Deniz Sipahi

Deniz Sipahi

dsipahi@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

“Deveci Armutu”nun öyküsünü yeni öğrendim. Oysa daha önce öğrenmiş olmayı isterdim.
“Deveci Armutu”na isim babalığı yapmış olan Lütfi Deveci’yi çok yakın bir zamanda kaybettik. www.izmirizmir.net sitesinin editörü sevgili Pervin Mısırlıoğlu’nun bir yazısında bu öyküyü okumuştum.
Sizlerin de öğrenmesini istedim.
Yazan Pelin Omuroğlu’ydu.
Organik çiftçiliğin gelişmesinde önemli projeler yürüten Pelin Omuroğlu, Lütfi Deveci’yi şu sözlerle anlatıyor.
* * *
“Bir duayen daha aramızdan ayrıldı.
97 yaşında gözlerini hayata yuman ziraat duayeni Lütfi Deveci, Alaçatı’da sevenleri arasında toprağa verildi.
Bu harika insanı tanıdığımda 91 yaşındaydı ve bana o yaşına rağmen ziraat hakkında olağanüstü aşkıyla durmadan meyveciliği, ağaçlarla kurduğu o muhteşem ilişkiyi anlattı.
Bir ziraatçı olarak Lütfi Bey’den öğrenebilecek pek çok şeyin olduğunu keşfetsem de artık benim ve pek çokları için onun kitapları kütüphanelerimizde en anlamlı yerlerini almaya hazırlanıyor.
65 yılı geçen meslek hayatının 58 yılını kesintisiz ve profesyonel olarak meyve yetiştiriciliğine adayan Lütfi Deveci; Samsun, Gebze, Adapazarı’nın Akyazı bölgelerinde 600 dekarı bulan 3 meyve çiftliği kurmuş.
Buralarda İtalya’dan aralıklarla getirdiği beş uzman bahçıvan aileyi çalıştırarak iş disiplinlerinden ve pratik deneyimlerinden yararlanmış.
Bu sayede azımsanmayacak kadar çok ve iyi bahçıvan yetiştirmiş.
Bu çiftliklerin şeftalileri, erikleri, elmaları, armutları, çilekleri en çok tutulan ürünler olmuş.
Her adımda, her yenilikte bin bir türlü zorluklarla karşılaşmış, kır zorbaları tarafından tehditler almış, mücadelesi sırasında hayati tehlikeler atlatmış.
Bu değişik meyve türleri arasında elmayı da güçlüklerle fakat büyük bir hevesle yetiştirmiş.
Pek çok çeşit içinden ticari değeri yüksek olan Amerikan elmalarında karar kılmış ve bu elmaları 1 yaşından 42 yaşlarına kadar değişik iklim ve topraklarda birkaç defa üretmiş.
Amerikan elmalarını yurdumuzda ticari anlamda ilk yetiştiren kişidir.
Daha iyilerini yetiştirme gayreti ile Avrupa’da yaptığı seyahatlerde dostluklar ve iş bağlantıları kurmuş.
Bana imzalayıp hediye ettiği Elma Ziraatı kitabında kendinden böyle bahsediyor sevgili Lütfi Deveci. Sadece elma değil, daha pek çok meyvenin de ülkemizde üretilmesine öncülük etmiş.
Sayesinde lezzetine doyamadan yediğimiz o güzel meyvelerden “Deveci Armutu” da bize hediye ettikleri arasında...”
* * *
Ben bu öykülerin mutlaka kitaplaştırılması; kentlerin, ülkelerin hafızalarına yazılması gerektiğini düşünüyorum.
Aksi halde bu bilgiler, bu ilişkiler aramızdan ayrılan kişilerle sadece anılarda yaşamak zorunda...
Hatırlıyorum...
Kent Arşivi ve Müzesi bu amaçla kurulmuştu.
Daha doğrusu kuruluşunda benim de tanıklık ettiğim konuşmalarda “kent belleğini”nin kurulması amaçlanıyordu.
Yazılı ve sözlü tarihe başlamak için yarın çok geç olabilir.
Bu kıymetli değerlerimiz bir bir aramızdan ayrılıyor.
Oysa bizim bu kişileri bulup çıkarmamız ve tarihe tanıklık etmiş bu değerleri gelecek nesillere aktarmamız gerekir.
* * *
Ülkeler, kentler hafızaları kadar vardır.
Ben böyle inanıyorum.
Bir gazeteci olarak da “Deveci Armutu”nun isim babası Lütfi Deveci’yle tanışamadığıma inanın çok üzülüyorum.