Can Dündar

Can Dündar

candundarada@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Ada Biri SBF asistanı Deniz Baykal... Diğeri Maliye Bakanlığı mümeyyizi Olcay Vural...Tarih : 16 Eylül 1961 Cumartesi... Bu bir yıldırım nikâhı...Deftere "izin kâğıtlı" diye not düşülmüş. "İzin kâğıdı" denilen şey, doktor raporu... Raporda gelin adayı için "Nevrestani" teşhisi konmuş. "Acilen evlenmesi lazım." Baykal, nikâhın ayrıntılarını Güneri Cıvaoğlu'nun "Şeffaf Oda"sında anlatmıştı:Olcay, öğretmeni Şükriye Hanım'ın kızı.. Ortaokul ve liseyi birlikte okumuşlar. İleride evlenmeyi kararlaştırmışlar. 50'lerin ortalarında yolları ayrılmış. "Deniz" Ankara Hukuk Fakültesi'ne kaydolmuş. Olcay, İstanbul Tıp'ı kazanmış. Ama ayrılığa dayanamamışlar. Olcay bırakmış okulunu, Ankara'ya gelmiş, sevdiği adama yakın olabilmek için Hukuk'un komşusu Mülkiye'ye kayıt yaptırmış. Kâh Deniz Mülkiye'de, kâh Olcay Hukuk'ta, derste, kütüphanede, konserde sürekli birlikte olmuşlar. 1960'ların eşiğinde ikisi de mezun olmuş. "Deniz" Turan Güneş'in yanında avukatlık stajı yaptıktan sonra Mülkiye'ye asistan olmuş. Olcay da Hazine Müsteşarlığı'nda işe girmiş. Elleri ekmek tutunca evlenmeye karar vermişler.Ancak Olcay'ın ailesi karşı çıkmış bu karara... Yılmamış, gizlice yıldırım nikâhı yapmayı düşünmüşler. "Doktor raporu" onun için gerekmiş. Müracaat yapılmış, "90 gün içinde Türkiye'nin herhangi bir yerinde evlenebilir" diye belge alınmış. Belgeyi ceplerine koyup otobüse atlamış, Akçakoca'ya gitmişler. Menderes'in asılmasından hemen önceki gün... Gerisini Baykal'dan dinleyelim:"Akçakoca'da tatlı bir ambiyansı olan eski bir konağa yerleştik. Öğleden sonra denize girmek için torbada mayolarımızla çıktık. Giderken baktım karşıda belediye... Olcay'a 'Ben çıkıp konuşayım' dedim. O aşağıda beklerken, yukarıya çıktım. Belediye başkanının kapısını çaldım. Hemen nikâh kıyıp kıyamayacağını sordum. 'Tabii kıyarım' dedi. 'Peki, bir dakika' deyip çıktım, Olcay'a 'Gel' dedim, Olcay'ı da aldık yukarıya... Tanıkları da oradan bulduk ve o günlük plaj kıyafetimiz içinde nikahımızı kıydık, evlendik." Akçakoca Belediyesi'nin nikâh sicil defterinde bir sayfa... İki gencin vesikalık fotoğrafları var: Nikâh defterinde iki tanık adı var:Rıfkı Karagöz ve Fahrettin Bozkurt... NTV için "Lider portreleri" hazırlarken Akçakoca'da Baykal'ların nikâh defterini bulan ekibimiz bu iki ismi de aradı. Fahrettin Bey yıllar önce vefat etmişti. Rıfkı Bey ise belediyeden emekli olmuştu. Nikâh gününü iyi hatırlıyordu. Şöyle anlattı:"Aslında nikâhı başkâtibimiz Mustafa Bey kıydı. Rahmetli Fahrettin'le ikimiz şahitlik yaptık. Yanda Çardak diye bir çay bahçesi vardı. Nikâhtan sonra oraya gidip gençleri kutladık."O gün çekilen fotoğraflarda gençlerin mutlulukları yüzlerinden okunuyordu. Tanık anlatıyor Şimdi Başbakan Erdoğan "Tek başına iktidar olmazsam çekilirim" diyor ya... Bu ilkeli tavrı Türk siyasetinde ilk uygulayanlardan biri Baykal olmuştu. 1999 seçimleri yaklaşıyordu. Baykal Mayıs 1998'deki CHP kurultayına Ricky Martin'in şarkısı ve bir imparator dekoru içerisinde "inmiş" ve yeniden genel başkan seçildi. Ancak bu tavır, parti içinde eleştirilere neden olmuştu. Muhalifleri CHP'nin tamamen "Baykal Partisi" haline geldiğinden yakınıyordu. Böyle düşünenlerden bir kısmı, sert açıklamalarla partiden koptular. CHP 1999 seçimlerine bu kan kaybıyla girdi. Baykal'ın meydanlarda "Milletin hakkını korumak hırçınlıksa, Allah canımı alıncaya kadar o hırçınlığa devam edeceğim" dediği seçimdi o...Ancak seçim CHP için hüsranla sonuçlandı. Atatürk'ten bu yana Meclis'in demirbaşı sayılan CHP ilk kez seçmen iradesiyle parlamento dışında bırakılmıştı. Partiden "İstifa" sesleri yükseliyordu. Dilekçesi tek cümleydi: "Cumhuriyet Halk Partisi'nden istifamı, gereğinin yapılması için bilgilerinize saygılarımla sunarım. Deniz Baykal..."Ve köşesine çekildi. Şimdi, kendi deyimiyle, "derviş olmak için çile çekecekti". Çilesi 15 ay sürdü. 2000 Eylül'ünde "Değiştim, geliyorum" dedi. Değiştiğini şu sözlerle açıkladı:"Artık seçim istemek yok, seçime katılmak var; hükümet düşürmek yok, kurmak var; asık suratla durmak yok, güler yüzlü olmak var." Yeniden Genel Başkan seçildi. Denizlerin med-ceziri gibi; gitmiş ve gelmişti. Partisi barajın altında kalınca çekilmişti Baykal, CHP'de kendi kaleme aldığı bir raporla parladı. Doktora sonrası Rockefeller bursuyla gittiği Amerika'dan yeni dönmüştü. Yıl 1965'ti. Seçimlerde CHP büyük hezimete uğramıştı. Hezimetin sorumlusu olarak "ortanın solu" politikası görülüyor, bu fikri ortaya atan İsmet Paşa ile fikre sahip çıkan Ecevit ağır eleştirilere uğruyordu. Baykal, 1965 seçimindeki seçmen davranışları üzerine yaptığı çalışmayı rapor haline getirdi. Bu rapor, "Ortanın solundan vazgeçelim" diyenleri haksız çıkaracak veriler içeriyordu. Ortanın solu fikrinin seçimi kaybettirmediğini, tersine ülkenin modern kesimlerinde partinin önünü açtığını kanıtlıyordu. Baykal'ın Ecevit'le ilk tanışması, o rapor sayesinde oldu. Eleştiri salvoları altında bunalan Ecevit, rapordan haberdar olunca Baykal'ı davet etti. Dinledikten sonra "İşte olay bu" dedi ve sordu: "Bunu İnönü'ye de anlatır mısınız?""Onur duyarım" dedi Baykal...Raporunu İnönü'ye de anlattı. Artık politika yolu kendisine açıktı. can.dundar@e-kolay.net Baykal'ı parlatan rapor