Deniz Sipahi

Deniz Sipahi

dsipahi@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

EVET... O gece bu gece... Karşıyaka’mız çok önemli bir finale çıkıyor. İzmir’in tek yürek olduğunu hissediyorum. Her zaman söylüyorum. İzmir’in Süper Lig’de olmaması büyük bir eksikliktir. Altay, Kasımpaşa engelini aşabilseydi; bir İzmir finali olacaktı. Olmadı... Kısmet değilmiş.
Ama bu akşam Karşıyaka başarmalı. Yeşil- kırmızı renklere gönül verenler için değil, tüm İzmir için bunu başarmalı. Hadi çocuklar... Kalbimiz sizinle... Sonra hep birlikte Kaf Kaf çekelim. Kaf Kaf Kaf, Sin Sin Sin, Kaf Sin Kaf Sin Kaf...

Haberin Devamı

Aşk engel tanır mı?
İZMİR Valiliği Engelliler Koordinatörü Rıza Mutkilioğlu’nu her Engelliler Haftası’nda köşemde konuk ediyorum. Bu sefer de çok güzel yazmış Rıza Mutkilioğlu... Bir engelli için aşk ne demektir hiç düşündünüz mü? Ve ne anlam ifade eder... İşte yanıtı.
* * *
“Engelliler ve aşk...”
Bizi, hayata bağlayan en önemli heyecanlardan biridir aşk. Aşkı birkaç cümleyle tanımlayamasak da gerçek olan şudur ki, başımıza geldiğinde her şeyimiz değişir. Ya engellinin aşkları?.. Çeşitli handikaplar çıkar gençlerimizin karşısına. Karşı cinsle yakınlaşmanın zorluklarından başlar sorunlar ve aşkın yaşanması sırasında da devam eder.
Engelliyle engeli olmayan diğer bir genç arasındaki aşklarda, erkeklerimiz daha şanslı galiba... Çünkü kadınlarımız hayata ve topluma karşı daha cesurlar... Aşk duyguları fiziğin çok ötesine geçiyor. O yüzden  engellilerin tüm engellere rağmen yaşamayı başardığı aşklar, daha büyük saygıya layıktır.
İster engelli-engelsiz, isterse engellilerin aşklarını sürdürmek inanılmaz güçlüklerle devam eder. Yaşadığınız sorun, dünyadaki her şeyden çok sevdiğiniz kadının gözlerine bakamamanızdır bazen... Çoğu zaman dokunamaz hayallerinizde yaşarsınız. Bunlar sis perdesinin ardındadır yaşadığınız aşkta. Düşünün, delice sevdiğiniz eşinize bir kez bile sevdiğinizi fısıldayamamak nasıl bir ruh hali yaratır insanda. Yaşamınız boyunca hiç duymamak sevildiğinizi, fırtınalar yaratmaz mı acaba yüreğinizde. Sevgilinize sandalye yardımıyla yaklaşarak, tekerleklerin izin verdiği ölçüde sarılabilmektir aşkı ölümsüz kılan belki de. Hiçbir zaman el ele yürüyemeyeceğini, birlikte koşamayacağını anladıktan sonra yaşamaktır.
Kesin olan bu aşkların bazen çiftleri daha çok kenetlemesidir. Dışarıya açılamayan ama birbirine kenetlenen insanlar... Yoğunlaşan duygular...
Zihin engelli çocuklarımızın sevgileri de platonik bir aşkı andırır çoğu defa. Sevdikleri insana delice bir tutkuyla bağlanırlar. Onu mutlu etmek için ellerinden gelen her şeyi  yaparlar. Bir Rambrand tablosunu seyreder gibi saatlerce bakabilirler gözlerine sevdiklerinin. Hiçbir çıkar veya önyargı yoktur duygularında. Tek istekleri, karşılık görmesidir aşklarının.
Engellilerin diğer bütün konularda olduğu gibi aşkta da tek beklentileri eşitlik... Yasal anlamda, kendilerinden başkalarıyla aynı haklara sahip olmak. Duygularıyla da kendisini eşit hissedebilmek. Gelin; bu haftadan başlayarak, tek koluyla sevdiğine sarılan bir gence uzaylı gibi bakmayalım. Sağır dilsiz bir karı-kocanın fantazilerini merak etmeyelim. Karşımızdan gelen tekerlekli sandalyeli bir gence, abuk sorular sormadan sadece günaydın diyelim. Benim bir zamanlar yaptığım gibi... Doğuştan kör bir ressamla renk kavramını tartışmaya çalışmayalım.
Sadece; hep birlikte, keyif alarak yaşamanın mutluluğunu tadalım.
* * *
Teşekkürler, sevgili Rıza...
Aşk engel tanır mı?

Haberin Devamı

CHP’nin okları...
AKP yerel seçim sonuçlarını değerlendirip bazı değişikliklere gitti, merkez sağda yeni bir oluşum filizleniyor, CHP’de ise herhangi bir hareket yok. CHP’nin oklarına bakıyorum da... Partinin bir türlü toplumun geniş kesimlerine ulaşamamasının nedeni onlar mı acaba? Baksanıza ne kadar uzağa giderlerse gitsinler, sağa ve yukarı doğru uzanıp, toplam alanın en çok yüzde 20’sine ulaşabiliyorlar.
Ayrıca okların yönleri de kesinlikle yanlış. Kanıt mı? Alın CHP’nin oklarını, koyun Türkiye haritasının ortasına... Okların yöneldiği bölgelerde ne CHP var ne de CHP tarafından üretildiği duyulan bölgesel bir politika veya proje.
Eski fotoğraflardan anladığım kadarıyla önceleri düzlemin sağ alt çeyreğine doğru uzanırmış oklar. Köklerimize meraklıymışız o zamanlar... Türk Tarih Kurumu ve Türk Dil Kurumu çok derinlere uzanan köklerimizi ararlarmış; köklerin beslediği gövde aracılığıyla yüzeye çıkan oklar, her yöne dağılırmış. Zamanla vazgeçilmiş bu sevdadan... Sağ üste yönelen okların kapladığı alansa genişlememiş, “ortanın solu”na uzanamamışlar bir türlü... Oysa CHP’nin okları hem sola hem sağa doğru uzanıp, geniş bir alana yayılabilir. Nasıl mı?
* * *
Alttaki iki ok sola ve sağa yönelip; bir sayı doğrusu gibi eksi ve artı sonsuza doğru uzanırken, diğer dört ok bir sonrakine 36 derecelik açı yaparak düzlemin üst yarısını beşe bölebilir. Üçü sola, üçü sağa yönelecek altı okla, toplumun yer üstündeki tüm kesimlerine ulaşmış olur böylece; simgesel de olsa...
Peki pratikte nasıl yapılacak bu? Tabii ki öze, yani Atatürk ilke ve devrimlerine dönerek; Türkiye’nin çıkarlarını ön planda tutarak. Eğitime ve bilime önem vererek; sadece iyi eğitimlileri değil, halkın tümünü kucaklayarak. Kısacası altı okun, yani cumhuriyetçiliğin, milliyetçiliğin, halkçılığın, devletçiliğin, laikliğin, devrimciliğin geçmişte nasıl tanımlanıp yorumlandığını anımsayarak.
* * *
Şu anda CHP’de bunları başarabilme, statükoyu kırıp, halkla yeniden kucaklaşabilme potansiyeline en yakın isim Kemal Kılıçdaroğlu. Genel başkan değişikliği gibi şu an için yarar taşımayan girişimlerin yerine, sayın Kılıçdaroğlu ve kuracağı ekibin, partinin tüm Türkiye’de yeniden örgütlenmesinde yetkili kılınması için çaba sarf etmek gerek. CHP’nin, son seçimlerde İstanbul’da yaptığı sıçramayı tüm Türkiye’de gerçekleştirebilme şansına ancak bu koşullarda sahip olabileceği kanısındayım.
(Prof. Dr. Ülgen Zeki Ok’un kaleminden, ulgenok@ulgenok.net)