Deniz Sipahi

Deniz Sipahi

dsipahi@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

29 MART seçimleri öncesinde Başbakan, “İzmir’i istiyorum”deyince; bütün bakanlar bunu kendilerine bir vazife kabul ettiler. Adalet eski Bakanı Mehmet Ali Şahin geldi.
“Hükümetimizle kavga eden, zıtlaşan yerel yönetimler her projelerini Ankara’dan geçiremiyor”dedi ve gitti.
Maliye eski Bakanı Kemal Unakıtan geldi.
“İzmir’i artık teslim almamız lazım. İzmir’i istenilen konuma getirmek için AK Parti’nin teslim alması lazım. İzmir AKP’ye oy verirse daha fazla yatırım alır”dedi ve gitti.
Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül, Devlet Bakanı Mehmet Aydın İzmir milletvekilleri oldukları için katıldıkları toplantılarda bu yorumlara destek çıktılar.
Bakanlar Kurulu’nun diğer üyeleri de fırsat ele geçtikçe İzmir’i yakından takip ettiklerinin mesajlarını verdiler.
*   *   *

Tam bu sırada...
Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek, adaylığının tartışıldığı bir dönemde...
“Siz benim suyumla, doğalgazımla uğraşmayın; gidin İzmir’in suyundaki arseniğe bakın. İzmirliler zehirleniyor”dedi.
Ve apar topar İzmir’e gelerek; bir de “Siyaset Okulu”nda ders verip gitti.
Kentin ne kadar kötü yönetildiğini örnekler vererek anlattı. Ardından Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Menderes Türel geldi.
O da “Siyaset Okulu”nda, “Antalya’yı nasıl başarıyla yönettiklerini”aktardı.
Bu arada kentten, “İzmir’e Menderes Türel gibi bir belediye başkanı”sözleri yükseldi.
AKP’nin İzmir stratejisi ağırlıklı olarak arsenikli su, metro ve yarım kalan yatırımlar üzerine oturdu.
Mehmet Ali Şahin‘e, Kemal Unakıtan‘a, Melih Gökçek’e destek olmak için Çevre Bakanı Veysel Eroğlu, Sağlık Bakanı Recep Akdağ televizyonda canlı yayına çıktılar ve “İzmir kadar arsenik oranı yüksek il yok”dediler ve İzmirlileri uyardılar.
Bu kadar bakan, bu kadar bürokrat İzmir’e yüklenince; AKP’nin büyükşehir adayı Taha Aksoy da arsenikli su üzerine epeyce gitti.
Daha doğrusu gitmek zorunda kaldı.
*   *   *

Evet...
Dünya Sağlık Örgütü, sudaki arsenik oranını 50 mg/lt’den 10’a indirmişti ama bunun için de bir geçiş süreci tanımıştı.
Büyükşehir durumun farkında olmasına rağmen bunu kamuoyuyla paylaşmakta gecikti.
Yatırım kararları alınmış ancak uygulamaya sokulmamıştı. Aslında İzmir’de son iki yıl kuraklık denecek kadar yağış azlığı yaşanmış; genellikle yer altı sularından beslenen kentte arsenik miktarları tavan yapmıştı.
Neyse...
Yatırımlar tamamlandı; seçimlerin üzerinden üç ay geçti. İçişleri Bakanlığı müfettişlerinin raporları yeni elimize ulaştı.
*   *   *
Sonuç...
“İzmir Büyükşehir Belediyesi yöneticileri hakkında yapılacak bir işlem bulunmadı. İzmir’in içme suyundaki arsenik oranı mevzuata uygundur...”
Bizde tebliğler, tüzükler, yönetmelikler uzun uzun ifade edilir.
“Sağlık Bakanlığı’nca 1952’de çıkarılan ve geçerliliğini koruyan Gıda Maddelerinin ve Umumi Sağlığı İlgilendiren Eşya ve Levazımın Hususi Vasıflarını Gösteren Tüzük”gereğince müfettişler böyle bir rapor yazıyor.
Elbette Dünya Sağlık Örgütü zaman içinde değerleri değiştiriyor, yeni kriterler koyuyor.
İzmir’deki son değerler arseniğin 10’ların altında olduğunu gösteriyor.
Bu kadar fırtına, bu kadar söz...
Arsenikli su üzerine kurulan bir seçim stratejisi... Ne söylemek, nasıl bir yorum yapmak gerekiyor.
Yorumu size bırakıyorum.