Deniz Sipahi

Deniz Sipahi

dsipahi@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Başbakan’ın Hırvatistan maçındaki gol sevincini defalarca izledim.
Ne protokol kaldı, ne başka birşey...
UEFA Başkanı Platini, baka kaldı.
Ben olsam, Platini’ye bile sarılırdım.
Böyle bir maç olabilir miydi?
Saniyeler kala gelen golle uzatmaya gidiliyor, penaltılarla yarı finalist oluyoruz.
Eforlu kalp testinden çok daha önemli bir testti bence...
Almanya maçında Cumhurbaşkanı’nı seyrettiniz mi?
Bir ülkenin devlet başkanı olmak bile Uğur Boral’ın attığı o gol karşısında ayağa kalkıp yumruk salmayı engelleyemiyor. Nasıl engellesin ki? Bir Abdullah Gül kalktı, bir Almanya Başbakanı Merkel...
Her seferinde Platini’yi izliyorum, Türkiye gol attıkça bir şaşkınlık durumu...
Bu heyecanı bizlere yaşatanlara sonsuz teşekkürler...
Her zaman söylüyorum.
Futbol artık sadece bir spor dalı değil.
Milyonlarca insan maça gitmekten, televizyonları başında futbol izlemekten zevk alıyorlar.
Binlerce kilometre seyahat etmekten çekinmiyorlar.
Büyük meydanlarda toplanıp rakip takımın taraftarıyla birlikte olmaktan keyif alıyorlar. Futbol demek ekonomi demek, ekonomide lokomotif aktörlerden biri demek.
O yüzden ülkelerin, kentlerin spora özellikle de futbola dönük yatırımları ayrı bir önem kazanıyor.
Defalarca yazdım.
Yine tekrarlıyorum.
İzmir gibi bir kentin motivasyonu için sporda başarı çok önemlidir.
Daha da ileri gidiyorum.
En az körfezinin kokmaması kadar, körfezin temiz olması kadar...
Yeni bir organize sanayi bölgesi eklenmesi kadar...
Yeni İzmir projesi kadar...
EXPO kadar...
İzmir gibi bir kentin Süper Lig’te takımının olmaması eksikliktir.
Bu kentin fikir önderlerinin bu konuyu çok daha ön plana çıkarması ve kulüplerimizin daha profesyonellerce yönetilmesi şarttır.

Travmaya uğrayanlar kimler?
Fatih Altaylı’nın programında Atatürk’ü sevmeyip, Humeyni’yi sevdiklerini söyleyen iki türbanlı kızımızın “Kurtuluş Savaşı’nın başlaması da Kahramanmaraş’ta Fransız askerlerinin Nene Hatun’un başörtüsüne uzanmasıyla olmuştur” sözlerinin nereden kaynaklandığını çözmeye çalışırken imdadıma Atatürk yetişti: “Biz cahil dediğimiz zaman, okulda okumamış olanları kastetmiyoruz. Kastettiğimiz ilim, gerçeği bilmektir. Yoksa okumuş olanlardan en büyük cahiller çıktığı gibi, hiç okumak bilmeyenlerden de gerçeği gören gerçek alimler çıkabilir.”
YÖK Başkanımız “Gerekirse bu zıkkımları (imam hatip liselerini) kapatalım” dediğindeyse “Aynı düşüncedeyim Sayın Başkanım, ama kapatmanıza gerek yok. Madem ülkemizde üretime hızla katkıda bulunacak yardımcı teknik personele gereksinim var, bu okulları yöresel özelliklere ve gereksinime göre meslek liselerine, meslek yüksekokullarına çevirelim” diyecektim ki AKP Genel Başkan Yardımcısı Dengir Mir Mehmet Fırat asıl bombayı patlattı, “Atatürk’ün devrimlerinin Türk toplumunu travmaya uğrattığını” söyledi. Acaba kimler travmaya uğramış devrimler nedeniyle? Travmaya uğrayanların Atatürk’ü, Atatürk’ün de bu şahısları sevmesi beklenemez. Atatürk’ün bazı sözlerini incelersek belki bunların kimliği konusunda ipuçları yakalayabiliriz: “Artık kimse böyle hoca kıyafetli sahte alimlere önem verecek değildir. Eğer onlara karşı benim şahsımdan birşey anlatmak isterseniz; derim ki, ben şahsen onların düşmanıyım.”
*   *   *
AKP kapatılırsa, kurulacak yeni partinin ambleminin güneş olacağı öne sürüldüğünde yaklaşık iki yıl önce yazdığım bir yazının son bölümünü anımsadım. “Küçük yöneticiler, ellerine aydınlatma gücü zayıf bir el feneri geçirdiklerinde bütün dünyayı aydınlattıklarını sanabilirler; oysa tüm dünyayı aydınlatabilmek ancak güneşe özgü bir yetkinliktir. En iyi eleştirmen olan zaman, yakın geçmişimizdeki en parlak güneşin Mustafa Kemal Atatürk olduğunu göstermektedir. Atatürk göz kamaştırıcı ışığıyla yalnızca Türkiye’yi değil, dünyamızı aydınlatmaya devam edecektir; bazıları koyu camlı gözlüklerinin ardında O’nu görmezden gelmeye çalışsalar da... Güneşin batmasından çok da korkmamak gerek... Güneşin yeniden doğabilmesi için karanlık bir dönem kaçınılmazdır; üstelik güneşin değeri karanlıkta daha iyi anlaşılır. Ufuktaki belli belirsiz ışık güneşin yeniden doğuşunun habercisi olabilir. Güneş doğduğunda küçük adamlar da, küçük yöneticiler de, gölgeleri de ortadan kaybolur, çünkü saklanacak yer aramakla meşguldürler.”
(Prof. Dr. Ülgen Zeki Ok’un kaleminden, ulgenok@ulgenok.net)