Doğan Heper

Doğan Heper

dheper@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Türkiye’de 2 tip var. 1- Hiçbir şeyden haberi olmayanlar.
2- Her şeyden haberi olanlar.
Her şeyden haberi olanlar da ikiye ayrılıyor.
a- Haberi yokmuş gibi davrananlar.
b- Haberi olduğunu ortaya koyanlar.
* * *
Bu tasnifi özellikle Türkiye Cumhuriyeti’nin bölünmek istenmesi üzerine yaptım.
Gazetelerin çoğunu ve TV’lerdeki açık oturum ve tartışma programlarını okumayan ve seyretmeyenler Türkiye’nin bölünmenin eşiğine getirildiğini söyleyenlerin sözleri masal gibi geliyor.
* * *
Bakın CNN’de cuma akşamı bir tartışma programı vardı. Tabii konu Türkiye’nin bölünmek istenmesiydi.
Katılanlardan biri MİT eski müsteşar yardımcısı Cevat Öneş.
Ben onun görevde olduğu yıllarda yetkili olsam onu görevden alırdım...
Bir tartışmacı daha vardı, o da Türkiye’de mi yaşıyor belli değil. Türkiye coğrafyasını, komşularını, tarihini adeta bilmiyor. Büyük devletlerin başkalarını alet ederek bu toprakları cehenneme çevirdiğinden sanki habersiz.
Hele bir Altan Tan var ki, o her zamanki gibi alttan alta değil, açıkça 73 milyonun arasına ayrılık tohumları, düşmanlık tohumları atmaya devam ediyor ve bu kez toplumsal barışa adeta bomba atıyor. Allah’tan ki Kürt kökenlilerin çoğunluğu ve Türkler ona itibar etmiyor.
Altan Tan bağırıyor
“1071’de Türklere Anadolu’nun kapısını Kürtler açtı... Şimdi dağdan gelen bağdakini mi kovacak”.
“Türkler ve Kürtler kardeştir” diyen çoğunluk onun bu sabotajını boş çıkaracaktır.
* * *
Aynı gün iki gazetemizde iki haber var. Akşam manşetinde: “Karşımızda bir devlet var. KCK aslında Kürt devlettir” diyor.
Milliyet’te ise, “Aydınlardan KCK bildirisi deniyor ve o aydınların isimleri de verilerek. bir grup aydın KCK davasında tutuklu Kürt siyasetçilerin serbest bırakılmasını istiyor” diye devam ediliyor. Bir süre önce 17 Ekim 2010 tarihinde bu köşede Kürt asıllı milletvekili Dengir Mir Mehmet’in de “KCK’nın Güneydoğu’da müstakil bir devlet yapılanması”, olduğunu söylediğini, yazmıştık.
Kanal D geçen akşam gösterdi. KCK’nın “öz savunma gücü” Şemdinli’de çalışmaya başladı bile. Artık Türkiye Cumhuriyeti’nin asayiş güçlerine rakip var!..
Peki Milliyet’in haberinde isimleri yer alan “aydınlarımız”ın yapmak istediği ne?
* * *
Ankara, inşallah atı alan Üsküdar’ı geçmeden kendine gelir, havanda su dövmekten vazgeçer de Türkiye’nin bütünlüğü korunur. Yoksa...

Haberin Devamı

KAÇINCI KAT YANMAZ
“Gökdelenlerde yangın çıksa facia yaşanır...”
Bunu ben söylemiyorum Kadıköy Belediye Başkanı Selami Öztürk söylüyor.
Bunu okuyunca ben de,”İstanbul’da 5 kattan yüksekte oturmam” demekte haklı olduğumu anladım.
Çünkü itfaiye merdivenleri gökdelenlerin 20-25 katına erişebiliyor mu? Erişse Başkan Öztürk böyle konuşur mu?
Ama konuşma yetmez. Acele tedbir gerekir.Tedbiri de yetkililer, belki de belediye başkanları alacak, itfayenin gökdelenlerde de yeterli olmasını acele sağlayacak ve bunu ilan edecekler.

Haberin Devamı

KURSA İLGİ YOK
İşte haber:
“BDP’nin Kürtçe bilmeyen vekillerle parti personeline yönelik Kürtçe kursuna ilgi olmadı.
İlgi az olunca, kursun ‘rafa kaldırılması’ gündeme geldi.” Yoruma gerek var mı?

Haberin Devamı


YA RUHSATSIZLAR
“Silah ruhsatı” yeni kurallara bağlanıyor. Bu kurallar Meclis genel kurulunda değişebilir. Değişmelidir. Ama değişmeyen, daha doğrusu kuralsız olan silahlar ne olacak? Yani kaçak silahlar.
O hiç konuşulmuyor.
Ruhsatsız silahlar ruhsatlıdan çok ve cinayetlerin, yaralamaların çoğu bunlarla yapılıyor. Bunlar için tedbir ne, yıllardır bunu düşünen yok. Bu ne biçim adalet...

EĞİTİM
Başarıdan ne haber?

Benim aklımın almadığı bir konu var.
İkide bir, eğitim sistemimizde yapılan değişiklikler...
Eskiden bu değişiklik genellikle Bakan değiştikçe olurdu.
Şimdi ise Bakan değişmese de eğitim sistemi değişiyor.
Cumhuriyet kurulalı şu kadar yıl oldu ama eğitim sistemi bir türlü yerine oturtulamadı.
Acaba medeni dünyada da böyle mi?
Batı’da da böyle mi?
Yabancı dil bir mecburi olur bir kaldırılır.
Sınıfta kalma kaldırılmak istenir. Daha başkaları da var.
Bunlar ana konular değil mi? Çok düşünüp taşınıp karar almak gerekmez mi?
Evet eğitimde en küçük bir değişiklik bile çok düşünmeyi gerektirir, bizde ise aksi.
Üstelik bu değişiklikler başarı getirse neyse. Nerede?
Türkiye 33 OECD ülkesi arasında sondan 3., 65 ülke arasında ise 39. sırada. 15 yaş grubu öğrencilerin okuma, matematik ve fen becerilerini ölçen bir sınav olan PİSA sonuçları, Türkiye’nin ne kadar değişiklik yaparsa yapsın başarı sağlayamadığını ortaya koydu.
Demek ki marifet çok değişiklik yapmakta değil, işe yarayan değişikliklerde.

EVLİLİK
Sosyal değişim...

TV’lerimizde birkaç evlenme programı var.
Ben Esra Erol’un programına sık sık bakıyorum. Beğeniyorum.
Niye?
Türkiye’deki hızlı sosyal değişimi gözler önüne seriyor diye. Ama geçen gün bir program esas görevinden ayrıldı ve adeta işkence halini aldı.
Esra Erol Adanalı 18 yaşındaki bir hanımı, seçtiği adaylardan biriyle adeta zorla evlendirmek istedi.
Ben işte buna karşıyım. Evlenmek isteyenin iradesini değiştirmek için tutulan yolu işkence haline getirmeyelim.
Hanım beğenmemekte rekor kıran Cüneyt Bey gibi erkekler varken, bu kadına yapılanlar tasvip edilebilir mi?

OLAMAZ MI?
Yerli marka oto
Bu yıl da “yerli mallar haftası” başladı ve bitti.
Bu bana Orhan Yüce’yi hatırlattı.
Orhan Yüce geçenlerde öldü. O otomotiv sektörünün duayenlerinden biriydi. Allah rahmet eylesin.
Benim söyleyeceğim şu.
O, son görüşlerini otomobil fuarını gezdikten sonra belirtmişti.
Ben de aynı görüşteyim, birçok kişi de.
Nedir bu görüş, “Neden bir yerli markamız yok bizim. İran bile kendi markasıyla bizim pazarımızda. Bizim yerli bir markamız olmaması ciddi bir hata, bir eksik değil mi?”
Evet, Türkiye otomotiv cenneti oldu. Dünyanın her markası burada. Ve bunların çoğu bu ülkede imal ediliyor ama üretilen bir yerli marka otomobil yok.
Kim bunun nedenini açıklayacak?