Deniz Sipahi

Deniz Sipahi

dsipahi@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Dün kal­dı­ğım yer­den de­vam edi­yo­rum. Ben, 2009 Mart se­çim­le­ri­nin Türk si­ya­se­tin­de çok önem­li bir dö­nüm nok­ta­sı ola­ca­ğı­na ina­nı­yor ve inat­la bu ko­nu­yu iş­li­yo­rum. Bir ay­rın­tı da­ha... Na­sıl 1994’te­ki se­çim­ler bu­gü­nün si­ya­set fo­toğ­ra­fı­nı et­ki­le­diy­se, 2009’da­ki se­çim­lerin de sem­bo­lik bir an­la­mı ola­cak. Bu­ra­da hiç kuş­ku­suz İz­mir’in du­ru­mu, ko­nu­mu ay­rı bir önem ka­za­na­cak. Ge­lin; 1994’te olan­la­rı, de­ğer­li mes­lek­ta­şım, Hür­ri­yet’ten Ser­dar Dev­rim’in ya­şa­dık­la­rıy­la bir özet­le­ye­lim. Dev­rim’in gö­rü­şü şu...
“Ana­va­tan Par­ti­si’nin ba­si­re­ti bağ­lan­ma­say­dı, bu­gün Tür­ki­ye’de RTE di­ye bir si­ya­set­çi ve AKP di­ye bir par­ti yok­tu...”
27 Mart 1994 ye­rel se­çim­le­ri ön­ce­sin­de Kon­da Araş­tır­ma ve Da­nış­man­lık Şir­ke­ti, ba­zı ga­ze­te­le­re ka­mu­oyu araş­tır­ma­la­rı yap­mak­ta­dır. Dev­rim de o dö­nem­de Kon­da’nın şir­ket mü­dü­rü­dür.
Se­çi­me üç-dört gün ka­la, Ana­va­tan Par­ti­si’nin İs­tan­bul Ful­ya’da­ki se­çim mer­ke­zin­de Me­sut Yıl­maz’ın kar­de­şi Tur­gut Yıl­maz, Cem Koz­lu ve ANAP’ın İs­tan­bul Bü­yük­şe­hir Be­le­di­ye Baş­kan­lı­ğı ada­yı İl­han Ke­si­ci ve Ser­dar Dev­rim top­lan­mış, de­ğer­len­dir­me­ler yap­mak­ta­dır. Dev­rim, elin­de­ki son an­ke­ti ANAP yö­ne­ti­ci­le­ri­ne su­nar.
Ka­rar­sız­lar da­ğı­tıl­dık­tan son­ra du­rum şöy­le­dir: 1. İl­han Ke­si­ci (ANAP) % 24.9, 2. Zül­fü Li­va­ne­li (SHP) % 24.7, 3. Re­cep Tay­yip Er­do­ğan (RP) % 23.1, 4. Bed­ret­tin Da­lan (DYP) % 15.5...
Dev­rim, an­la­tı­yor:
“Di­yo­rum ki, mea­len: Bey­ler, eli­miz­de­ki son an­ke­te gö­re, bi­rin­ciy­le üçün­cü ara­sın­da sa­de­ce 1.8 pu­an­lık bir fark var. Ki, bu ha­ta pa­yı sı­nır­la­rı için­de. De­mek ki, üç aday da bu se­çi­mi ka­za­na­bi­lir. An­ket­te ANAP ön­de gö­rü­nü­yor ama is­ta­tis­tik açı­dan bu bir şey ifa­de et­mez. Ya­ni? Ya­ni­si şu: Bu tab­lo­dan Re­fah Par­ti­si ga­lip çı­kar!”
İti­raz­lar baş­lar, söz­ler, eleş­ti­ri­ler...
*   *   *
Bu­nun üze­ri­ne Ser­dar Dev­rim, ye­ni­den sö­zü alır:
“Ben bi­raz son­ra eli­ni­zi sı­kıp, si­ze iyi şans­lar di­le­ye­cek ve şu ka­pı­dan çı­kıp gi­de­ce­ğim. Ama ay­lar­dır si­zin an­ket­le­ri­ni­zi yü­rü­tü­yo­rum, bir an­lam­da ka­mu­oyu da­nış­man­lı­ğı­nı­zı ya­pı­yo­rum. Si­zi uyar­mak zo­run­da­yım. Son bir ham­le yap­maz­sa­nız, se­çi­mi Re­fah Par­ti­si ka­zan­mak üze­re...” “Ken­di yap­tı­ğın an­ke­te inan­mı­yor mu­sun?”dan tu­tun da “Yok kar­de­şim, bu iş ta­mam!”a ka­dar eleş­ti­ri­ler de­vam eder.
Dev­rim, son bir kez ıs­rar eder:
“Pro­fes­yo­nel açı­dan si­ze söy­le­mek zo­run­da­yım. Mut­la­ka son bir ham­le­de bu­lun­ma­nız ge­re­ki­yor. Da­lan’ın ANAP le­hi­ne çe­kil­me­si­ni mi te­min eder­si­niz, çok ses ge­ti­re­cek bir çı­kış mı ya­par­sı­nız, ol­ma­ya­cak bir va­at­te mi bu­lu­nur­su­nuz... Si­ya­si ka­rar si­ze ait, bir ka­mu­oyu araş­tır­ma­cı­sı ola­rak gö­re­vim si­ze, son bir kez, ‘Vu­ru­cu bir ham­le in­dir­mez­se­niz, bu se­çi­mi Re­cep Tay­yip Er­do­ğan ka­za­na­bi­lir’ de­mek...”
27 Mart 1994 İs­tan­bul Bü­yük­şe­hir Be­le­di­ye Baş­kan­lı­ğı se­çi­mi so­nuç­la­rı şöy­le olur:
Re­cep Tay­yip Er­do­ğan (RP) % 25.19, İl­han Ke­si­ci (ANAP) % 22.14, Zül­fü Li­va­ne­li (SHP) % 20.30, Bed­ret­tin Da­lan (DYP) % 15.46...
Ser­dar Dev­rim di­yor ki...
“ANAP yö­ne­ti­ci­le­ri­nin ba­si­ret­siz­li­ği, be­ce­rik­siz­li­ği ve ye­ter­siz­li­ği sa­ye­sin­de­dir ki, Re­cep Tay­yip Er­do­ğan Türk si­ya­se­tin­de par­la­mış­tır. Eğer sö­zü­nü et­ti­ğim top­lan­tı­da İl­han Ke­si­ci, Cem Koz­lu ve Tur­gut Yıl­maz, ‘Sen bu iş­ten hiç an­la­mı­yor­sun kar­de­şim’ de­dik­le­ri Ser­dar’ı din­le­se­ler­di... İd­di­a edi­yo­rum, bu­gün Re­cep Tay­yip Er­do­ğan’ın adı­nı bi­le ha­tır­la­yan yok­tu!”
*   *   *
Bu ha­tır­lat­ma üze­ri­ne be­nim no­tum şu...
1994’ün 27 Mart’ı ne ka­dar önem­liy­se, 2009 Mart’ı da o ka­dar önem­li...
Ve bu se­fer...
İs­tan­bul’dan da­ha önem­li olan İz­mir’de­ki se­çim­ler­dir.
Li­der­ler aday se­çim­le­ri­ni her za­man­kin­den da­ha dik­kat­li yap­mak zo­run­da­lar.

Bir­li­ğe çağ­rı
Zor gün­ler ge­çi­ren Tür­ki­ye’de bir ta­raf­tan la­ik-din­dar ku­tup­laş­ma­sı ar­tar­ken, di­ğer ta­raf­tan ırk­sal ve sı­nıf­sal fark­lı­lık­lar ka­şın­mak­ta ve son ka­le or­du yıp­ra­tıl­mak­ta. Tür­ki­ye’yi za­yıf­lat­ma­yı amaç­la­yan ve kö­ke­ni­ni yurtdı­şın­dan alan bu et­kin­lik­ler, 1980 ön­ce­si­ni an­dı­rı­yor. O dö­nem­de bir­bir­le­ri­ne kur­şun atan­lar, bu­gün kol ko­la gi­re­bil­miş­ler­se, bu­gün bir­bi­ri­ne diş bi­le­yen in­san­lar da bir gün bir ara­ya gel­dik­le­rin­de, geç­miş­te han­gi ha­ta­la­rı yap­tık­la­rı­nı ko­nu­şa­cak­lar­dır. De­mok­ra­tik çö­züm yo­lun­da in­san­la­rın, ken­di­ni kar­şı ta­ra­fın ye­ri­ne ko­ya­rak, sa­kin­ce dü­şü­ne­bil­me­le­ri ge­rek.
Sa­de­ce bir­kaç yüz­yıl ön­ce bir ara­ya gel­miş, aşu­re­den bi­le da­ha he­te­ro­jen olan ken­di fark­lı­lık­la­rı­na bak­mak­sı­zın; bin­ler­ce yıl­dır bir ara­da kay­naş­mış olan biz­le­rin ufak te­fek fark­lı­lık­la­rı­nı ka­şı­yan, “de­mok­ra­si” la­fı­nı ağ­zın­dan dü­şür­me­se de işi­ne ge­len feo­dal ya­pı­la­ra do­kun­ma­yan, sa­de­ce da­ha faz­la pa­ra ve gü­cü amaç­la­yan, avı­nı dev bir kö­pek­ba­lı­ğı gi­bi par­ça­la­ra ayı­rıp yut­ma­ya ha­zır­la­nan dış güç­le­rin oyu­nu­na gel­me­me­li­yiz.
*   *   *
Bu­gün­kü ik­ti­dar oy top­la­mak uğ­ru­na Tan­rı ile kul ara­sı­na gi­re­rek top­lu­mu böl­mek­ten ka­çın­ma­lı; CHP ise kö­rel­miş ok­la­rın­dan halk­çı­lı­ğın ucu­nu bi­le­ye­rek, hal­kın tü­mü­nü ku­cak­la­ya­bil­me­nin yol­la­rı­nı ara­ma­lı. Bö­lü­cü­lük zeh­ri­nin pan­ze­hi­ri bü­tün­leş­mek­tir. Mev­la­na’nın 13’üncü Yüz­yıl’da söy­le­di­ği, “Bir­leş­tir­mek-Bu­nun için gel­dik biz/Böl­mek-Böy­le amaç güt­me­yiz” di­ze­le­ri­ni anım­sa­mak­ta ya­rar var. “Han­gi ko­nu­da fark­lı­yız?” ye­ri­ne “Han­gi ko­nu­lar­da ay­nı­yız?” so­ru­su­nu sor­ma­lı­yız bir­bi­ri­mi­ze. İçin­de bu­lun­du­ğu­muz ku­ru­mun, il­çe­nin, ilin, ül­ke­nin ge­li­şe­bil­me­si, da­ha iyi­ye gi­de­bil­me­si, ço­cuk­la­rı­mı­zın da­ha iyi bir ge­le­cek ya­şa­ya­bil­me­si için yer­siz tar­tış­ma­la­ra ve kı­sır çe­kiş­me­le­re son ver­me­li ve çok ça­lış­ma­lı­yız. Çün­kü Ata­türk’e gö­re biz, “Kur­tul­mak, ya­şa­mak için ça­lış­ma­ya mec­bur olan bir hal­kız...”
Türk hal­kı her za­man­kin­den da­ha çok ge­rek­si­nim duy­du­ğu bir­lik ve be­ra­ber­li­ğe an­cak or­tak bir yol­la va­ra­bi­lir. Bu yol, “Bir ulus, sım­sı­kı bir­bi­ri­ne bağ­lı ol­ma­yı bil­dik­çe, yer­yü­zün­de onu yı­ka­cak hiç­bir güç dü­şü­nü­le­mez” di­yen Ata­türk’ün yo­lu; ya­ni akıl ve bi­lim­dir.
(Prof. Dr. Ül­gen Ze­ki Ok’un ka­le­min­den, ul­ge­nok@ul­ge­nok.net)