Can Dündar

Can Dündar

candundarada@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Gazeteciler Mete Akyol ve Hüseyin Ezer, yatak odasındaki bir tabelanın altındayken İsmet Paşa’nın fotoğrafını çektiler. Ertesi gün de fırçayı yediler


İsmet İnönü’nün 36’ncı ölüm yıldönümü dolayısıyla Genelkurmay Başkanlığı’nda bir tören düzenlendi.
Askerler, “İsmet Paşa”yı anlattılar.
Hariciyeciler, “diplomat İnönü”yü...
Özden Toker, “aile reisi İnönü”den söz etti.
Ve Mete Akyol yıllarca gölgesiymiş gibi izlediği “devlet adamı İnönü”den anılar aktardı.

İsmet Paşa, Mete Akyol’u neden azarladı
En keyiflisi, 40 yıl öncesinden bir anıydı.
“Paşa çok öfkeli”
1969 yılı... Seçimler yapılacak.
Ali İhsan Göğüş, o akşam Seçim Kurulu’na verilmesi gereken aday listesini Pembe Köşk’e yetiştirmeye çalışıyor.
Ancak telaş içinde randevusuna geç kalıyor.
Kapıyı Paşa’nın kızı Özden açıyor. “Geç kaldınız, Paşa öğle uykusuna yattı” diyor.
Olamaz! Listeleri inceleyip imzalaması için uyanması beklenirse başvurunun yetişmesine imkan yok. Bu da CHP’nin seçime girememesi demek...
Özden cesaretini toplayıp Paşa’yı uyandırıyor. “Allah yardımcınız olsun, Paşa çok öfkeli” uyarısı eşliğinde konukları üst kattaki yatak odasına buyur ediyor.

Allah’ın dediği olur
Göğüş’ün yanında iki de gazeteci var.
Milliyet’ten Mete Akyol ile Ulus’un foto muhabiri Hüseyin Ezer...
Paşa gergin; “Getirin bakalım” diyor. Tek tek adayları inceliyor.
Bu uzun işlem sırasında odadaki bir ayrıntı Mete Akyol’un dikkatini çekiyor.
Paşa’nın mütevazı yatağının başucunda bir tabela var. “Allah’ın dediği olur” yazılı...
Gazetecilik dürtüsüyle Hüseyin Ezer’e göz ediyor. “Paşa’yı şu tabelanın altında çekiversene” diyor.
Hüseyin Ezer basıyor deklanşöre...
Gazeteye dönüyorlar. Fotoğraflar harika... Ama Ezer, Paşa’yı tanıyor.
“Hayatta izin vermez bunun basılmasına” diyor; “Parti gazetesinde çalışmanın kötü tarafı bu işte...”
Akyol atlıyor hemen:
“Ama bizimki parti gazetesi değil... Bana ver, ben bastırayım Milliyet’te...”
Öyle de yapıyor.
Milliyet, Paşa’nın “Allah’ın dediği olur” tabelası altında liste incelerken çekilmiş fotoğrafını basıyor.

Fırça zamanı
Mete Akyol ertesi sabah Hüseyin Ezer’in telefonuyla uyanıyor:
“-Gözün aydın! Bir çocuğumuz oldu.”
“-Hayırdır, ne oldu?
“-Paşa bizi çağırıyor.”
Biliyorlar başlarına geleceği... Korku içinde Pembe Köşk’te alıyorlar soluğu...
Paşa gerçekten boğa gibi öfkeli...
“Ben evde babamdan, okulda hocamdan da azar işittim, ama o günkü gibi bir azar hiç işitmedim” diye anlatıyor Akyol...
“Bu ne bu” diye gürlemiş Paşa: “Sizin ne hakkınız var mahremiyetimi açıklamaya? Benim iç dünyamı ortaya sermeye?”
Mete Akyol’dan sonra konuşan Özden Toker de “Bizim evdeki büyük masada memleket meselesi de konuşulurdu, iftar sofrası da kurulurdu. Evde namaz da kılınırdı. Ama bunların hiçbirinden söz edilmezdi” dedi.
Tabii izleyenlerin gözlerinin önüne, bazılarının gösteriş amaçlı cuma namazları, Ramazan sofraları geldi.

Devlet dersi
İnönü’den iki ilginç anı daha aktardı Akyol:
Cevdet Sunay Cumhurbaşkanı olduğunda, Orduevi’ndeki bir davete CHP lideri İsmet İnönü gelince ayağa fırlamış. Paşa’yı karşılamış. Buyur etmiş.
“Önce siz oturun” demiş İsmet Paşa...
“Olur mu Paşam...” diye yer göstermiş Sunay... İnönü üstelemiş. Yine olmamış. Ayakta bir türlü birbirlerini oturmaya ikna edemeyince sonunda İnönü, sert tondan, uygulamalı cumhurbaşkanlığı dersi vermiş:
“Siz Cumhurbaşkanısınız. Önce siz oturacaksınız. Biz size göre yerimizi alacağız.”
Benzer bir sahneyi 1960’ların ortalarında Demirel’le yaşadıklarını da öğrendik.
Ankara Hukuk Fakültesi’ne yeni Başbakan olmuş Demirel’le birlikte gelmişler.
İnönü kapıdan çıkarken Demirel’e yol vermiş. Demirel geçmeyip beklemiş. İnönü “Siz Başbakansınız. Önden buyurun” deyince geçmek zorunda kalmış.
Öğrenciler Paşa’nın bu jestini ayakta alkışlamışlar. Alkışlayan öğrenciler arasında Ahmet Necdet Sezer de varmış.

Bugüne mesaj
O gün Genelkurmay salonundan ayrılırken çoğumuzun aklında İsmet Paşa’nın şu cümlesi yer etmişti: “İktidarda kalmak değil; itibarda kalmak önemlidir.”