Deniz Sipahi

Deniz Sipahi

dsipahi@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

SON söyleyeceğimi en başta söyleyeyim. İzmir’in gelişmesini, değişmesini istiyorsak; bunu ancak turizmle yapabiliriz.
Bölgenin hem böyle bir potansiyeli var, hem de gelecek planları konuşulduğunda turizm herkesin ortak çözüm önerisi...
SunExpress’le İzmir-Atina direkt uçuşunu gerçekleştirdiğimiz günün programında Akropolis Müzesi’ni ziyaret de vardı.
Atina’ya birçok defa gittim.
Akropol’u her gördüğümde, “Bizim Efes’i neden daha iyi anlatamıyoruz, neden daha iyi pazarlayamıyoruz?”diye kendi kendime sorarım. Yunanlılar, bu işi iyi biliyorlar.
Turizmi lokomotif sektör yapmışlar.
Sınırlı sanayi yatırımına rağmen Avrupa’nın en dinamik ekonomisine sahipler.
Son Atina ziyaretimde şöyle bir bilgi edinmiştim.
“Akropol’ü daha önce görenler için Atina’ya yeni bir geliş nedeni yaratmak gerekiyordu. Akropolis Müzesi de bu nedenlerden biri...”
Gerçekten de dokuz yılda 130 milyon dolar harcanarak yapılan bu müzenin yapılmasıyla ilgili büyük bir tanıtım kampanyası yaptılar.
Her aşamayı dünya kamuoyuna haber yaratmak için kullandılar.
Mabedin eteklerinde 25 bin metrekarelik bir alanda cam, paslanmaz çelik ve beton kullanılarak yapılan müzenin başmimarı ünlü İsviçreli Bernard Tscuhmi oldu.
Tscuhmi çok iyi tanınan bir mimardı. Günlerce yeni müzeyi anlattı, Avrupa medyası sayfa sayfa Tscuhmi‘nin röportajlarına yer verdi.
Önemli haber kanalları gelişmeleri ekranlarına taşıdı.
Atina Akropolisi’nin eteklerinde bulunan müzenin bulunduğu Dionysiou Areopagitou Sokağı yeniden dizayn edildi.
Bu arada, devam eden kazı çalışmalarının izlenebilmesi için müzenin zemini özel camlardan kaplandı. Böylece ziyaretçiler müzede tur atarken, bir yandan da yerin altındaki çalışmaları izleme imkanı yakalıyorlar.
Müzenin birinci katından itibaren Yunan mitolojisinin kahramanları ile birlikte üst katlara doğru yolculuk başlıyor. Üçüncü kat ise tümüyle Parthenon Galeri olarak düzenlenmiş.
Orijinal heykeller ve İngiltere’de bulunan parçaların son derece başarılı bir şekilde yapılmış kopyaları bir arada sergileniyor. Bunların arasında Mercouri’nin kültür bakanlığı yaptığı 1980’li yıllar boyunca British Museum’dan getirilmesi için büyük uğraş verdiği “Parthenon frizleri”nin ülkede bulunan 85 metrelik bölümü ve İngiltere’de bulunan bölümlerin alçıdan kopyaları da bulunuyor.
Bu öykü size de tanıdık geliyor mu?
Anadolu coğrafyasından alıp götürülen, bu topraklara ait eserler bugün dünyanın birçok müzesinde bulunmuyor mu?
Akropolis’in en önemli eserleri Atina’daki yeni müzede değil; Londra’daki British Museum’da sergileniyor. 19’uncu yüzyılın başlarında İstanbul’daki İngiliz büyükelçisi Lord Elgin, Akropolis’teki 96 plakadan 56’sını ülkesine götürmüştü. Yunanistan “Elgin mermerleri” olarak bilinen bu eserleri İngiltere’den geri istiyor. İngilizler, “İnsanlık tarihi için önemli bu eserleri Atina’da barındırabilecek bir müze yok” gerekçesini ortaya koyuyordu. Atina şimdi “Bu müze var” diyerek, Akropolis’in parçalarını daha iddialı argümanlarla geri isteyebilecek.


Buradan çıkan eserler bu coğrafyada sergilenmeli
ISRARLA yazmaya devam edeceğim.
Batı Anadolu Medeniyetleri Müzesi için zaman kaybetmemeliyiz.
“Akropolis Müzesi”güzel yapılmış, iyi tasarlanmış.
Ama inanın bizim topraklarımızdaki kültürel zenginlikle karşılaştıramayız bile...
Türkiye değerlerini artık daha iyi anlatmalı, çok daha iyi pazarlayabilmeli.
Bunun yolu da müzelerden geçiyor.
Hem de öyle bir müze ki; tasarımıyla, içindeki eserleriyle bütün dünyada konuşulacak bir müze...
Yunanlılar şimdi büyük bir mücadeleye başlıyorlar.
Ve kendilerine ait olan eseri İngiltere’den, Londra’daki British Museum’dan geri istiyorlar.
Bergama Zeus Sunağı Berlin’de, Efes’ten çıkanlar Berlin’de, Avusturya’da ve dünyanın birçok yerinde sergileniyor.
Şu müzeyi yapıp mücadeleye başlayalım.
Bu eserler bizim ve ait olduğu topraklara dönüş yapmalılar.