Yazarlar Diana ve İskoçlar

Diana ve İskoçlar

10.09.1997 - 00:00 | Son Güncellenme:

Diana ve İskoçlar

Diana ve İskoçlar

Ali SİRMEN


ELSİNORE Sarayı'nda, fücur (ensest) ile karışık cinayet, eğer baba Hamlet'in hayaleti, oğlu genç prense görünmemiş olsaydı, pekala hasıraltı edilecek, Prens Hamlet bile, amca - babası ile yenge - annesinin birlikte saltanat sürmelerine gönlü, elvermese bile boyun eğmek zorunda kalacaktı.
Ama Sheakespeare'in oyununda, gece oğlu prense görünen maktul kralın hayaleti bütün düzeni bozar ve Danimarka Sarayı'nda kokuşmuş bir şeyler olduğunu ortaya koyar.
On gündür başka bir hayalet Buckingam Sarayı üzerinde dolaşmakta ve Birleşik Krallık'ta iyi gitmeyen, köhnemiş bir şeyler olduğunu ortaya koymakta.
Bu gerçeği, sonunda alışılmadık biçimde, halkına seslenen Kraliçe de kabul etmek zorunda kaldı.
Diana'nın hayaleti, hanedana her şeyin tümden değişmemesi için, bazı şeylerin değişmesi gerektiğini sonunda anlattı.
Tüm Britanya Adaları halkları, genç prensesten bir efsane kişiliği yarattılar ve, kendilerini gördükleri en büyük savaşta yengiye ulaştıran Winston Churchill'e bile yapmadıkları bir veda töreni düzenlediler Lady Di'ye.
Evet Britanya Adaları'nda oturanlar diyorum, salt İngilizler değil. Yas haftası boyunca İskoçya ve İrlanda'da idim ve gördüklerim beni derin bir şaşkınlığa itti.
Yetmiş beş yılı aşkın süredir, İngiltere'den ayrı yaşayan, bağımsızlığını kanla kazanmış olan, geçmişte Londra ile ortak anıları hiç de hoş çağırışımlar yapmayan İrlandalılar bile içten bir sevgiyle bağlanmışlardı Diana'ya ve de yalnızca bayrakları yarıya indiren, resmi bir tavırla sınırlı kalmayıp, tıpkı İngiltere'deki gibi, kiliselerin önüne çiçek bırakıyorlar, defteri imzalıyorlardı.
James Joyce'un yapıtlarında adı çok geçen, İrlanda Anayasası'nın hazırlandığı, Shelbourne otelindeki 318 numaralı odama, 5 Eylül günü bırakılan yazıda, otelin müdürü personelin cenaze günü saat 11.45'te beş dakikalık bir saygı duruşunda bulunacağını bildiriyor ve bu sırada hizmetlerin durmasını müşterilerin anlayışla karşılamalarını rica ediyordu.
Belki daha da önemlisi, İskoçya'nın geleceği ile ilgili olarak yarın yapılacak olan oylamanın üzerinde Diana'nın etkisidir.
İskoçların da İngilizler hakkındaki duygularının pek olumlu olmadığını söylemeye gerek yok.
İşte yarın bu İskoçlara iki soru sorulacak, bunlardan birincisi, İskoçya'nın özerkliği ile ilgili, eğer İskoç halkı kabul ederse, Edinbourgh'da bir İskoç parlamentosu oluşacak ve Avam Kamarası'ndaki İskoçlar'ın yanı sıra, Edinbourgh'daki parlamentonun milletvekilleri, yerel konularda kararlar alıp, yasalar çıkaracaklar.
İkinci soru ise, kimi vergileri yükseltme veya hafifletme yetkisinin de bu parlamentoya verilip verilmemesiyle ilgili olacak.
İşçi Partisi lideri Tony Blair bu özerklik referandumunu, daha seçim kampanyası sırasında vaat etmişti. Şimdi de, Başbakan olarak, sözünü tutuyor.
İşin garibi Diana'nın ölümü bu oylamayı bile etkilemiş olmasıdır.
İskoç dostum Andrew Mc Donald, "Her şey çok basitti. Tahminlere göre, iki soruya da % 80 oranında evet yanıtı çıkacaktı; ama, Diana'nın ölümü her şeyi değiştirdi, şimdi evetler ile hayırlar neredeyse başabaş" diyordu.
Yas haftası boyunca bu konuda propaganda da yapılamadığından her şey son birkaç güne kalmıştı.
Diana'nın İngilizlere hiç de sempatiyle bakmayan, tarihi boyunca onlarla mücadeleyi elden bırakmamış olan İskoçları bile, böylesine etkilemiş olması ve bir ulusun, düşünüp taşınarak, karar verilmesi gereken, yaşamsal konuda dahi böylesine duygusal olabilmesine şaşmamak elde değil.

Yazara Email A.Sirmen@milliyet.com.tr