Anayasa Mahkemesi’nin kararı kapatma yönünde olsaydı siyasiler yaz, sıcak dinlemeden sokaklara dökülecekti.
Siyasete şimdilik yaz molası verildi. Ramazan’dan sonra kulisler hızlanacak, yine politik gündemle yatıp kalkacağız.
Göreceksiniz, seçim belediyelerde olmasına rağmen Türkiye’nin gündemini tartışacağız.
Adaylar, projeler değil; liderler, partiler ön plana çıkacak.
Ne yazık ki; bu değişmiyor, kentlerimiz geleceği konuşmak yerine gündelik problemlerle uğraşıp duruyor.
Size şu detayı hatırlatmak istiyorum.
Gelişmeler öyle gösteriyor ki, 2009 Mart’ından sonra da bolca siyaset konuşmaya devam edeceğiz.
Neden mi?
Çünkü alternatif arayışları giderek Türkiye’nin gündemine oturuyor.
Başarılı olur ya da olmaz ama Anadolu’nun genelinde bu arayışlar sürüyor.
Eski Başbakan Yardımcısı ve Yeni Oluşum Hareketi lideri Abdüllatif Şener, partisini 2009 yılında kuracağını ve yerel seçimlere girmeyeceğini açıkladı. Partileşme çalışmalarının bitmemesi ve seçimlere kısa bir süre kalması Şener’e geri adım attırmışa benziyor.
Şener’in şu sözleri üslubunun sertleşeceğini gösteriyor.
“Diğer kurulmuş partilere benzemek istemiyorum. Bu yüzden ani çıkışlar yapıp, partiyi kurup da yerel seçimlere girmeyi düşünmüyorum. Aslında yerel seçimlere girip de İstanbul’dan başlayıp bunların fiyakasını bozmak gerek ama gerek yok. Milletvekili seçimlerine girmek için teşkilat hazırlığındayız. Nasip olursa 2009 Nisan’da partimizi kurmuş olacağız. Halkımız hareketimizi benimsedi. Milletimize doğruları anlatmak için yola çıktık. Takdir milletindir. Ama öyle görünüyor ki, iktidarın eceli benden olacak.”
* * *
İddialı sözler değil mi?
Bir diğer gelişme ise uzun zamandır Japon Modeli’ni ortaya atan eski başbakanlardan Mesut Yılmaz...
Yılmaz’ı yakından tanıyanlar uzun zamandır devam eden sessizliğinin bir şekilde sona ereceğini ve yeniden yollara düşeceğini çok iyi biliyor. Bu oluşumun da harekete geçmesi için Ramazan’ın bitmesi beklenecek. Bazıları bunu bir fantazi olarak görüyor.
Japon Modeli “güçlü liderlik gerektirmeyen, yelpazesi geniş, uzlaşmacı” bir parti olarak anlatılabilir.
Türkiye’nin her zamankinden daha fazla uzlaşmaya dayalı, kesin hatlarını kendini milliyetçi, sağcı, solcu gören değil, bütün bunları birleştiren yeni bir partiye ihtiyacı olduğunu düşünenlerin sayısı hiç de az değil. Japonya’da olduğu gibi bu eğilimleri temsil eden insanların uzlaşmasına dayalı yeni bir parti yapısı yaratmak çözüm olabilir mi?
Yani parti içerisinde ayrı ayrı gruplar olacak. Bu grupların temsilcileri olacak, partinin merkez yönetiminde uzlaşmaya dayalı yeni bir parti yapısı oluşturulacak.
Sizce zor mu?
Lider sultasına alışmış, ön seçimi utmuş, parti içi demokrasiyi rafa kaldırmış bir siyasi düzende bunları konuşmak fantazi midir? Ben daha çok gelecekle ilgiliyim.
Geleceğin Türkiyesi için böyle bir modelin yararlı olacağına inanıyor, kamuoyu desteği bulunuyorsa adını ister Japon Modeli deyin, Türkiye’nin Yeni Hareketi fark eder mi?
Siyasete küsmüş insanları yeniden çağırmak kadar politika yapma hevesinde olan ama bugüne kadar hep engellenmiş kişilerin de bu harekette ye alması gerektiğini düşünüyorum.
Peki bu arayışlar tutar mı? Siyaset bu hesaplar üzerine yapılmaz.
Tutar ya da tutmamasından daha çok bugünün gerçeklerinden ve ihtiyaçlarından yola çıkmak gerekir.
Türkiye alternatifsiz kalamaz, kalmamalı...
Sağlıklı bir demokrasi için iktidarların gücü kadar muhalefetin de gücü önemlidir.
Muhalefet güçlendikçe hükümetler de kendilerine çekidüzen verecektir.
Bu da demokrasimizin olgulaşmasına neden olacaktır. Ben bu hareketleri sabırsızlıkla bekliyorum.