Doğan Heper

Doğan Heper

dheper@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

‘Gerekirse mayınları biz temizleriz.” “PKK’yı arar bulur yok ederiz.” Bu iki cümleyi de Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ söyledi. Ve medyanın büyük bir kısmında bu sözlere gerekli değeri verdi.
Genelkurmay Başkanı, “Mayında iletişim noksanlığı yaşadık” diyerek bana göre adeta “Anlayana sivrisinek saz” hatırlatması da yaptı.
Neyse ki kanun yetkiyi önce Savunma Bakanlığı’na bıraktı, Genelkurmay da artık bu konuda söz sahibi olabilecek.
Yani, ordu isterse mayınları, zor da olsa, temizleyebilir.
Benim gibi “Ordu o alanı mayınladı, şimdi temizleyemiyor mu?” diyenlere, bundan iyi cevap olur mu?
Moral geç de olsa yerine geldi.
* * *
İkinci konu ise, Genelkurmay Başkanı’nın “PKK’yı arar bulur yok ederiz... Üniter devletin çivisi oynatılamaz” cümleleriyle özetlenmişti.
Başbuğ sözlerini bir örnekle de perçinlemişti. Yugoslavya.
Yani, kardeş kardeşe düşürülmeyecek. DTP’nin ve PKK’nın istediği yerine getirilmeyecek...
* * *
Bazıları, “Siyasiler varken, askere söz düşmez” diyorlar.
Doğru, ama...
Bunu, 72 milyonu, yakından ilgilendiren, en hayati, en yaşamsal sorun olan terör ve bölünme konuları ortada iken söylüyorlar.
Cumhurbaşkanı “Tarihi fırsat” diyeli bayağı zaman geçti ama her gün açıklama bekleyenleri, Cumhurbaşkanı hayal kırıklığına uğrattı, uğratıyor. “Fırsat nedir?” hâlâ belli değil.
Öyleyse, siyasiler konuşmaları lazımken konuşmazsa, askerlerin konuşması neden yargılansın?  Yalnız Ahmet Türk ve Karayılan mı konuşacak? Meydan onlara mı bırakılacak?
DTP, bölgede yaşayanları korkutarak, Türkiye oylarının ancak yüzde 6’sını aldı ya, şimdi kardeşi kardeşe düşürecek, buna göz mü yumulacak?
* * *
DTP Genel Başkanı Ahmet Türk bakın bu konuda ne diyor?
“Genelkurmay Başkanı Türkiye’de askerin bakışını ortaya koydu. Burada biz siyasileri muhatap alırız, siyasilerle tartışma yürütmek isteriz. Ama sonuç olarak Genelkurmay Başkanı’nın da Başbakan’ın, Cumhurbaşkanı’nın yerine konuşmaması gerektiğini öğrenmesi gerekir. Aslında Genelkurmay Başkanı’nın mesajları bize değil, Cumhurbaşkanı ve Başbakan’aydı diye değerlendiriyorum.”
Ahmet Türk, Orgeneral Başbuğ’un “Türkiye, Yugoslavya olabilir” uyarısıyla ilgili de şöyle diyor. “Türkler ve Kürtlerin ilişkileri Yugoslavya gibi değil. Bin yıllık bir geçmiş var. Türkiye kendine özgü bir formül bulmak zorundadır.
Evet. Bu formül de netleşti.
Şimdilik federasyon.
İstekleri Türkiye’yi Türk-Kürt federasyonu haline getirmek.
Bu artık açıkça söyleniyor, isteniyor.
Peki Gül ve AKP ne diyor?
Onlarda ses yok.
Öyleyse...
İyi ki İlker Başbuğ var, iyi ki o konuşuyor...

Haberin Devamı

BÖYLE KONUŞULMAZ
Siyasiler, liderler özellikle Başbakan kötü örnek oluyor. Önce çocuklara. Başbakan, partisi için AKP diyenlerin “edepsiz” olduğunu söyledi. Ama ne söyleyiş.
Adeta ağzı köpüre köpüre, dövecekmiş gibi.
Oysa başbakanlar ağırbaşlı olur, sözleri çoğunlukla edebidir. Benzetme ve cinaslarla, esprilerle doludur. Böyle olmalıdır. Onlar hitabet örneği verir. Ama Erdoğan’da bu yok. Bizde belki de siyasetin bu yönü yozlaştı. Belki de siyaset de üslubu da ayağa düştü.
“Sen”, “siz” tartışması da bunu gösteriyor.

Haberin Devamı

İki fakültede okumak
YÖK Başkan Vekili Prof. Dr. İzzet Özgenç, “Üniversitede bir programda okuyan bir kişinin, yeniden sınava girmeden aynı zamanda ikinci bir ana dal programında okuyabilmesine imkân tanıyacak yasal düzenlemeye gideceklerini” bildirdi.
Ben de hukukta okurken gazeteciliğe de sınav kazanıp devam etmiştim. İkisini de birlikte okuyup ikisinden de mezun oldum.
Ama o zaman fakültelerin kapısında bu kadar yığılma yoktu.
Bugün bir öğrenci iki fakültede yer işgal ederse, dışarıda bekleyenlerin sayısı daha da artmaz mı?

Haberin Devamı

Haftanın başlığı
Emniyet Genel Müdürlüğü’ne hırsız girdi
Milliyet’ten

ENGEL VAR
Başbakan haklı

Gazeteciler sordu Başbakan cevapladı.
Biz de seyrettik, dinledik.
ATV’deki programdan söz ediyorum.
“Başbakan yeni bir şey söylemedi” veya “Yeni şeyler söyledi” deyin, yani ne derseniz deyin, ben o konuda şimdilik susma hakkımı(!) kullanacağım...
Benim daha çok ilgimi çeken, Başbakan’ın İstanbul’a ait sözleri oldu.
Onun söylediklerini ben de söylüyorum, istiyorum.
Ben kimim? İstanbul’u seven bir vatandaş.
Başbakan da bana göre öyle. Bir farkı, onun yetkileri var. Ama İstanbul için bu imkânları bu yetkileri o da kullanamıyor. Engeller var. O da şikâyetçi.
Diyor ki:
İstanbul’a 3. köprü lazım, yapılacak ama yapamıyoruz.
Galata’yı görüyorsunuz öyle kaldı.
Haydarpaşa yapılabilseydi kötü mü olurdu? Bilakis çok güzel olacaktı.
4. Levent’teki eski İETT arazisi hem pis arsa gibi kaldı, hem de belediye oradan, yani satıştan gelecek paradan oldu.
Levent’teki Karayolları arazisi satıldı, İstanbul’a yakışan önemli bir çekim merkezi olacaktı ama durduruldu.
Anlaşılıyor ki İstanbul’un güzelleşmesine, imarına bazıları engel oluyor.
Ben ve benim gibiler bu konuda Başbakan gibi düşünüyor.
İstanbul’un önünü tıkamayalım.

YİNE KORUCU
En iyisi devam

Koruculuk tartışması sürüyor. “Artuklu Üniversitesi” bu hafta yayımlanan raporda da, sonuçta koruculuk sisteminin kaldırılmasını öneriliyor.
Mardin katliamı yeniydi ve bazıları da bu olayı, katliamı koruculuk müessesesinin aleyhine kullanmaya kalkmıştı.
Biz de bu köşede onların aksine “koruculuk kaldırılmasın” demiştik. Niye?
En anlamlı cevabı “Koruculuk kalksın” diyenlere anında Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek verdi. “DPT’lilerin koruculuk kaldırılsın, demesi bile kaldırılmamasının gerekçesidir” dedi.
Bu anlamlı cevabı şimdilik bir kenara bırakalım.
Türkiye’deki korucu sayısı 60 bin kadar.
Bunların aileleri var. O demektir ki 60 bin aile buradaki görevden koruculuktan, aldığı maaşla geçiniyor. İşsizliğin ülkemizde, hâlâ o bölgede nerelere vardığını düşünürseniz koruculuğun istihdama yardımını göz ardı edemezsiniz.
Sonra, bu 60 bin korucu terör örgütü PKK ile mücadele de çok önemli görevler üsteniyor.
Bu, şimdiye kadar korucular kadrosunun PKK ile çatışmada 400’e yakın şehit vermesinden belli.
Koruculuk kaldırılsın, diyenler, boşta kalan bu kadronun bir bölümünün dağa çekilebileceğini, böyle bir ihtimal olabileceğini hesap edemiyorlar mı?
Diğer bölümü de korumasız kalacak değil mi? Buna nasıl razı olunabilir?
Evet, koruculuk gözden geçirilebilir, aksayan yönleri düzeltilebilir ama şimdi kaldırılamaz, kaldırılmamalı.
Zaman geçsin, durum değişsin, düşünülür.