Doğan Heper

Doğan Heper

dheper@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Türkiye’de başarılı işlerle başarısızlar atbaşı gidiyor. Bunda daha çok AKP Genel Başkanı ve Başbakan Tayyip Erdoğan’ın rolü var.
O aldığı oyun hakkını veremiyor. O istese şimdiki gibi Türkiye’nin yarısının değil de en az üçte ikisinin oyunu alabilir.
En aşağı bir Adnan Menderes kadar sevilebilir. Hele bugün rakibi sayılacak lider vasıflı bir parti başkanı yokken. Ama o bu konuda yanlış bir politika izliyor ve halkın en az yarısını tutumuyla kendinden uzaklaştırıyor ve bazı işlerde başarısız oluyor.
* * *
Mesela Erdoğan’ın “kişilikli medya” ile arası iyi değil.
Maliyecileri o şahsiyet sahibi medyanın üstüne yolluyor.
Onları da korkutup kendi dümen suyuna girmelerini istiyor, bekliyor...
Hapiste birçok muhalif gazeteci var.
Haklarında soruşturma açılmayansa yok gibi.
Bunları gören ABD Elçisi Ricciardone şu açıklamalarda bulunmuştu:
“Eleştirel de olsa basın özgür olmalıdır. Bir taraftan özgür basından söz ediliyor, diğer taraftan gazeteciler nasıl gözaltına alınıyor, bunu anlamıyoruz. Demokrasinin bir diğer olmazsa olmaz şartı özgür ve bağımsız yargıdır.
Konuyu yakından takip ediyoruz. Biz masumiyet karinesinin unutulmaması gerektiğine inanıyoruz.”
Bu sözlere Başbakan Erdoğan çok kızdı.
Hüseyin Çelik ve Bülent Arınç veryansın etti.
Bunun üzerine ABD’den de ses geldi ve Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Philip Crowley, “ABD Büyükelçisi Ricciardone’nin sözlerinin arkasında olduklarını” söyledi. “Türkiye’de gazetecilere yapılan muameleler konusundaki mevcut gidişattan kaygılı olduklarını” ifade etti. Crowley “Herhangi bir ülkenin evrensel ilkelere saygı konusunda çizgiyi aştığını düşünürsek, bu konuları gündeme getirmekten çekinmeyiz” diye konuştu.
Bu gerginliğe lüzum var mıydı? Bu gerginliği yanlış, gereksiz “kabadayılık”la Erdoğan ve Bakanları yarattı sayılmaz mı?
Üstelik son günlerde Balbay ve Özkan’ın Silivri Cezaevi’nde başına gelenler de bu gerginliğin üzerine tuz biber ekti, denmez mi?
AKP hem şahsiyet sahibi basını kaybediyor, hem bunu gören halkımızı ve dış dostlarımızı... Bu politika yanlış değil mi?
* * *
Oysa bugünlerde çok önemli bir haber var.
“Devletin kritik kurumlarına sızan askeri casusluk çetesi ele geçirdiği gizli belgeleri yabancılara pazarladı.”
Mesela hükümet halkı bölücü işlerle uğraşacağına bu casusluğun bir an önce aydınlanmasına çalışsa halkımızın gönlünü kazanmaz mı? Başbakan “kendi helikopterimizi, kendi jetimizi yapacağız” deyip haklı olarak halkın sevgisini ve takdirini üzerine çekerken, bunların casusluğuna meydan verilmeyeceğini de ilan etmiş olmaz mı?
Örnekler çoğaltılabilir.

Haberin Devamı

TAHLİYE BAŞARISI
Türk tarihinde yalnız başarılı savaşlar, zaferler yer alacak değil ya.
İşte günümüzün başarısı “tahliye”...
Binlerce Türkü, hükümet Libya’dan kısa sürede çıkartabildi. Bunu başarmak için adeta seferberlik ilan etti ve dünyaya örnek oldu.
Gemiler, uçaklar Kuzey Afrika’ya yöneltildi. Askerler koruma görevini yaptı, Kızılay yiyecek, içecek ve sağlık hizmeti verdi.
“Doğruya doğru eğriye eğri” demek bizim, yani gazetecilerin görevi olmalı. İşte bu tahliyeyi başaran hükümeti, bu hükümetin başkanını, bakanlarını, hava, deniz kuvvetlerinizi ve emeği geçen her görevliyi kutlarım.

Haberin Devamı

BENİM FATİH CAMİİM
Erbakan’ın cenazesi Fatih Camii’nden kaldırıldı.
Fatih Camii denince benim gözlerim yaşarır.
Neden?
Pertevniyal Lisesi son sınıftayız. O günlerde en itibarlı, en gözde meslek mühendislik. Arkadaşlarımızın da çoğu mühendis olmak için teknik üniversite sınavına girdiler. Kazananlar sevindi.
Ama bir arkadaşımız kazanamayınca çok ama pek çok üzüldü. Ve o üzüntüyle Fatih Camii’ne gitti, minareye çıktı, kendisini taş zemine bıraktı. Ölmüştü.
Onu unutamam...

Haberin Devamı

BİR ANI VE
Erbakan, Erdoğan

Erbakan’ın yaşamı odalar birliği başkanlığından başbakanlığa kadar istikrarlı bir yol haritası çizdi.
Bu siyasi yol haritası Milli Görüş olarak 40-45 yılı kapsadı ve başbakanlığından sonra da devam etti. Erbakan’ın son partisi SP (Saadet Partisi) idi.
Ama Erbakan’ın en büyük eseri istemeden de olsa AKP’yi ve Tayyip Erdoğan’ı ortaya çıkarması olmuştu. İstemeden olduğunu onun şu sözlerinden anlıyoruz, “Tayyip talebemdir ve Türkiye’nin iyiliği için onu değiştirip başka işlerde kullanacağım...”
Erdoğan onun mahiyetinde siyasete girmiş ve onun mektebinden yetişti. Erbakan’dan ders almasalardı, onun iyi ve kötü yanlarını görmeselerdi ne AKP olurdu ne Erdoğan, ne de onların muhafazakar iktidarı.
Ve Tayyip Erdoğan, arkadaşları ile AKP’yi kurup dinci, islamcı kesimi başa getirmişti.
“Patates dini”, “kanlı mı olur kansız mı?”
“Gulu gulu dansı”, “kadayıfın altı kızardı” gibi Erbakan’ın tahrikçi de sayılan bazı sözlerini terk ederek, Milli Görüş’ü iktidara gelecek hale getiren Erdoğan ve AKP olmuştu.
Yani AKP, Refah’tan çıkmış ama Refah’ın hatalarını terk etmiş sayılabilirdi. Bu yüzden de halkın yarısının oyunu alabilmişti.
Oysa Erbakan kendi bildiği yolda devam etmiş ve sonuçta Türkiye’ye hakim olamamış ama onun çocuğu sayılabilen AKP ve Erdoğan bunu başarmıştı. Yani “boynuz kulağı geçmiş”ti.
Bir de hatıram var. Ben Milliyet’in Genel Yayın Yönetmeni’ydim, Erbakan ziyaretimize gelmişti. Benim odamda çok şey konuşuyoruz. Ve Erbakan’ın şu cümlesi bizi yakından ilgilendiriyor: “Ben her sabah Milliyet ne yazmış öğrenmeden güne başlamam.”
Bu arada bir şeyi daha belirtmeyi dürüstlük gereği sayıyorum. Hayattayken Erbakan’ın siyasetini Türkiye için geriye gidiş, daha doğrusu felaket olarak görenlerin ölümden sonraki davranış ve sözlerini görünce, “riya” sen her zaman var olacaksın, demekten kendimi alamıyorum.
Allah rahmet eylesin.

EĞİTİMDE
Tarih ele alınmalı
Türk ordusunun “Kafkaslar’daki başarısı” TRT için dizi yapıldı.
Bu münasebetle konuşan Başbakan Tayyip Erdoğan; “Türklerin geçmişte, başarılı tarihleriyle ilişkilerinin kesilmek istendiğini” söyledi.
Böylece belki de Türklerin ve Türkiye’nin daha kolay bölüneceği hesap ediliyor. Bunun farkında olmak için çok ileri zekalı olmaya gerek yok. Bunların bazılarının çeşitli isimlerde dernekler kurup dışarıdan para aldıkları bile aleni söylenmiyor mu? Bölücü anketleri bunların bazıları dışardan aldıkları bu paralarla, sureti haktan görünerek yapmıyorlar mı?
Bunu eğitimde tarih derslerine verilmeyen önemde de görüyoruz.
Mesela TV’de “Muhteşem Yüzyıl” dizisi var.
Oradaki padişah Süliman (Süleyman)ın öncesini ve sonrasını isim isim sayabilir miyiz?
Lise mezunumuz çok ama mesela Osmanlı padişahlarını sırasıyla sayanımız kaç tanedir.
Bunu ölçü diye, örnek olsun diye söylüyorum.
Okullardaki tarih eğitimi sil baştan ele alınmalı...