Yazarlar Carillo anlatıyor

Carillo anlatıyor

09.06.1997 - 00:00 | Son Güncellenme:

Carillo anlatıyor

Carillo anlatıyor

Ali Sirmen

ORAL Çalışlar zaman zaman gazeteciliğin temel ilkesi olan bir iddia ile ilgili olarak, karşı tarafın da görüşünü almak, ona da söz hakkı tanımak ilkesini çiğneme sorumsuzluğuna düşmesine karşın, iyi yönleri ağır basan bir gazeteci. Onun İspanyol Komünist Partisi'nin eski lideri ve Avrupa komünizminin önderlerinden Santiago Carillo ile yaptığı konuşmayı (Cumhuriyet gazetesi 2 - 4 Haziran 1997) bu konularla ilgilenen bütün okurlarıma salık veririm.
Carillo bir komünist, ama bağımsız bir düşünür. Konuşmasını okuduğunuz zaman olaylara hiç de sekter yaklaşmadığını (örneğin kapitalist bir kurum olan AB'den yana, İspanya Kralı'na demokrasiye geçiş konusundaki çok önemli rolü için övgüler yağdırıyor, sağcı Suarez'in reformlar konusundaki girişimlerini takdirle vurguluyor) hemen görebiliyorsunuz.
Kısacası bütün bir tarihi yaşamış ve uzaktan bakıldığında farkedilemeyecek kadar önemli roller oynamış bu kişinin açıklamaları baştan sona çok ilginç.
Carillo'nun görüşlerini ilginç kılan, şabloncu bir yöntem uygulamaması.
Ne yazık ki, sol özellikle ülkemizde, zaman zaman bu şablonculuğun tuzağına düşmüştür.
Oysa gün artık eski, şablonları bırakıp, yeni ve yaratıcı çözümlerin günüdür.
Carillo'nun da belirttiği gibi, sağın uluslararası vizyonuna solun da sahip olması, demokratik yöntemlerle uluslararası bir çapa ulaşması zorunludur.
Çünkü, kaçınılmaz olan küreselleşmenin doğurduğu ulusal ve uluslararası çaptaki sorunlar solu yeniden gündeme getirmekte, bunların aşılması solun yaratıcılığını gerektirmektedir.
Çekoslovakya müdahalesine zamanında karşı çıkmış olan ve gelişmiş ülkelerde proleter diktatoryasının artık bel bağlanacak bir çözüm olmadığını açıklıkla dile getiren Carillo'nun şabloncu olmadığının en iyi örneklerinden biri de şu sözlerinde yatıyor:
"Ben mutlak bir demokrasinin her ülkede aynı şartlarda uygulanması gerektiğini söyleyen Batılı politikacılardan biri değilim. Portekiz'de askerlerin gerçekleştirdiği 25 Nisan `Karanfil Devrimi' ilerici bir darbeydi. Kemal Atatürk'ün yaptığı devrim de ilerici bir devrimdi. İspanya'da da geçen yüzyılda bazı ilerici darbeler olmuştu. Bu, toplumların gelişmişlik düzeyiyle ilgili bir sorun. İran'da da eğer askerler mollalara karşı, gerici rejime karşı çıkıp modern bir rejim için müdahalelerde bulunursa bu eylem ilerici olabilir."
Tarihi olayları yaşamış olan kendi ülkesinde Bourbonlar'dan bir Kral'ın, bu hanedanın geleneğine karşı koyarak, halkın egemenliği için savaşım verdiğini gören bir politikacının bu gözlemleri çok ilginçtir.
İktidarların meşruiyetlerini yalnızca kaynaklarında arayan demode görüşlerin etkisinden hala kurtulamamış olan, sivil ve asker ayırımını, buldukları çözümler ile yaşama geçirdikleri politikalarda değil de, iktidarda bulunanların giysilerinde arayan, kimi sözde solcu ve demokratların bu görüşleri dikkatle okuyup değerlendirmelerinde sayısız yararlar var.
İran'da mollaların gerici rejimlerine karşı demokrasiye yönelecek bir askeri darbenin ilerici olabileceğini söyleyen, Portekiz `Karanfiller Darbesi`nin ilerici olduğunu, kendisi Franko'nun askerlerinden, hem Caudillo'nun döneminde hem de sonrasında çok çekmiş bir kişinin, hiçbir komplekse kapılmadan söyleyebilmesi, hiç kuşkusuz hayranlık duyulması gereken bir siyasal olgunluktur.
Herhalde bu sözlerden alınacak çok ders var.
Ama buna niyeti olmayanlar, Carillo'ya da, onun bu görüşlerini savunanlara da darbeci, cuntacı deyip geçebilirler.
Bu durumda acaba gelecekte insanlar kime gülerler dersiniz?

Yazara Email a.sirmen@milliyet.com.tr