Can Dündar

Can Dündar

candundarada@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Ankara’da bazılarının uykusunu kaçıran şey, beni sevindiriyor:
Washington’da “Türkiye’nin stratejik önemi her şeyin üstündedir” yaklaşımı bitiyor.
“İşkence yapıyorlarsa da göz yumalım. Çünkü Irak’a komşu” demeyebilir artık ABD...
“Düşüncenin önünde engeller var, sorunlarını şiddet kullanarak çözmeye çalışıyorlar, ama bölgede çıkarlarımızı savunuyorlar” diye Ankara’ya omuz vermeyebilir.
Gece yarısı muhtıralarını desteklemeyebilir.
Ve böylesi daha iyidir.
* * *
Çünkü Ankara’nın şahinlerini cesaretlendiren bu destek, Türkiye’nin önünü tıkıyordu.
Bugüne dek Avrupa’nın “Bizim kulübe girmek istiyorsan demokratikleşmelisin” telkinini Washington’un “O çocukla uğraşmayın, o bana lazım” sopasıyla bertaraf etmeye alışkın Ankara, bundan böyle biraz zorlanabilir.
Artık “Nasıl olsa büyük ağabeyim beni kollar” deyip karakolda öyle rahat adam öldüremeyecektir.
“Hep başkan olmadan ‘Ermeni soykırımı’ndan söz eder, seçilince unutur giderler” deyip geçemeyecektir.
Bunca yıl yaptığı gibi “Bak ağzından ‘soykırım’ lafı çıkarsa çok üzülürüm, silahı da senden almam” blöflerinin işe yaramadığını, işin ciddiye bindiğini görünce başka yollar aramaya başlayacak; şimdi yaptığı gibi diyasporayı bertaraf etmeye, Erivan’la doğrudan temas fırsatları yaratmaya, komşusuyla dost olmaya çalışacaktır.
Ve tabii ki, böylesi daha iyidir.
* * *
Belki Amerika bir yandan PKK’ya, bir yandan Ankara’ya göz kırpma politikasına son verecektir.
Belki “Şu soruna askeri çözüm dışında da bir çözüm düşünsenize” söylemine hız verecektir.
Savaş başladığından beri Irak belasına Türkiye’yi de itelemeye çalışırken, belki şimdi Irak’tan çekilip bizi bir başka zorlu komşuyla baş başa bırakıverecektir.
Türkiye, şu ana dek Amerika ile komşuyken birden Barzani ile komşu olacak, bir arada yaşamanın yollarını, koşullarını arayacak, Kuzey Irak yönetimiyle gerginlik değil, diyalog politikası gütmek zorunda kalacaktır.
Ve bence böylesi daha iyidir.
* * *
İran’la, Suriye’yle kendi yaşadığı gerginliği bizim de yaşamamız için baskı yapan bir Washington yerine belki bizim Şam’la, Tahran’la iyi ilişkimizden istifade etmeye çalışan bir Amerikan yönetimi göreceğiz karşımızda...
Kıbrıs’ta çözüm arayışlarını, demokratik reformları, AB sürecini cesaretlendiren bir Washington’la karşılaşacağız belki...
Hepsinden önemlisi, Avrupa ulusları “farklılıkları bir arada yaşatma” düşünden birer ikişer vazgeçerken Atlantik ötesinden yükselen “Hayır, yapabiliriz” sesi, Ankara’yı da etkileyecektir.
Tarihte pek kısa sayılacak bir zaman önce bir iç savaş yaşamış iki rengin çocuklarının bu mucizevi buluşması, dünyaya örnek olacaktır.
Daha 50 yıl öncesinde otobüslerden, okullardan dışlanan, oy verme hakkı olmayan bir rengin, hem de “O aslında bizim dinimizden değil” tezviratının üstesinden gelerek zirveye taşınması, sivil haklar mücadelesine güç verecektir.
Yeni başkanın ilk konuşması, kesif bir ayrımcılığın içinden çıkıp gelen birinin nasıl bütünleştirici olabileceğini gösterecektir.
“Değişim” sloganının böylesine içtenlikle sahiplenilmesi, dünyanın her yerinde ve o arada Türkiye’de de değişim taleplerine hız ve umut kazandıracaktır.
Ve emin olun, böylesi daha iyidir.