Can Dündar

Can Dündar

candundarada@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Gidişatı ilk fark edenlerden biri Abdi İpekçi olmuştu. Tam 30 yıl önce bu ay, Milliyet’te şu satırları yazmıştı:
“Terörizm, topluluklara karşı hedef gözetmeksizin öldürücü sabotajlarla yeni bir aşamaya gelmiştir. Amaç, hükümeti devirmek, rejimi yıkmaktır. İstenen, toplumda panik yaratmaktır.” (3 Ekim 1978)
O dönem 16 Mart katliamıyla terör kitleselleşmiş, İpekçi’nin sezdiği gibi “yeni bir aşama”ya girilmişti.
İstanbul Üniversitesi’nde 100 solcu öğrencinin üzerine atılan ve 7 öğrenciyi öldürüp 41’ini yaralayan bombanın polis aracında bir ülkücüye verildiği ortaya çıkmıştı.
O ülkücü, vicdan azabıyla davadan dönmeye niyetlenince beyninden kurşunlanmıştı.
Kanlı perde böyle açılmıştı.
* * *
16 Mart’ın altını kazınca, altından tanıdık isimler çıkmıştı.
Mahkeme tutanaklarına göre, bombayı getiren, dönemin Ülkü Ocakları Şube Başkanı Abdullah Çatlı idi.
Bomba atıldıktan sonra saldırganları kovalayan polislere bir komiser muavini “Geri dönün” emri vermişti.
Katiller böyle kollanmıştı.
Veee tesadüfe bakın ki, o “Dönün” diyen müdür, Emniyet içinde hızla tırmanmış, Terörle Mücadele’nin başına geçmişti.
Veee tesadüfe bakın ki Susurluk’ta kazada ölen Abdullah Çatlı’nın telefon kayıtları incelendiğinde, ölmeden önce o Şube Müdürü ile 5 kez konuştuğu ortaya çıkmıştı.
16 Mart davasında avukatlar, bunun sıradan bir cinayet davası değil, “devlet içindeki bir suç örgütü”nce gerçekleştirilen, birçok başka davayla ilişkili, örgütlü bir suç eylemi olduğunu dile getirmişlerdi.
Mahkeme ikna olmuş ve MHP davası, Abdi İpekçi suikastı, TİP’li 7 gencin katledilmesi gibi önemli davalar, bu dava dosyasına delil olarak celp edilmişti.
Sonra mahkeme durdu, heyetler değişti, dava geciktirildi ve nihayet beklenen oldu:
Dün 16 Mart katliamı davası, 30 yılını doldurduğu ve zaman aşımına uğradığı gerekçesiyle “düştü”.
* * *
Veee tesadüfe bakın ki, “kontrgerilla” denilen devlet örgütlenmesinin işbaşı yaptığı eylem sayılan 16 Mart’ın tarihe gömülüşü, Ergenekon denilen yapılanmaya ilişkin davanın başladığı güne denk geldi.
Dün 16 Mart davasını baştan beri inatla takip eden Cem Alptekin’e bu “ilahi tesadüf”ü sordum:
“Şimdiki gençler buna ‘Çakma’ diyorlar” dedi:
“Çakma” yani “bir şeyin sahtesini aslına benzetme çabası...”
“Yakın tarihimizin bütün katliamlarını içine alan Gladio dosyasını kapattıkları gün, içinde yakın tarihin hiçbir ciddi katliamının olmadığı Ergenekon davasını başlattılar.”
* * *
“Ergenekon”, açılması hasretle beklenen “Gladio kitabı”nın “önsöz”ü olabilir mi?
Kanlı bir tarih kitabı, sondan başa doğru yazılabilir mi?
Bu konuda hâlâ şans bulunduğuna inananlar da, dün 16 Mart dosyasının kapanmasıyla umutlarını kaybetmişlerdir herhalde...
Bakalım bundan sonra kim kime “çakacak”?

NOT: Bu akşam 21.00’de NTV’deki Neden’de Milliyet Genel Yayın Yönetmeni Sedat Ergin, Radikal Genel Yayın Yönetmeni İsmet Berkan, Star Genel Yayın Yönetmeni Mustafa Karaalioğlu ve Cumhuriyet yazarı Ali Sirmen’le “Ergenekon davası”nı tartışacağız.