Ali Ekber Yıldırım dostumuz, Dünya Gazetesi’ndeki köşesinde bizlere sorulan bir soruya çok güzel yanıt vermiş. Neydi soru...
“Tarımdaki büyüme sürpriz mi?”
Ekonomiyle içli dışlı biri olmama rağmen tarımla ilgili bu sorunun cevabını Türkiye’nin bu alandaki en iyi kalemi Ali Ekber Yıldırım’a bırakalım.
* * *
“Büyüme rakamlarını daha iyi değerlendirebilmek için geçen yılın rakamlarına bir kez daha bakmakta yarar var. Geçen yılın 12 aylık döneminde Türkiye, yüzde 4.5 büyürken tarım yüzde 7.5 küçüldü, yani geriledi. Sektörler içersinde negatif büyüme gösteren tek sektör tarım oldu. Üstelik tarımdaki yüzde 7.3’lük küçülme bir rekorun ifadesiydi.
Yüzde 7’nin üzerindeki bir gerileme son 40 yılda sadece iki kez yaşanmıştı. İlki yüzde 7.8 ile 1973’te, ikincisi yüzde 7.6 ile 1989’da. Tarım sektörü için 2007, felaket yılıydı.
Başlangıçta zararı gizlemeye çalışan Tarım ve Köyişleri Bakanlığı bile kuraklığın tarıma zararının 5 milyar YTL olduğunu yıl sonunda doğruladı.
Tahıl üretiminde yüzde 15.5, yağlı tohumlarda yüzde 21.4, tütünde yüzde 18.5, şeker pancarında yüzde 14.1, pamukta yüzde 11, bakliyatta yüzde 20, zeytinde yok yılı olmasının da etkisi ile yüzde 40 ve fındıkta yüzde 20 oranında gerileme yaşandı.
Denilebilir ki, yılın ilk üç aylık döneminde yukarıda sayılan birçok ürün için hasat başlamamış, bu nedenle büyümeye etkisi söz konusu olamaz. Ancak, geçen yıl kuraklık nedeniyle üretici tarlaya bile girmeye cesaret edemiyordu. Dolayısıyla sektörü yakından izleyenler tarımda büyük bir gerileme olacağını görmüştü. Nitekim, yılın ilk üç aylık döneminde tarım sektöründe yüzde 6.9 oranındaki küçülme oldu. Bu yıl ise Güneydoğu Anadolu ve Konya Ovası dışında kuraklık fazla etkili değil. Birçok bölgede ciddi üretim artışı var. Kuraklığın yaşandığı bölgelerdeki üretim gerilemesi ise daha çok yılın ikinci ve üçüncü döneminde büyüme rakamlarına yansıyacak. Bu nedenle 2008’in ilk 3 aylık döneminde tarımın yüzde 5.6 büyümesi çok da sürpriz değil.”
* * *
Çiftçinin, tarımla uğraşan üreticinin sıkıntısı bugünün konusu değil.
Hükümetlerin yıllar boyu devam eden ilgisizliğine son yıllarda artan küresel ısınmanın etkilerini de eklediğimizde ortaya çok kötü bir tablo çıkardı.
Bütün bunların üzerine hem Avrupa Birliği’nin, hem de ABD’nin Türkiye’ye biçtiği yeni rol dikkate alındığında tarım sektörünün işi giderek zorlaştı.
Ekim alanlarının daraltılması, kırsal nüfusun şehirlere göçünü teşvik eden politikalar hep çiftçimizi zarar uğratan nedenler oldu.
Akla ikinci bir soru daha geliyor.
“Peki çiftçi üretimden kopmuş mudur? AB’nin, ABD’nin kendisine verdiği ve hükümetin de buna destek olduğu bu role rağmen işine devam etmiş midir?”
Ali Ekber Yıldırım’ın bu soruya cevabı da şöyle...
“Sürpriz olan, hükümetin 2007 tarımsal desteklerini aylarca geç ödemesine, hatta bazı destekleri bugüne kadar ödememesine rağmen birçok çiftçinin üretimden kopmamasıdır. Sürpriz olan, mazot, gübre, ilaç, enerji ve kredi yükü başta olmak üzere bütün girdilerde son bir yılda yüzde 70 ile yüzde 100 arasında artış olmasına rağmen çiftçinin tarımsal üretimi sürdürmesidir. Geçen yılın olumsuz şartları tarıma yeni bir fırsat da sağladı. Artan gıda fiyatları, tarımsal üretime yönelmeyi artırdı. Bu nedenle yılın ilk 3 aylık döneminde tarımdaki bu büyüme trendi büyük bir felaket olmazsa bundan sonraki 9 aylık dönemde de devam edecektir.”
Son söz... Türkiye tarım sektörünün kıymetini bilmelidir.
Kararlı, istikrarlı politikalar geliştirmelidir.
Ve... Çiftçisini kimseye ezdirmemelidir.