Çağlayan Bilgen

Çağlayan Bilgen

caglayan.bilgen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

2010 yılı bütçe tasarısı TBMM gündemine geldi.
Ama...
Kimse umutlanmasın...
Çünkü...
Bu bütçede memur, işçi, çiftçi, esnaf ve emekli için yeni hiçbir şey yok.
Ne mi var?
Bu bütçede IMF var, Dünya Bankası var...
Yandaş holdinglere pay ayırma var...
2010 bütçesinin içinde, halka ayrılan pay, sadece yüzde 7.8 olarak öngörülüyor.
Bütçenin yüzde 92.2’si ise belli kesimlere aktarılmak üzere ayrılmış.
Sosyal yönü olmadan yalnızca belli kesimleri gözeterek hazırlanan bütçe; işsizlik, yoksulluk ve açlığın daha da artmasına zemin hazırlar.
Nasıl hazırlamasın ki; emeklinin maaşına yüzde 1.83, memura yüzde 2.5 artış yapıldığı; sonra da iğneden ipliğe hemen her şeye yüzde 5 ile yüzde 35 arasında değişen zamın getirildiği ortamda 2010’da çalışanlar ve emekliler yine havasını alacak gibi görünüyor.
TBMM Plan Bütçe Komisyonu Üyesi CHP İzmir Milletvekili Bülent Baratalı, 2010 bütçesinin “Gözyaşı bütçesi” olacağını belirtiyor ve bakın neler söylüyor:
“286.9 katrilyonluk bütçede, 50 katrilyon açık öngörülüyor. 56 katrilyon faiz ödemelerine gidiyor. 102 katrilyon cari giderlere ayrılmış durumda. Yatırım için ayrılan pay ise sadece 19 katrilyon lira. Bu tabloya göre önümüzdeki yıl her şeye zam yapılacak demektir. Dolaylı vergiler artırılacak ve kümesteki kaz olarak tabir edilen kesim adeta youlunacak. Ayrıca bu yıl seçimde yapılan harcamalar da Türk halkının sırtına yüklenecek. Kısacası 2010 zam ve zulüm yılı olacak.”
Görünen o ki; gelecek yıl açlık sanırında yaşayan 7 milyon kişiye yenileri eklenecek.
Artık, milyonlarca kişinin işi de yok, gücü de yok.
İktidar partisinin seçim sloganı “İşimiz millet, gücümüz millet” in de palavra olduğu böylece ortaya çıkıyor.
Zaten, kimse doğru dürüst alışveriş yapamıyor.
İşyerleri siftahsız kepenk kapatıyor.
Her taraf kiralık ve satılık dükkandan geçilmiyor.
Vergi, SSK, KDV ve benzeri kamu alacakları ödenemiyor.
Çekler, senetler karşılıksız.
Peş peşe icralar, hacizler geliyor.
Cezaevlerinde ticari ve ekonomik suçtan dolayı hapse giren esnaf ve sanatkar sayısı her geçen artıyor.
Yuvalar yıkılıyor, aileler dağılıyor.
Nitekim, geçen hafta içinde yapılan EBSO Meclisi’nde konuşan sanayici Salih Esen, piyasada karşılıksız çek sayısının yüzde 50 arttığını, protestolu senet sayısı da dikkate alındığında piyasadaki sorunlu ödemelerin yüzde 60 -70’lere ulaştığını iddia ediyor.
Esen, Egeli sanayicilerin seslerini Ankara’ya duyurmaları için daha ‘köşeli ve vurgulayıcı’ ifadelerle hitap etmesi gerektiğini söylüyor.
Yani...
“Sesimizi daha gür çıkarmalıyız” diyor.
* * *
Benzer bir yakınma da İzmir Ticaret Odası (İTO) Meclis toplantısında yaşandı.
İTO Meclis Başkanı Necip Kalkan, karşılıksız çek nedeniyle hapis yatan birçok işadamı bulunduğunu, bu soruna mutlaka çözüm getirilmesi gerektiğini savunuyor ve ekliyor:
“İşimiz gereği Buca Cezaevi’ne de gidiyoruz. Örneğin; 55 kişinin yattığı koğuşta 45’inin suçu karşılıksız çek vermek.”
* * *
Yaklaşık 250 bin esnafın örgütlü olduğu 131 esnaf odasının üst birliği konumundaki İzmir Esnaf ve Sanatkarlar Odaları Birliği Başkanı Zekeriya Mutlu, bakın içinde bulundukları sorunun çözümü için neler diyor:
“Devlet, işlerimiz düzelinceye kadar gerekirse bir- iki yıl bizden vergi almamalı. SSK’sını ödeyemediği için işyerimize haciz yapmamalı. Ertelemeli. Gecikme faizlerini, Merkez Bankası’nın faiz oranlarına çekmeli. Hatta hiç faiz işletmemeli.Maliye, alacağı için banka hesaplarımıza el koyarak, esnafı yok ederek, piyasaları kilitlememeli, bizi yokluğa, açlığa mahkum etmemeli.
Devletimiz esnaf ve sanatkara, bu zor günlerde şefkat elini uzatmalı.
Krediler daha da çeşitlendirilmeli. Uzun vadelere yayılmalı.”
Evet...
Esnaf, tüccar, sanayici...
Hemen hepsinin derdi aynı...
İşçi, çiftçi, memur ve emeklinin de...
Bu kesimler de seslerini duyurmaya çalışıyor.
Duyan olursa tabii...