Deniz Sipahi

Deniz Sipahi

dsipahi@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

ESİAD yönetimi krizin başladığı ilk günlerden bu yana aktif bir yönetim sergiliyor.
Kendi üyelerinin sorunlarını ve bu problemlerle ilgili çözüm önerilerini bir yandan topluyor, bir yandan ekonomi yönetimiyle yakın temas kurarak yapılabilecekler konusunda ortak akıl yaratmaya çalışıyor.
Ekonomi yönetimi derken; bir yandan hükümeti, diğer yandan da Merkez Bankası başta olmak üzere bürokrasinin diğer önemli koltuklarını kastediyorum.
Genel kanı hükümet kriz yönetimini ağırdan alıyor.
Türkiye’nin makro bazı dengeleri hükümeti bu rahatlığa itiyor olabilir. Ancak yurtdışından gelen haberler ve veriler ne yazık ki gelecek günlerin doğru yönetilememesi durumunda sıkıntıların artarak devam edeceğini gösteriyor.
ESİAD Yönetim Kurulu ve Yüksek İstişare Konseyi Başkanlık Divanı dün Ankara’daydı.
Başkan Sıtkı Şükürer, her sivil toplum örgütünün hazırladığı gibi uzun istek listesi hazırlamadı.
* * *
Şükürer diyor ki...
“Bugün için ihracatı teşvik etmemiz gerekir. Türk özel sektörünün rekabetçi özelliğini korumalıyız. Sanayicimiz ihraç ettiği ürünün KDV’sini geri alıyor. Ancak önceki aşamalarda ödediği ÖTV oranı maliyetleri yükselttiği için rekabetçi olmaktan uzaklaşıyor. Bir ürünün imalat aşamasında maliyete giren bazı kalemler var. Örneğin doğalgaza ödenen ÖTV rakamı... Hükümet üretimi teşvik etmek adına bu ÖTV oranını da iade edebilir. Böylece ihracatın önü kesilmez ve çark dönmeye devam eder...”
Sık sık iş dünyasıyla bir araya geliyoruz.
Genel görüş; mümkün olduğunca işçi çıkarmadan, maliyetleri düşürerek, en azından 2009’u geçirmek...
Kar etmek, büyümek, ikinci, üçüncü plana geçiyor.
* * *
Şükürer devam ediyor:
“Hemen hemen her ülke kendine göre bir önlem paketi açıkladı. Devletler piyasaya direkt müdahale ediyor. Kapitalizmin düne kadar tartışılmayan bir takım genel görüşleri bugün farklı yorumlanıyor. Öyle anlaşılıyor ki, Türkiye’nin de piyasaları rahatlatacak bir pakete ihtiyacı var. Aslında bu rakam 75 milyar dolardır. Keşke tüketici taleplerini canlandıracak paketler ortaya koyabilsek. Ama hepimiz biliyoruz ki, kaynaklarımız son derece sınırlı. O zaman popülist politikalardan uzaklaşıp istihdamın daralmasını engelleyici bir takım adımlar atmamız gerekiyor. Yatırım kredisi kullanan şirketlerin sıkıntılarını giderecek yollar aramalıyız. Yoksa... Yatırım tamamlanmayacağı için kapasite daralması olacak. Şirketler güç duruma düşecek. Üretim, milli servet kaybı olacak ve işsizlik artacak...”
* * *
Başbakan Erdoğan, önce krizi kabullenmedi. IMF ile anlaşmanın Türkiye’nin şartlarına bağlı olacağını açıkladı. Ardından krizin etkileri hissedilmeye başlanınca “Anlaşmaya en yakın noktadayız...” demeye başladı.
Yangını söndürmek kadar yangın sonrasında yapılacaklar da önemli...
O yüzden ben ESİAD yönetiminin sadece sorunları teşhis eden raporlar dışında çözüm getiren yaklaşımını da olumlu buluyorum.
Ege iş dünyasına yön veren sanayicilerin ve işadamlarının bir diğer isteğini de Sıtkı Şükürür şöyle özetliyor:
“Tüm datalar hükümetin elinde... Devam eden yatırımlar ve bunları hangi kurumların yaptığı açık açık ortada. Reel sektörün yoluna devam etmesi için mutlaka bir destek paketine ihtiyaç olduğu kesindir. Kıt kamu kaynaklarını biliyoruz ama bu krizi aşabilmek için de kamunun ve özel sektörün birlikte hareket etmesi gerektiğine inanıyoruz. O yüzden belki imtiyazlı ortaklıklar olarak belki bir başka formülle bu destek paketleri reel sektörün ihracat olanaklarını teşvik etmeli...”
Bakalım, hükümet yükselen bu sese kulak verecek mi?