Cem Mumcu

Cem Mumcu

cemmumcu@okuyanus.com.tr

Tüm Yazıları

TOPYEKÜN ÇILDIRIYORUZ


İlgi çekmek için dış görünüşünü kullanır. İlgi odağı olmadığında rahatsız olur. Bu özellikler Japonya’da başlayan Ganguro akımında da göze çarpıyor. Bu akımın temsilcileri karanlık ve koyu makyajlarla kendini belli ediyor.


Beraber düşünelim istiyorum, onun için aşağıda sıraladığım özellikleri okuyun önce ve sonra bu özelliklerin kimde ve nerede olduğuna bakın siz de. Şöyle birini düşünün yani:

- İlgi odağı olmadığında rahatsız olur.
- Asıl meselesi başkalarını etkilemektir. Bunun için ayartıcı va baştan çıkartıcı davranışlar sergiler.
- İlgi çekmek için dış görünüşünü kullanır veya gösterişli, yapmacık davranır, duygularını abartılı gösterir.
- Hızlı değişen ve yüzeysel duygular yaşar ve sergiler.
- Sürekli yeni bir doyum ve heyecan arar, uzun vadeli planları sevmez.
Böyle birini tanıyor musunuz? Yoksa kendinizde mi var buna benzer özellikler? Siz düşünün bunu ama ben size söyleyeyim. Bu özellikler aslında bir kişilik bozukluğunu anlatıyor(du). Bu kişiler eskiden insanlar arasında sorunlu olarak görünür, ilişkilerinde süreklilik gösteremedikleri için sorun yaşarlardı. Ayrıca teşhir edici davranışları, aşırı dışavurumcu oluşları ve etrafı etkilemek için ayrıntıdan yoksun biçimde abartılı duygular ifade etmeleri nedeniyle rahatsızlık verirlerdi.
Aslında hala bir kişilik bozukluğu olmasına rağmen ben neden sanki gelecekten yazıyormuşum gibi anlatıyorum. Çünkü artık bu özellikler toplumun ve yapıların neredeyse bütününe yayılmaya başladı. Etrafınızda ne kadar çok insanın böyle olmaya başladığına bir bakın. Şairin, yazarın, ressamın, oyuncunun, dizi karakterlerinin, köşe yazarlarının, talk showcuların, doktorların, facebook’taki arkadaşlarınızın, twitter’dakilerin, komşularınızın, iş arkadaşlarınızın... Hatta bırakın bireyleri markaların, medyanın, edebiyatın, sanatın, bilimin, senaryoların, ana haber bültenlerinin...
Çünkü histrionik kişilik bozukluğu olan yapılar, gereksinimlerinin karşılanması için başkalarına ihtiyaç duyarlar ve bekledikleri ilgiyi görmezlerse daha da dikkat çekici daha da çarpıcı bir şeyler yapmalıdırlar. Buna kendine zarar vermek bile dahildir.
Peki ilgi çekmek ama nasıl? Bu denli algı bombardımanı içinde diğerleri de en az senin kadar renkli, parlak, ayrıksı, ayartıcı, edepsiz, hoyrat ve derinleşmemiş ama gösterişli (?) iken nasıl olacak?



DAHA DA ÇOK İLGİ İÇİN
Daha çok yerinizi gösterin, eğer oranız buranız yetmezse özel hayatınızı da açın. İçi boş olsun ama acayip büyük laflar edin. Ona buna saldırın fark edilirsiniz, köşe yazarı yaparlar sizi. Gittikçe edepsizleşin, ilgi çektikçe gündem oluşturursunuz ki, bu daha da çok görünmenize bu da her nasılsa daha çok insanın ilgisini çekmenize yol açacaktır. Eğer bir organizasyon falan yapacaksanız ne anlama geldiğine, arkasında ne gibi bir düşüncenin yattığına falan bakmayın büyük şeyler yapın. Pastadan Atatürk çıkartın, konu başka bir konuysa kendiniz çırılçıplak pastadan çıkın. Becerirseniz daha iyisi pasta sizden çıksın! Yüksek sesle konuşun, etraftaki masalarda yemek yiyenler dönüp dönüp size baksınlar. Gerekirse yumruk yiyin; eğer ertesi gün gazetelerde görünecekse hiç kaçınmayın.
Yumruk nedeniyle hastaneye gittiğinizde medyayı haberdar edin, sizi tedavi eden doktoru da düşünün; o da çıkıp açıklama yapsın kameralara ve arkada hastanenin logosu görünürse tedavi masrafınız da olmaz büyük olasılıkla. Aklınızda bulunsun yaptığınız hiçbir şeyin ardının, arkasının dolu olması gerekmiyor. İlgi çekmek için harcamanız gereken zamanı sakın çalışmaya, öğrenmeye, bilmeye harcamayın. Kitap bile okuyacaksanız görünür bir yerlerde okuyor gibi durun. Birileriyle beraber olacaksanız içiniz ve duygularınıza kulak asmayın. Onun sizin görünürlüğünüze katkısını değerlendirin. Sevişmeseniz bile acayip sevişiyormuş gibi görünün. Kendinize bir isim bulun ‘megaŞey’. ‘İkonŞey’ ,’enmanyak Şey’, ‘ensapıkŞey’ bile olabilir. Eğer dilerseniz önerilerime daha da somut şeyler eklerim gelecek yazıda...


TOPYEKÜN ÇILDIRIYORUZ


Lady Gaga şarkılarından çok sıradışı tarzıyla konuşuluyor.


DİBİ DELİK BİR KOVA
Şaka bir yana asıl mesele ne? Aslında anlattığım şey sadece bireylerin problemi mi? Herkes hasta mı? Değil. Çünkü her şey çok kalabalık, algılar üstümüze üstümüze yağıyor. Tabelalar, reklamlar, renkler... Bir şekilde birey varolmak için ayrışmak istiyor. Oysa ayrışmak, çok zor. Her geçen gün daha da zorlaşıyor. İçinizden biri oturduğunuz mekana geldiğinde sadece beş dakika kadar onu hepiniz görmezden gelin, sanki yokmuş gibi davranın ne hale geldiğini, ne yoğun bir sıkıntı yaşadığını görürsünüz. Yok sayılmak, ‘yok’ muş gibi olmak yoğun bir anksiyeteye neden olur. Oysa bu çağda bunu hissetmemek için yapmak zorunda kaldıklarımız aslında daha da mutsuzluk verici ve dibi delik bir kova gibi.


Haftanın önerİlerİ
Kitap: A’dan Z’ye Kişiliğiniz, Dr. Allen Miller, Susan Shelly
Müzik: Keith Jarret, The Köln Concert (nam-ı diğer Köln Orgazmı)
Web sitesi: http: //herbokubilenadam.blogspot.com
Mekan: Çemberlitaş Hamamı