Can Dündar

Can Dündar

candundarada@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Nevruz’da olup bitenleri es geçip işin bir “Bayrak astılar-asmadılar” tartışmasına indirgenmesi yazık...
Bölgeyi yıllardır izleyen ve önceki gün o alana hakim olan ruh halini bilen bir gözlemci olarak, lafı çevirmeden söyleyeyim:
Orada bir Türk bayrağı olsa muhtemelen dünkü manşet “Silahlara veda” değil, “Bayrak yaktılar” olacaktı.
Çünkü alanda kontrol edilemeyen bir grup muhtemelen bayrağa saldıracak, bu, büyük tepkiye yol açacak, miting de nihayetteki yumuşama havasının tam tersi bir nefret dalgasıyla sonuçlanacaktı.
* * *
Diyeceksiniz ki:
“Bayrağa saldıracak adamlarla mı barış yapılacak?” Cevabım: “Evet, onlarla yapılacak.”
Bunun böyle olduğunu da herkes biliyor zaten... Ankara’ya küsmüş, silaha sarılıp kopma yoluna girmiş, bölge halkının önemli bölümünü de yanına katmış bir hareketi yeniden ortaklığa çekmenin mücadelesi veriliyor. Diyeceksiniz ki:
“Ortaklık bayrağa saygıdan başlar.”
Cevabım:
“Hayır, maalesef oradan başlayamıyoruz.”
* * *
Neden mi?
Biz bayrağı, inkarla, zorla, eziyetle özdeşleştirdik de ondan...
Kürtler, “Türk bayrağı”nı, dağlara kazılmış “Ne mutlu Türküm diyene” yazılarının fonunda gördü en çok... “Türkiye Türklerindir” sloganının yanında gördü. “Türküm, doğruyum, çalışkanım” diye başlayan sabah törenlerinin direğinde gördü...
Dışkı yedirmek üzere köylerine gelen askeri cemsenin üzerinde gördü.
Siz istediğiniz kadar “Biz ‘Türk’ derken onları da kastediyorduk” deyin; öyle hissetmeyenler için bayrak, “Siz bizden değilsiniz, ama bize boyun eğeceksiniz”in sembolü oldu.
Milli Ant da öyle...
İstiklal Marşı da öyle...
* * *
Bir milliyetçiyi tanık göstereyim.
Yaşar Okuyan’dan dinlemiştim.
MHP’li Okuyan 12 Eylül’de Mamak Cezaevi’ne girdiğinde, kar altında dayakla 20 kez İstiklal Marşı okuduktan sonra hem marştan hem “Önce devlet” sloganından nasıl soğuduğunu anlatmıştı gözleri dolarak...
İntihar için ceketinin yakasına bir jilet gizlediğini söylemiş, “Marşı sevenler bile nefret ederek tahliye oldu” demişti.
Bir örnek daha hatırlatayım:
Birkaç sene önce Demet Akalın Bodrum konserinde seyircisine “Abi ne moron moron bakıyorsunuz, Diyarbakır’dan mı geldiniz” diye seslenmişti. Algı buydu.
Diyarbakırlılar dava açtı.
Mahkeme “Halkı aşağılama niyeti yoktur” diye karar aldı.
Ama Akalın’a “kabahatinden büyük” bir tedbir cezası verdi.
Neydi biliyor musunuz:
“İstiklal Marşı’nın sözlerini el yazınla bir kağıda yaz ve marş hakkında 5 sayfa yorum yap.” Hangi devlet, halkını milli marşıyla cezalandırır ki?
Hangi ulusal marş, falaka niyetine kullanılır ki? “Kahraman ırkıma bir gül” değil mi; “Ne bu şiddet, bu celal...”
* * *
Önce bayrağı hepimizi kucaklayan müşfik bir battaniyeye, ortaklığımızın aziz bir simgesine dönüştüreceğiz.
İstiklal Marşı’nı zorla ezberletilen bir askeri marş olmaktan kurtarıp gönüllü birlikteliğimizin, ortak yaşam irademizin sivil şarkısına çevireceğiz. Sonra her meydanda, hep birlikte gururla sallayıp söyleyeceğiz.