Deniz Sipahi

Deniz Sipahi

dsipahi@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Kaldığım yerden devam ediyorum. 22 Temmuz ve Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ardından, AKP’nin, Avrupa Birliği hedefinden uzaklaşması, iç siyasetin türbana endekslenmesi, EXPO için asıl yapmamız gereken birçok çalışmanın ertelenmesine neden oldu. Türkiye çok zaman kaybetti, EXPO, siyasi hesaplara kurban edildi.
Peki aynı şeyler Milano için geçerli değil miydi?
İtalya’da da hükümet krizi vardı, erken seçim ve anayasa değişikliği tartışmaları yapılıyordu ancak EXPO Komitesi, çalışmalarını hükümetten bağımsız yapabiliyordu.
Çünkü Roma’ya endeksli bir organizasyon kurmamışlardı.
Her şey Milano’da planlandı, stratejiler oluşturuldu, yerel güçler, odalar, dernekler, sivil toplum örgütleri harekete geçirildi.
Kentte en başından son güne kadar tam bir güçbirliği havası oluşturuldu.
Ali Babacan’ın, birkaç konuşması dışında bu projeyi dile getirdiğine hiç tanık olmadım.
Madem Abdullah Gül Cumhurbaşkanlığı’na çıkmışt,ı o zaman Babacan ya yeni bir yapılanmaya gidecekti ya da bu işin hakkını verecekti.
Babacan, Dışişleri Bakanlığı, Başmüzakerecilik, EXPO 2015 Yürütme Kurulu Başkanlığı görevlerini aynı anda yapamadı.
Ya da yapmak istemedi, önceliklerini başka yönlere verdi.
İkincisi, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün EXPO ısrarı karşısında Başbakan her seferinde geri adım attı.
Erdoğan da İzmir’de yapılan sempozyumdaki konuşması ve çekilen aile fotoğrafı dışında ekstra hiçbir çaba içine girmedi.
Başbakan, Türkiye’nin Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi geçici üyeliğine adaylığı için oy istedi ama EXPO için aynı şeyi yapmadı.
EXPO’nun alınması halinde bu önemli artının, Gül’ün hanesine yazılmasını baştan kabul etmedi.
* * *
Hep yazdık, çizdik...
Bu tür dev organizasyonlarda ve uluslararası yarışlarda son haftalar, günler çok önemlidir diye...
Başbakan’ın Paris’e gelmemiş olması büyük bir yanlıştır.
Çünkü 30 Mart akşamı Paris’e 12 önemli işadamı ve kurmay ekibiyle gelen İtalya Başbakanı Romano Prodi, İtalya Dışişleri Bakanı Massimo D’Alema ve Milano Belediye Başkanı Letizia Moratti, özellikle Afrika ile Latin Amerika ülkelerinin delegelerini bire bir toplantılara aldılar.
Cumhurbaşkanlığı devleti temsil eder, Başbakanlık ise icra makamını...
İtalya Cumhurbaşkanı Giorgio Napolitano’nun desteği tamdı ama delegelerle özel görüşmeleri Prodi yürütüyordu.
Yatırım, proje, kaynak güvencelerini veren İtalya’nın Başbakanı’ydı, koalisyon ortağı Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı D’Alema da bu görüşmelere tanıklık ediyordu.
30 Mart akşamüstü Paris’teki hava İzmir’den yanaydı.
Açıkça söylüyorum; Türk heyetinin sağlamalı yaptığı görüşmelerde sonuç 78-73 ya da 77-74 lehimizde gözüküyordu.
30 Mart akşamı İtalyan heyeti bu tablo üzerine karşı atağa geçti, bu temaslar oylamanın yapıldığı 31 Mart günü devam etti.
Hatta İtalyan görevliler, delegelerin yanlarına oturarak son dakika sürprizine izin vermediler.
* * *
Son sözü söyleyen Milano Belediye Başkanı Letizia Moratti de ekranlara yansıyan 200 milyon dolarlık yardım ve işbirliği paketini herkesin önünde açıklayarak bu sözlerin garantisini verdi.
Son bir gün ve son birkaç saatte ne yazık ki Türkiye lobicilik adına çok kötü bir sınav verdi.
Cumhurbaşkanı Gül, son bir saat bazı delegelerle görüşmeler yapabildi.
Ama bunu yapması gereken kişi Başbakan’dı.
Gelen resmi heyet oylamadan dakikalar öncesinde Le Palais des CongrËs’ye giriş yaptı.
Ama onların da tıpkı İtalyan meslektaşları gibi sabah 8.30’dan itibaren kulis çalışmalarına başlaması gerekiyordu.
Bunlar önemli ayrıntılar...
Bu tür yarışlarda her şey son dakikalarda belli olur.
Oyunu kuralına göre oynayan kazanır, farklı hesapların içine girenler ise kaybeder.
Kaçan balık büyük oldu.
İzmir, tarihinin en önemli fırsatlarından birini yakaladı ama bunu kullanamadı.
Bizim için tarihi bir kırılma noktasıydı.
Doğrularımızı, eksikliklerimizi yazmaya devam edeceğim.