Cemil Ertem

Cemil Ertem

dr.cemilertem@gmail.com

Tüm Yazıları

Öyle anlaşıyor ki Türkiye ekonomisinde şu sıralar kriz bekleyenler şu dolar kuru üzerinden, kriz oluşturamasa bile, krizin algısını oluşturmaya çalışıyor.

Bugün Türkiye’de ABD para birimi doların TL fiyatı temel bir sorun mu ya da burada eğer bir sorun varsa bunu nasıl görmeliyiz. Öncelikle şunu belirtmekte yarar var; Türkiye’nin 2001 krizinden sonra uyguladığı dalgalı kur rejimi Türkiye için büyük bir kazanç olduğu gibi, Türkiye’nin 2002’den beri yaptığı çok önemli ekonomik dönüşümün anahtar uygulaması olmuştur. Dalgalı kur rejimi dışındaki sabit kur rejimleri hatta Para Kurulu gibi eski sömürgeci para politikası uygulamaları, gelişmekte olan ülkelerde ithalat ve borç ekonomisi yaratarak dışarıya kaynak aktarmayı amaçlayan çağdışı rejimlerdi.

Haberin Devamı

Türkiye’de gerek açık olarak -2001 öncesi- gerekse daha sonra -2002 sonrası- örtük olarak Merkez Bankası kur hedefleyerek istikrarı sağlamaya çalışmıştır.

Soygun mekanizması...

Mekanizma kısaca şöyledir; enflasyon hedeflemesi altında Merkez Bankası, TL’yi değerli tutmak ve kısa vadeli sermaye girişlerini özendirmek için politika faizlerini reel olarak dünya ortalamasının çok üzerinde tutar. Tabii bunu destekleyecek sıkı para politikası duruşu ihmal edilmez. İthalat cazip hale gelir, faiz aynı zamanda bir rant ekonomisini oluşturur, borçlanmak kolay ve caziptir. Ancak dışarıdan kaynak girişi kesildiğinde de yüksek oranlı devalüasyonlar başlar ve yalnız ekonomi değil, siyaset de derin bir krizle alt üst olur, daha doğrusu ekonomiye de siyasete de “dışarısı” el koyar. Ancak bu soygun mekanizmasının kamuoyundan saklamak için “yerel paranın değerini koruması herkes için iyidir” yalanı mutlaklaştırılmalıdır.

Aslında önemli olan yerel paranın değerli ya da değersiz olması değil, sizin paranızın fiyatının piyasa koşullarında belirlenmesi ve ihracat-ithalat için optimal bir fiyata sahip olmasıdır. Diğer bir deyişle, kurun soygun mekanizmasının bir sonucu olan yüksek oranlı devalüasyonlarla değil de piyasada anlık belirlenmesi bir ekonomi için sağlıklı olma işaretidir. Tıpkı sağlıklı bir insanın bünyesinin ateşlenmesi gibi, insanın ateşinin çıkması doğal bir alarm sistemidir. Çünkü bünye o sırada içeriye giren bir virüsle savaşmaktadır. Yükselen ateş bunun işaretidir ve sizin bünyenizin bu savaştığını gösterir. Dalgalı kur rejiminde yükselen kur da o ekonominin ateşinin yükseldiğini ama bununla ekonominin mücadele ettiğini, yeni bir denge aradığını gösterir.

Haberin Devamı

Denge seviyesi...

Peki, burada “denge” seviyesini nasıl anlıyoruz? Bunu TCMB Reel Efektif Döviz Kuru (REK) ile tarif ediyor. REK, Türkiye’nin en çok ticaret yaptığı 36 ülkenin fiyat düzeylerine oranının ağırlıklı ortalaması alınarak hesaplanıyor. Reel efektif kuru belirleyen temel unsur, Fed’in faiz artırması yönünde piyasalara saldığı beklenti yönetimi ve siyasi kararlar değil, yurtiçi fiyatların yurtdışı fiyatlara göre, diğer bir deyişle, TÜFE’nin diğer 36 ülkedeki genel fiyat düzeyi ortalamasına göre nerede olduğudur. Hemen şunu belirtmekte fayda var, reel efektif kurun artışı Türk Lirası’nın değer kazandığını, diğer bir anlatımla, Türk mallarının yabancı mallar cinsinden fiyatının arttığını gösteriyor. TCMB, REK’in 120-125 aralığını ve 130 üstüne çıktığında her türlü araçla müdahale edeceğini de açıklamıştır.

Haberin Devamı

2016 Ekim ayında Türk Lirası reel döviz kuru endeksi (TÜFE bazlı, 2003=100) bir önceki yılın aynı dönemine oranla yüzde 5.14 değer kazanarak 93.69 puandan 98.51 puana çıkmıştır. Benzer şekilde, gelişmekte olan ülkeler bazlı reel efektif endeks 62.43 puandan 66.52 puana gelerek yüzde 6.55 artmış, gelişmiş ülkeler bazlı endeks ise 109.49 puandan 113.80 puana gelerek yüzde 3.94 artış göstermiştir.

Sonuç olarak, geçen yılla karşılaştırıldığında, değer kaybetmek bir yana, TL’de bir değerlenme söz konusu olduğu inkâr edilemez.

Şimdi, dolar yükseldi kriz çıktı(!) cephesi, “Dolar çıkarsa milli gelir (dolar bazında) düşer, dolar bazında borçluluk artar, üretim maliyetleri çıkar, enflasyon olur” tabloları yayımlıyor. Peki euro/dolar paritesinin 1’ gitttiği süreçte ihracat kaybını, Asya (başta Çin) devalüasyonlarından sonra, Türkiye’nin gereksiz değerli TL’si ve yüksek faizle devam etmesi halinde nasıl bir krizle yüz yüze geleceğini de yazıyorlar mı? Yazamazlar çünkü Türkiye’nin cari açığını oluşturan, borç ve ithalat ekonomisini üretime tercih eden tekellerin yayını olarak yola devam ediyorlar.

Şimdi ekonomide kriz-kaos olsun diye çalışan FETÖ artıkları “Dolar aldı başını gitti” söylemiyle kriz çığırtkanlığı yapıyor. Hayır, dolar alıp başını gitmiyor, piyasa doğrultusunda hareket ediyor, bu da olması gereken bir durum.