Doğan Heper

Doğan Heper

dheper@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

"İnkâr" ne demek?"İnkâr" bir "hakikat", gerçek" varsa söz konusu olabilir.Biz soykırımın "sözde" olduğunu, gerçekte olmadığını söyleyenlerdeniz.Yani "sözde soykırım" diyoruz.Öyleyse Fransız Meclisi'nin kabul ettiği yasa tasarısına (yasalaşması için hükümetin ele alması ve Senato'da kabulü gerek) "soykırımı inkâr yasası" değil, bizim açımızdan "sözde soykırımı ret yasası" demek daha yakışık almaz mı?* * *TÜRKİYE'de 301. maddenin kaldırılmasını veya değiştirilmesini isteyen Avrupa'nın düşünceyi ifade etmeyi önleyen Paris'e aynı şiddetle karşı koymaması ve geri adım attırmaması ilginçtir.İlginç bir şey daha var. Ağrı Dağı'mıza çıkıp zirveye Ermeni bayrağı diken ABD'li öğrenciler. Acaba bunlar veya başkaları Ermenistan'da bir yere Türk bayrağı dikebilir mi?* * *İYİ ki YÖK Başkanı'mız var.Teziç kendisine Paris tarafından layık görülen "Commandeur de la Legion d'Honneur" nişanını iade ederek tarihe geçti. Fransa'nın bu en büyük nişanını iade eden ilk kişi olarak. Hem de Ermeniler yüzünden. Farka bakın... * * *ORHAN Pamuk'a gelince.Onun Nobel ödülü kazanmasına Türkiye 70 milyonuyla, yani bütün halkımız sevinmedi, bütün yurt bayram etmedi.Neden?Bu nedenin cevabını Pamuk'un annesinin sözlerinde bulmak mümkün.Şekure Hanım, oğlunun "Türkler 1 milyon Ermeniyi ve 30 bin Kürdü öldürdü" sözleri için, "Orhan bir Avrupa gazetesine yanlış bir şey söylemiş" diyor.Ama bu sözlerin yanlış olduğu itirafını herhalde Orhan Pamuk'un ağzından duymadığı için Cumhurbaşkanı Sezer Nobel alan Pamuk'u kutlamayı düşünmüyor.Tartışılan bir şey daha var.Bu ödül siyasi amaçlarla mı verildi, yoksa Orhan Pamuk'un edebi kişiliği mi, başarısı mı dikkate alındı?Bakın Orhan Pamuk'un ödüllendirildiği günden hemen sonra Norveç de Hrant Dink'e "Björnson Ödülü"nü verdi. Ne tesadüf değil mi?* * *BU tartışmalar şimdi geride kaldı sayılabilir.Türkiye'nin ve Türk halkının artık bir "Nobel"i var, bunu da ülkemize Orhan Pamuk getirdi.Ve Orhan Pamuk Amerika'daki Ermenilerin düzenlediği söylenen konferansa katılmayacağını bildirerek, Fransa'nın da doğru yapmadığını söyleyerek Türk halkının tümünün, 70 milyonun arasına dönme işaretlerini verdi.Artık Türk halkının tamamı onunla iftihar edebilir. ÇOĞUMUZ Fransa'nın kabul ettiği gibi, "soykırımın inkârına ceza..." diyoruz. Hükümete göre, Türkiye ekonomisi şaha kalkmış durumda.Baksanıza, Avrupa dünyayı Türk malı TV'lerde izliyor. Oysa öğreniyoruz ki bu Türk mallarında (!) bizim katkımız yüzde 3.Üstelik ihracat arttıkça ithalat da artıyor.Yani şu kadar yıl sonra montaj sanayiinden ileri gidemedik. ŞAHA KALKAN MONTAJ Kocaların mazereti Peki, "çözüm" dediğiniz nedir, onu da söylesenize. AB yetkilileri: "Kürt sorunu çözümlenmeden Türkiye AB'ye giremez." Milli futbolculara ve Terim'e 40 bin doları aşan servetler dağıtılıyor. Oysa yenilgiye ceza yok. Olur mu? Gazozlarda alkol bulundu da... Artık sarhoş kocaların, eve gece geç gelince, karılarına karşı ileri sürebilecekleri mazeretleri var: "Karıcığım, vallahi gazoz içtim." MİLLİYET VE Hasan Abi'nin kitabı çıktı."olaylar ve insanlar'ın peşinde bir ömür".Bu bir söyleşi. Söyleşiyi yapan da Sefa Kaplan.Bu 400 sayfayı okuyunca Türkiye'de gazetecilik ve Türkiye'nin en büyük fikir gazetesi Milliyet hakkında bilmediklerinizi öğreniyorsunuz.Çeşitli anekdotları Hasan Abi'nin o yumuşak ama zaman zaman da acıtan üslubuyla okuyor, gülümsüyorsunuz.Hasan Abi bana yolladığı kitabına "... Sen bu hikâyeyi bilirsin..." diye yazmış.Doğru, ben Milliyet hikâyesini yaşayanlardan biriyim. Hem de 42 yıl. Bir ömür eder. Dile kolay derler ya, öyle. Hem de bu yılların tama yakın bir bölümünü yazı işlerinde, yani "mutfak"ta geçirerek.Yıllardır İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi'nde derslerime şöyle başlarım: "Ben size Milliyet'te yaşadıklarımı, yani orada öğrendiklerimi nakledeceğim o kadar." Yani Milliyet bir okuldur, hem de yaşınız kaç olursa olsun, kıdeminiz kaç yıl olursa olsun.Hasan Abi'nin kitabını da böyle okudum. "Sen bu hikâyeyi bilirsin..." dediği halde su gibi okudum...Size de tavsiye ederim.Çünkü "Milliyet yazdıysa doğrudur.""Haber neredeyse Milliyet oradadır." Bunu Milliyet Başbakan'ın atlattığı ani hastalık nedeniyle de ispatladı.Ve Pulur'un kitabını okuyan, bir duayenin ağzından Babıâli'yi ve Milliyet'i öğrenir... Hasan Pulur'un kitabı AMA NASIL? Gençler Meclis'e.Bu sloganla Meclis seçilme yaşını 30'dan 25'e indirdi.Partiler, partililer 37 milletvekili hariç bu değişiklikten yana. Böylece 6 milyon genç seçmene seçilme yolunun da açıldığı hesap ediliyor.Peki ama pratikte, seçilme yaşının 25'e inmesi gençlerin hepsinin işine yarayabilir mi?Hayır.Çünkü lisenin 18 yaşında, üniversitenin de 25 yaşında bitirildiğini farz edelim. Arada hazırlık sınıfı ve sene kaybını da dikkate alırsak veya okunan fakülte mesela tıp ise bu yaş 25 hatta 26-27'ye çıkabilir. Erkekler için askerlik süresini de buna eklemek gerekiyor. Sonra her genç için 25 yaşı seçim yılına denk gelecek değildir. Öyleyse 25 yaş pratikte seçilmek için pek de işe yaramayacaktır. Yeni durumdan olsa olsa 30 yaşa yakın bazıları istifade edecektir.Ama değişiklik siyasi partilerin "Biz gençlerden yanayız" demeleri için bir vesile olacaktır, olmuştur... Onlar "6 milyon genç seçmene vekillik yolunu biz açtık" diyecekler.Bunun ilk işaretini de Başbakan ve AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan verdi. Başbakan, "Yeni sloganımız: Haydi gençler Meclis'e" diye konuştu. Konuşsun... dheper@milliyet.com.tr Haydi gençler Meclis'e