KISKANÇLIĞIN TEMELiNDE KAYBETME KORKUSU VAR

25 Ocak 2010

SORU: Altı aylık bir bebeğim, beş yaşında bir oğlum var. Oğlum kardeşini çok kıskanıyor. Başlarda normaldir, olur dedik. Ama artık iyice çığrından çıkmaya başladı. Ona bakmadığımızda, kaşla göz arasında bebeği ağlatıyor. Seviyormuş gibi yaparken bebeğin canını acıtıyor. O zaman da babası gidip ona bağırıyor. İkisi de benim yavrum, ben ikisini de çok seviyorum, ama işte böyle yaptığında nasıl davranacağımı bilemiyorum. Ben de kızıyorum ona, “Niye yapıyorsun oğlum” diyorum. “O senin kardeşin sen abisin, abiler kardeşlerini korur, dövmez” diyorum. Ama dinlemiyor. “Bana ne, istemiyorum onu” diyor gidiyor. Çok üstüne gidersem bana da vuruyor. Ne yapacağımı şaşırdım.

CEVAP: Kardeş kıskanç-lığı, kardeşi olan her çocuğun yaşadığı normal bir duygudur. Çoğu çocuk bu duyguyla nasıl baş edeceğini bilemez. İşte bu durumda ailenin yol gösterici olması önemlidir. Kıskançlığın temelinde güvensizlik ve kaybetme korkusu vardır.
Kardeşi olduğunda çocuk, o zamana kadar gördüğü ilgiyi ve sevgiyi biriyle paylaşmak zorunda kalır. Çocuk, “Artık annem-babam beni sevmeyecek. Benim bu evdeki, annemin babamın gözündeki yerim artık aynı değil” diye düşünür. Bu, çocuk için büyük bir hayal kırıklığıdır

Yazının Devamı

KURTARMA-KURTARILMA DÖNGÜLERİ

18 Ocak 2010

SORU: Benim ilişkilerimle ilgili sorunum var. Hep sonunda terk edildiğim ilişkilerim oluyor. Artık bundan çok sıkıldım. Biriyle tanışıyorum, “İşte bu” diyorum. Sonra bir bakıyorum ki o da diğerleriyle aynı. Ama ben yine de devam ediyorum ilişkiye, olur da belki öyle değildir diye. Ama sonunda gelinen noktada karşı taraf bir süre sonra aramamaya, telefonlarıma çıkmamaya başlıyor.
Sessizce terk ediliyorum. Daha önce terapiye gittim ama bana iyi gelmediği için bıraktım. Şimdi niye size yazıyorum, onu da bilmiyorum. Yakın zamanda yine bir ilişkim benzer şekilde bitti. Hâlâ sindiremiyorum. Nasıl beni bırakabildi anlamıyorum. İlişkinin başında her şey gayet yolundaydı. Sürekli görüşüyorduk. Konuşmalarımız samimi ve yakındı. Sanırım hep sorunlu birilerini buluyorum. Bu da kendiyle sorunu olan biriydi, sürekli depresif. Ben de onu canlandırmaya, hayata tutundurmaya çalışıyordum hep. Ama onun bu depresif halleri ilişkiye zarar veriyordu. Yoruluyordum, onun için endişeleniyordum. Aslında ilişkiden soğuduğumu hissediyordum, ama onu bırakamıyordum. Bırakmak istemiyordum zaten. Sonra bir gün o beni aradı ve “Bu ilişki gitmiyor galiba, zorlamayalım” dedi. Sonra ben onu defalarca aradım ama

Yazının Devamı

KENDiMi KONTROL EDEMiYORUM

4 Ocak 2010

Soru: 45 yaşındayım. Evli ve iki çocuk babasıyım. Son zamanlarda yakınlarımla konuşurken sinirli biri olmaya başladım. En ufak bir aksilikte hemen karşımdakine bağırmaya başlıyorum. Bağırmaya başlayınca da ağzıma geleni söylüyorum. Özellikle de eşime denk geliyor bu patlamalarım. Mesela geçenlerde işten gelmiştim. Eşim televizyonun bozulduğunu söyledi. Ben başladım eşime bağırmaya. Çok ağır laflar etmişim, ben hatırlamıyorum o sırada ne söylediğimi. Sonra ben sakinleşince eşim “Beni çok rencide ettin” dedi. Çok utandım. Ben de, eşim de okumuş etmiş, aile terbiyesi almış insanlarız. Şimdi bu hale düşünce ayıp geliyor bana, sonrasında kötü hissediyorum. Ama bir türlü de kendimi kontrol edemiyorum. İş ortamında kasıyorum kendimi ama orada bile oluyor. İş arkadaşlarımla aram bozuldu artık bu yüzden.
Ben neden böyle bir insan oldum bilmiyorum, ama böyle insan kırmaya devam etmek istemiyorum. Bana yardımcı olun lütfen.


CEVAP: Kontrol edemediğiniz öfke patlamalarınız olduğunu söylüyorsunuz. Öfke, istemediğimiz şeyler olduğunda, engellenmiş hissettiğimizde ya da işler yolunda gitmediğinde hissettiğimiz bir duygudur. Aslında uygun sekilde ifade ettiğimizde oldukça sağlıklıdır.

Yazının Devamı

“Sürekli geçmeyen iç sıkıntılarım var”

28 Aralık 2009

Soru: Aslında derdim tam olarak ne ben de bilmiyorum. Sürekli geçmeyen iç sıkıntılarım var. Kalbim sıkışıyor gibi oluyor. 35 yaşında evli bir kadınım. Çocuğum yok. Birkaç ay önce işimden çıkartıldım. Önceleri de olurdu ama işten çıkarıldıktan sonra daha da arttı bu iç sıkıntıları. Niye bilmiyorum. Öyle kafama çok taktığım şeyler de yok. Bir bu iş mevzusunu ilk zamanlar takmıştım ama artık takmıyorum. Zaman ev işleriyle geçiyor genelde. Bazen işe yarar bir şeyler yapsam diyorum, ama zaten yürütemem diye uğraşmıyorum. Eşimle evliliğim iyi kötü devam ediyor. Arada tartışmalar oluyor tabii, ama her evlilikte olabilecek şeyler. Ciddi bir sıkıntım yok, ama bu iç sıkıntılarım geçmiyor bi türlü. Neden böyleyim bilmiyorum. Sizce ne yapabilirim bu sıkıntıların geçmesi için?

CEVAP: Öncelikle kalp sıkışması şeklinde yaşadığınız bu sıkıntıların fizyolojik boyutu ile ilgili bir doktora görünmeniz ve kapsamlı tetkikler yaptırmanızı öneririm. Fizyolojik semptomların sebebi psikolojik olabileceği gibi, kalp sıkışması gibi psikolojik görünen semptomların nedeni de kimi zaman fizyolojik çıkabiliyor.
Kafanıza takdığınız bir şeyler olmadığını söylemişsiniz, ama yazınızdan hissettiğim derin bir

Yazının Devamı

“KENDiMi BiLDiM BiLELi HEP KENDiNi ELEŞTiREN BiRiYiM”

21 Aralık 2009

SORU: Benim size yazma sebebim gelecekle ilgili kaygılarım. Üniversite son sınıf öğrencisiyim ve okul bittikten sonra nerede çalışacağım, ne yapacağım, iş bulabilecek miyim sorularıyla kafam meşgul. Arkadaşlarımın da durumu aynı ama benim asıl sıkıntım bu soruları kafamdan atamamam. O kadar çok kaygılanıyorum ki okulu bitirmek için vermem gereken sınavlara odaklanamıyorum. Unutkanlık başladı, dikkatimi bir şeylere vermekte zorlanıyorum. Özellikle geceleri bu düşünceler basıyor ve uyuyamıyorum.
Ben kendimi bildim bileli hep kendini eleştiren, yaptığı şeyi beğenmeyen biriydim. Her zaman bir eksik bulurum. Şimdi aynı şeyi gelecek planı yaparken yaşıyorum. İş başvurusu yapamıyorum. Bu şekilde sıkıştım, kaldım. Aklım sürekli yapılacak şeylerle dolu ama hiçbiri için bir girişimde bulunamıyorum. Lütfen bana bir yol gösterin.


CEVAP: Gelecek kaygınız hayatınızı ele geçirmiş gibi adeta. İnsan yoğun bir şekilde kaygıya bulanmışken önündeki bir şeye odaklanması zordur. Zaten siz de yaşadığınız unutkanlıkları ve dikkatinizi vermekteki sıkıntıları kaygıyla ilişkilendirmişsiniz. Zihnimiz yapılması gerekenlerle bu kadar doluyken hareket etmek zordur ama imkansız değildir.

Kendinize

Yazının Devamı

KAYGILANDIKÇA MUTFAĞA GİDİP NE VARSA YİYORUM

14 Aralık 2009

SORU: Ben 23 yaşındayım. Üniversitede okuyorum. Benim sıkıntım erkek arkadaşımla olan ilişkimle ilgili. İki yıldır birlikteyiz. Arkadaşlar aracılığıyla tanıştırıldık. Ben başta pek istememiştim. Açıkçası fiziksel olarak beğenmemiştim. Ama birkaç kere görüştükten sonra çok ısındım. Sonra çıkmaya başladık. Ben her an onunla birlikte olmak istiyordum. Görüşemediğimizde çok kaygılanıyordum. Onu arıyorum mesela, o telefonu açmazsa ben hemen başına bir şey mi geldi acaba diye korkuyorum. O okulu bitirdi, çalışıyor. Çok yoğun oluyor ve biz pek de sık görüşemiyoruz. Bu benim için zaten epey sıkıntı verici oluyordu, ben hep onunla olmak istiyordum çünkü.
Normalde de çok kaygılıyımdır ve onun varlığı beni rahatlatıyor. Şimdi işi nedeniyle üç aylığına başka bir şehire gitmesi gerekecek. Önümüzdeki ay gidiyor ve ben ne yapacağımı bilmiyorum. İlişkimizin devam edeceğini söylüyor ama ben yine de çok korkuyorum. Ya oraya gidince benden ayrılmak isterse diye düşünceler geçiyor aklımdan. Onun gideceğini öğrendiğimden beri aşırı yemeye başladım. Geceleri düşünmekten uykularım kaçıyor ve ben de mutfağa gidip ne varsa yemeye başlıyorum.


CEVAP: Anlattığınız kaygı onu kaybetmekle ilgili. Neyi

Yazının Devamı

Çağımızın hastalığına kapılmışsınız

7 Aralık 2009

SORU: Belki de ismi ‘derdini anlat’ olan bir köşeye yazılacak bir derdim yok. Belki de derdim bu. Soruma cevap vermeyi seçerseniz eminim okuyucular beni (hatta belki sizi de) ayıplar, hatta şımarık olmakla suçlar. Ama durumum aynen böyle. Ne olduğunu çözemiyorum ama sanki bende yanlış bir şeyler var. Hep bir eksiklik... Tamamlanması gereken bir şeyler var... Genç ve sağlıklı bir adamım. Başarılıyım, işimi çok seviyorum, krize rağmen gayet iyi para kazanıyorum. Hayatım ve günlerim gayet iyi geçiyor. Planlarım, ajandam her zaman dopdoludur, erkenden işe gelirim, çıkışta mutlaka bir programım olur. Hobilerim hayatımda çok önemlidir, kış ve yaza uygun sporlar yaparım. Geniş bir çevrem var. Yani elle tutulur hiçbir şey yok. Peki içimdeki bu rahatsızlık ne?


CEVAP: Geçmiş olsun! Çağımızın hastalığına kapılmış olduğunuzu söyleyebilirim. Çaresi var, ama maalesef ilacı yok. Size hap olarak yutulabilecek ya da şurup olarak içilebilecek hızlı bir çözüm sunamam. Hâlâ okumaya devam etmek istiyor musunuz?

Hastalığın ismi ‘hız’
İçinde bulunduğumuz ve her yerimizi sarmış olan bu bulaşıcı varoluş hastalığının ismi ‘hız’. Hep yetişilmesi gereken bir yer, kaçırılmaması gereken bir

Yazının Devamı

“BAZEN SINIFTA KENDiMi GÖRÜNMEZ HiSSEDiYORUM”

30 Kasım 2009

Kızınızın duygularını paylaşıyor olması çok güzel. Bu sizin en büyük şansınız. Çoğu ergen, anne-babasıyla tek kelimelik cümlelerle konuşuyor, o da çok gerektiğinde. SORU: Kızım bu sene çok isteyerek ve çalışarak kazandığı özel bir liseye başladı. Son iki senedir hazırlanma sürecinde ve ergenliğin tam ortasında olduğundan bunalımlı ve içine kapanık halini anlayışla karşılıyorduk. Zannettik ki bu okulu kazanmanın verdiği mutluluk ve güvenle değişir. Maalesef yanılmışız. Mutluluğu çok kısa sürdü. Hele okul başladığından beri iyice bunalımda. “Kızım nedir derdin?” deyince anlam veremediğim şeyler söylüyor. Geçenlerde “Arkadaşlarımın benim gerçekten kim olduğumdan haberleri bile yok, bazen sınıfta kendimi görünmez hissediyorum, hatta hiç yokmuşum gibi” diye bana dert yandı.
Ben de aklımca ona moral vermek için “Hiç öyle olur mu kızım? Bak sen ne kadar güzelsin akıllısın her şeyin var” demeye başlamıştım ki ağlayarak odadan çıktı, gitti. Ne yapacağımı şaşırdım. Kendi haline bırakmaya gönlüm el vermiyor ama ne zaman konuşmaya çalışsam yanlış şeyler söylüyor, kızımı daha çok üzüyorum.


CEVAP: Sıkıntılı, mutsuz bir kişiye yardım etmek oldukça zordur. Hele ki bu kişi

Yazının Devamı