümüş aksesuarlarla süslü masalarıyla dekoru da görülmeye değer. En yakın zamanda gitmekte fayda var.