Can Dündar

Can Dündar

candundarada@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Bir ay sonra Adnan Menderes ve iki bakanını, idamlarının 50. yıldönümünde anacağız.
Eski bir yaranın kabuğu sıyrılacak; tarihin kirli bir sayfası kanayacak.
Menderes’in siyasi mirasçıları ona sahip çıkarken, asanları suçlayacak. Bu utancı bize devredenlerin sesi soluğu çıkmayacak. Nasıl bu noktaya gelindiği hatırlanmayacak; sadece sonuç lanetlenecek.
* * *
İdamda doğanlar, 50 yaşına geldi, çoluk çocuğa karıştı. Bu faciadan ders alınması için, önceki kuşaktan öğrendiklerini, kendilerinden sonra gelenlere aktarmak zorundalar.
Bizim 16 yaşında, siyasete ilgi duyan bir oğlumuz var.
Darbeleri, Menderes’i duymuştu, ama dönemi bilmiyordu.
Bu yaz, tatile yanımızda “Demirkırat” DVD setiyle çıktık. Her gün bir bölüm izleyerek 10 günde 50’li yılları hatmettik.
“Demirkırat”, 20 yıl önce TRT’nin Mehmet Ali Birand’dan istediği belgesel serisiydi. O dönem 32. Gün’deydik. Hemen Bülent Çaplı’yla kolları sıvamıştık.
Belgesel yolculuğumun ilk adımıydı o... İki yıl boyunca dönemi didik didik ettik. Arşive girdik. Her kesimden insanı dinledik. Bugün çoğu hayatta olmayan 60 tanıkla, günler süren söyleşiler kaydettik.
İki “taraf”tan danışmanlarımız vardı. Metni ben yazdım. Müzikleri Fahir Atakoğlu besteledi. Çaplı’yla Brüksel’de montajladık. Birand, editoryal yönetimini üstlendi ve seslendirdi.
Cesur bir yapımdı. Yassıada görüntüleri, idam fotoğrafları ilk kez bu belgeselde ekrana geldi. Seyirci dizi izler gibi izledi; yoğun talep üzerine tekrarlandı. Son bölümden sonra bir açık oturumda taraflar ilk kez buluştu. Her kesimden hem övgü hem eleştiri aldık. Kitabı çıktı (Doğan, 1991). Üzerine yüzlerce makale, 10’a yakın kitap yazıldı. Ve sanıyorum 27 Mayıs’ın anlaşılması, tartışılması, o dönemle hesaplaşılması için iyi bir zemin yarattı.
* * *
Geçen ay, ilk belgeselimi 20 yıl sonra oğlumla izlerken, defalarca DVD’yi durdurmamız gerekti. Uzun izahlarla kesilen, harika bir tarih yolculuğu yaptık. Ege iştahla soruyor, ben cevaplıyordum. Eksik kaldığımda, belgeselin danışmanı Altan Öymen’in “Bir Devir, Bir Çocuk” (Doğan, 2002) kitabına başvuruyorduk.
Her bölümden sonra Ege hayretle bana dönüyor, “Nasıl olur? Bunlar aynı bugün yaşadıklarımız... Hiç mi bir şey değişmemiş bu ülkede” diye soruyordu. Belgeselle kitabı aynı anda bitirdik. Maziyle, kitapla bağı koparılan yeni neslin, görsel anlatımla sunulduğunda tarihe nasıl ilgi duyabileceğini bizzat gözledim.
* * *
Sonra Ege, “Keşke bunu bütün yaşıtlarım izleyebilse” dedi. Bu sözle, bir süreci tetikledi. Talebi Birand’a ilettim. O TRT ile görüştü. TRT de uygun görüp 50. yıl yaklaşırken “Demirkırat”ı yeniden gösterme kararı aldı.
“Demirkırat”ın koşusu, bu gece 21.00’de TRT Haber’de başlıyor. Cuma-cumartesi geceleri yayınlanacak.
Menderes mirasçılarına, askerlere, CHP’lilere, akademisyenlere, gazetecilere, dünde bugünün izlerini aramak isteyenlere, çocuklarıyla izlemelerini tavsiye ederim.
Biz, Ege’yle siyasi tarih yolculuğumuza “12 Mart” (İmge, 1994) belgeseliyle devam ediyoruz.
“Keşke artık liselerde ‘Darbeler tarihi’ dersi okutulsa” diye düşünerek...