Yazarlar Çok geç olmadan

Çok geç olmadan

23.02.1998 - 00:00 | Son Güncellenme:

Çok geç olmadan

Çok geç olmadan

Şeref OĞUZ

Haftasonu Antalya'da sendikacılar ve bilim adamları Bilgi Çağı Eşiğinde Türk Çalışma Hayatının geleceğini" tartıştı. İşçi ve işveren sendikaları, 10 yıl önce asla hayal edilemeyecek bir demokrat üslupta, gelecekte varolabilmek için ortak akıl arayışındaydı.
Bilgi, ekonomide baskın faktör olmaya başlayınca, yalnızca üretim, paylaşım ve katma değer yaratım süreçlerini değiştirmiyor. Aynı zamanda endüstri ilişkilerini, sendikalizmi, çalışma hayatını başka mecralarda akmaya zorluyor.
Sanayi toplumunun bir kurumu olan sendika, bilgi toplumunda var olabilecek mi? Ya da tarım toplumuyla birlikte tarih olan lonca sistemi gibi, yokolup gidecek mi? Sendikacılarla önceki gün bunları tartıştık.
Sanayi toplumu üretim tarzında Taylorist ve Fordist ilkeler üzerine yeşeren sendika, donanım dinamiklerini, "zaman ve mekan birliği"ne dayandırıyor, tanımlanmış görevler ve tanımlanmış meslekler için dallanıp budaklanıyordu. Toplu sözleşme, grev, lokavt, sosyal güvenlik, sağlık ve yaşlılık sigortası gibi kavramların tümü, bu birliktelik üzerinde yeşeren ilişkiler sistemini düzenliyordu.
Ancak bugün "zaman birlikteliği" kaybolmuş, esnek çalışma saatleri, farklılaştırılmış vardiya anlayışıyla birlikte fabrika düdükleri yokolmaya yüz tutmuştur. Mekan birlikteliği de elden gidiyor. Herşey her yerde çağında emek, fabrika dışına, evlere, hatta başka ülkelere dağılıyor.
Bir ömre en az üç farklı kariyerin sığdırıldığı, patronlar dahil hiç kimsenin ömürboyu iş güvencesinin söz konusu olamayacağı bir yapıya koşuyoruz. Sendikalar, son 10 yıldır niçin üye ve etkinlik kaybettiklerini araştırırken, bilginin farklı davranan bir ekonomik faktör olması gerçeğine tosluyorlar.
Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı'nın evsahipliğinde biraraya gelen ve 3 gün boyunca Başkan Prof. Dr. Turan Yazgan'ın konuğu olan sendikacılar, değişen çağda sendikacılığı ve varolma biçimlerini tartıştılar. Prof. Dr. Kamil Turan Bilgi Çağı Eşiğinde Endüstri İlişkilerini tanımlarken, Prof. Dr. Yusuf Alper sosyal güvenlik sistemindeki "zorunlu dönüşümleri" içeren tebliğini aktardı. İkinci gün panelinin konusu ise "Değişim ve Türkiye" odaklı paneldi. Türk - İş'den Salih Kılıç, Tes - İş'den Mahmut Özonur ve MESS'den İsmet Sipahi ile birlikte değişimin Türk çalışma hayatına getireceği başkalaşım üzerinde durduk.
İşyerinin yeniden yapılanması tebliğini Doç. Dr. Veysel Bozkurt sundu ve oturumlar, Bilgi Çağında Sendikacılık ile Endüstri İlişkilerinin Gündemi panelleriyle son buldu. Benim çıkardığım sonuç, Türk sendikacıların, değişimin bir keyfiyet değil zaruret olduğunu kabul etttikleridir. Ancak değişimin yönü ve şiddeki konusunda kafalar karma karışık.
Bu da gayet doğal bir sonuç. Zira değişimin dramatik yanı, referans alacağınız vaka bulamamanızdır. Öngörecek, risk göze alacak, değişim sizi bir yerlere sürüklemeden siz dönüşümünüzü yöneteceksiniz. Aksi halde dönüştürülen dünyada birileri, sizi tanımlayıveriyor. Yöresel ve töresel renginize bakmadan. Size, kendi koyduğu kuralları kabul ettiriyor, siz de üstünüze oturmayan elbise içinde kıvranıp duruyorsunuz.
Yandaki manşeti lütfen okuyun. Arkadaşımız Gülden Tozkoparan, OECD'nin dünyaya dayattığı yeni kuralları sizler için toparladı. Türkiye bunun farkında değil. Ne başbakan, ne hazineden sorumlu bakan ne de diğerleri... Birileri "küresel kapitülasyon" ölçeğinde yeni oluşumları dayatıyor. Altın kural ne yazık ki böyle; Altını olan kuralı koyar. Altın, dünya ticaretinde baskın güç olmak. Şimdi küredeki diğer ülkelere "bir dayatma" getiriyor.
Türkiye ne olup bittiğinin farkında değil. Farkına varsa bile umurunda değil. Avrupa Birliği'nde başına örülen çorapları kavrayabilmesi 20 yılımızı aldı. Şimdi bu oluşumun kıyısından köşesinden tutunmaya çalışıyoruz. OECD'nin Çok Yönlü Yatırım Anlaşması'na tasarım aşamasında müdahale etmeyen, üyesi olduğu halde OECD içinde bu yapılanmaya ilgi gösteremeyen Türkiye, muhtaç olduğu yabancı sermaye ile ilişkilerini nasıl belirleyecek.
Bu kayıtsızlık bizi daima "kurala uyucu" yaptı. Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı'nın "Bilgi Çağı ve Sendikacılık" seminerlerine katılanlar, OECD'nin küresel kapitülasyon dayatmalarını gözeterek, hiç değilse çalışma hayatında şimdiden Türk tarzı için "ortak akıl" üretmek zorundalar. Aksi halde elin adamı kendi menfaatine uyan şablonu getirir, boynuna geçirir.


Yazara Email seref.oguz@milliyet.com.tr