Doğan Heper

Doğan Heper

dheper@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


       Taksim Toplantısı'na konuşmacı olarak katılan Yunanistan Dışişleri Bakanı Yorgo Papandreu'nun sorulara verdiği cevaplar neyin ifadesiydi?
       Resmi Atina'nın pek de değişmediğinin.
       Deprem felaketi yıllarca baskı altında kalan bir şeyi ortaya çıkarttı:
       Türk - Yunan halkları birbirine düşman değil.
       Bu iki halk dost olduğunu bağırmak istiyor, sivil toplum örgütleri işbirliği içinde olmak istiyor; iş dünyası, bilim dünyası ortak çalışmalar yapmak istiyor.
       Bunlara tek engel var, Atina yönetimi.
       Atina'da hangi parti hükümet olursa olsun, iktidar Türk - Yunan yakınlaşması konusunda halkın gerisinde kalıyor. Türkiye vizeyi kaldırdı, Atina hala Türkiye'ye vize uyguluyor.
       * * *
       DEPREM nedeniyle halk bastırdı, yönetim yakınlık gösterdi.
       Buna memnun olmamak mümkün mü?
       Ama Atina yönetiminin samimiyeti konusunda, bizim gibi; "temkinli, ihtiyatlı olmak, gerçekçi olmak gerekir" diyenler de vardı.
       Şimdi aceleci olmamanın gereği daha iyi anlaşılıyor.
       Geçen gün Yunanistan Savunma Bakanı Akis Çohacopulos'un hiç de şirin olmayan konuşması; önceki gün Başbakan Kostas Simitis'in, "Türkiye'nin AB'ye adaylığı için Ege sorununun çözümünün şart olduğunu" ileri sürmesi, gerçeği bir kez daha ortaya koydu. Acele ve abartılı iyimserlik yanıltıcı olabiliyor.
       * * *
       GELELİM Taksim Toplantısı'na.
       Papandreu'nun sorulara verdiği cevaplardan, depremden sonraki gelişmelere rağmen, ilişkilerimizin bulunduğu gerçek yeri gösteren şu noktaları saptamak mümkün:
       "Türkiye Kıbrıs'ta işgalcidir.
       Kıbrıs'taki Rumlar, güneyin de Türkler tarafından işgalinden korkuyorlar.
       Kıbrıslı Türkler Kıbrıs'ta azınlıktır.
       Türk askeri Kıbrıs Rum halkını tehdit ediyor, Türk askeri Kıbrıs'ı terk etmelidir.
       Yunan halkı Batı Trakya'nın Türkiye tarafından işgalinden korkmaktadır.
       Helsinki'de Türkiye'nin AB'ye adaylığı için henüz karar vermedik.
       Türkiye, AB'yi ciddiye almalı. Avrupa'nın istediklerini yerine getirmeli."
       Bu arada Papandreu, Balkanlar'da azınlık durumundaki Yunanlılardan bahsederken, Türkiye'deki Kürt kökenlileri de bu sınıfa sokuyordu.
       * * *
       BUNLARI depremden önce de Atina en sert şekilde savunuyordu, şimdi anlıyoruz ki; depremden sonra da bu konularda Atina'da yumuşama yok.
       Öyleyse değişen ne?
       Papandreu'nun Türkiye'ye gelmesi Taksim Toplantısı'nda konuşması, dün de İstanbul Üniversitesi'ndeki açılış törenine katılması bizatihi önemli, çok güzel, başlı başına bir jest ama uluslararası ilişkiler şahsi jestleri aşan, hükümetlerin kararlılık gösterilerine de ihtiyaç duyuyor.
       "Depremle başlayan sıcak ilişkileri sürdürmek için çalışmalıyız. İlişkilerimiz yakında çiçek açacak. Dostluğumuzu hiçbir fay hattı bölmeyecek."
       Olumlu adımlar, parlak sözler, güzel cümleler şeklinde kalmamalı, onları aşmalı.
       Üstelik Taksim Toplantısı'nda güzel cümlelerin katalizör, asıl düşüncenin ise açık şeçik ve en vurucu şekilde satır başlarını teşkil ettiği görülüyor.
       Atina değiştiğini göstermek için, tek bir etkin jest yapıp, Helsinki'de Türkiye'nin adaylığı için oy verir mi?
       Görelim. Samimiyeti anlayalım.



Yazara E-Posta: dheper@milliyet.com.tr