BİRKAÇ defa bu sütunlarda dile getirdim.
Etrafımda siyasete ilgi duyan çok insan var.
Bu dostlarımın tamamı...
İstisnasız...
Siyasetten bir şeyler almayı değil, bir şeyler vermeyi istiyor.
Çoğunun hali vakti yerinde, parayla problemleri yok.
Ekonomik kriz onları vurmadı değil...
Yani kriz fabrikalarından, işyerlerinden teğet filan geçmedi.
Ama direniyorlar; işçi çıkarmadan, birkaç yıl kar etmemeyi, mevcudu koruyarak bu dönemi geçirmeyi umut ediyorlar.
Bütün olumsuzluklara rağmen gelecekle ilgili pozitifler...
Biraz da krize alışmış bir milletin fertleri olarak, “Bu günler de geçer” diye düşünüyorlar.
Anlayacağınız kişisel büyük problemleri olmayan insanlar...
Dertleri... Ülkeleri...
* * *
TÜRKİYE Cumhuriyeti’nin kazanımları...
Cefakar, vefakar Anadolu insanının emekleri...
Tarihsel değerlerimiz...
Geçmişimiz... Hafızamız...
Bizi biz yapan toplumsal değerlerimiz, zenginliklerimiz...
Dünyadan Türk insanını ayıran özelliklerimiz...
İşte bunlardan endişe duyuyorlar.
Bunları konuşuyoruz.
Hem de uzun zamandır.
Ülkenin iyi yönetilmediğini ifade ediyorlar.
Sadece AKP hükümetini eleştirmiyorlar.
Muhalefetin de asıl görevini yapamadığını, siyasette boşluğun giderek arttığını vurguluyorlar.
Geçmişin hatalarını masaya yatırıyorlar, bugünkü siyasi tablonun da nedenini geçmişe bağlıyorlar.
Siyasetin toplumsal erozyonu derinleştiğini dile getiriyorlar.
Elbette siyasi görüşleri ve duruşları var.
Kimisi solda, kimisi sağda...
Merkezde olanlar daha çok...
Önemli olan dünyayı tanımaları, dünyayı okuyabilmeleri...
Türkiye’yi tanımaları, Türkiye’nin ihtiyaçlarını bilmeleri...
* * *
BU insanlar birkaç kişi mi?
Değil...
Belki de on binler...
Bakın çevrenize onları göreceksiniz.
Ben görüyorum, onlarla konuşuyorum.
Sizler de konuşuyorsunuz.
* * *
KONUŞMAYAN parti liderleri...
Genel Merkez yöneticileri...
Siyasete kalite getirmeliyiz.
Siyasetin gündemini değiştirmeliyiz.
Siyaset yapmayı teşvik etmeliyiz.
Siyasetten bir şeyler alanları değil, bir şeyler verenleri öne çıkarmalıyız.
Ama nasıl...
