Düşünenlerin Düşüncesi

Düşünenlerin Düşüncesi

dusunce@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Prof. Dr. Ali Uzay PEKER
ODTÜ Mimarlık Bölümü’nde öğretim üyesi. Lisans derecesini İstanbul Üniversitesi, Yüksek Lisans derecesini Boğaziçi Üniversitesi, Doktorasını İTÜ’den almış, Kanada Mimarlık Merkezi’nde Post-doc yapmıştır. AB 6. ve 7. Çerçeve projelerinde kurum koordinatörü olarak rol almış, ODTÜ Mimarlık Fakültesi Dekan Yardımcılığı yapmıştır. Halen AB AKTS/DE Danışmanı ve Bologna Uzmanıdır. Araştırma alanı Ortaçağ mimarisidir.

Yeni YÖK yasa taslağı genellikle demokrasimizin en çok tartışılan kavramı olan “özerklik” üzerinden eleştirildi. Sonuçta, “kamu denetiminden mi yoksa siyasi iktidarların ideolojisinden mi özerk olunması” gerektiğinin sislere karıştığı bir noktaya kadar gelindi. Fikir beyan edenlerin çoğunun “özerklik” ile “kendi-kendine yönetim” kavramlarını özdeşleştirmiş olduğunu da gördük. Yani kendi kendisini yöneten üniversitenin doğal olarak özerk olduğunun farz edildiğini anladık. Oysa, araştırmaların gösterdiğine göre “bir üniversite kendi içinden seçilmiş ama gerçek otoriteye sahip olmayan temsili bir yönetimle idare ediliyorsa çok az özerkliğe sahip demektir” (P. Aghion vd.). Bu kaba görünebilecek ifade aslında “üniversite yönetiminin de özerk olması gerektiği” düşüncesini vurguluyor; söylemek istediği özerkliğin sadece şeklî kalan yönetim biçimleriyle elde edilemeyeceğidir.
Modern toplumu teknolojideki gelişmenin doğurduğunu biliyoruz. Teknoloji terimi “sanat ve zanaat” anlamlarını veren techne’den gelir. Dünyada, sanat ve zanaatin, yani bir nevi alet ve makinaların bilimi, spekülatif düşüncenin geleneksel hakimiyetini pek çok yerde ortadan kaldırdı. “Sonuç iyi mi kötü mü oldu?” sorusu başka bir konu. Neolitik Çağ’dan günümüze “aletlerin gelişim” tarihinde belki de olması gereken oldu. Fakat, teknoloji sadece fen ve matematikle gelişmez. İnsanî ve sosyal bilim alanlarında yerel ve küresel ölçekte yapılan araştırmaların bulguları üzerine temellendirilen kuramların topluma aktarılması, kimlik ve estetik arayışlara yeni yanıtlar getirip, yaratıcı insanda kendine güven, beğeni, cesaret ve vizyon sağladığı için yine yenilikçi teknolojinin gelişimi için elzemdir. Peki üniversite toplumun yaratıcılık etkinliğine katkıda bulunan bir araştırma ve öğretim kurumu olarak nasıl yapılanacak?

NİTELİKLİ ÜNİVERSİTE
Bir olimpiyat şampiyonu yaratmak nasıl zorsa, uluslararası sıralamalarda başlarda gelen nitelikli üniversiteler yaratmak da benzer bir zorlu süreçten geçmeyi gerektiriyor. Çeşitli araştırmalar en başarılı dünya üniversitelerinin hangi özelliklere sahip olduğunu gösterdi. Bu özellikler temelde üç genel başlıkla ilişkili: A. Yüksek nitelikli insan kaynağı (yüksek orandan uluslararası öğretim üyesi ve öğrenci); B. Bol kamu ve kamu dışı mali kaynak; C. Olumlu ve özerk yönetişim (J. Salmi’den). Bu başlıkların altında, burada özetlediğimiz 40 nitelik dünya çapındaki üniversitelerin içinde bulunduğu yüksek öğretim ortamını tanımlar:

ELEŞTİREL DÜŞÜNCE
Devlet ve hükümet düzeyinde “dünya çapında üniversite” yaratma vizyonu; Bir dünya üniversitesi kurmak için gerekli olan yüksek malî harcamayı göze alabilecek devlet desteği; Hükümet ve üniversite yanında belediye, özel sektör, enstitü gibi başka fon yaratıcı güçlü kurumların varlığı; Kamu bütçelendirmelerinde eşitlikçilik önyargısının (egalitaryanizm) ortadan kaldırılması; Hukukî ve malî özerklik; Akademik özgürlük; Etkili ve profesyonel yapıda, üniversite içi ve dışından üyelerle oluşturulmuş yönetim kurulu; Yönetim kurulunun iç katılım mekanizmalarına verdiği önem, sergilediği güçlü liderlik ve cesur vizyon; Vakıf kurma, mülk edinme, bütçe oluşturup geliştirme, maaş belirleme, akademik ve idari görevlilerle sözleşme imzalayıp, feshetme hakkı; Stratejik plan; Güçlü olunan alanların belirlenmesi, kalite güvencesi, rekabet kültürü ve akreditasyon (dış değerlendirme);
Sürekli iyileşme ve değişime açık olma; gerekirse kurum kültürünü değiştirerek krizleri aşabilme; akademi dışındakileri dinleme alışkanlığı ve kurumun gittiği yönle ilgili stratejik öngörü sahibi olma; Yönetim vizyonunun gerekirse değişen yerel kalkınma fırsatlarına uygun şekillendirilerek yenilikçi müfredatlar oluşturulması; Yönetim kurulunun rektör, rektörün dekan seçiminde kurum öğretim üyelerinin de görüşünü alarak, atama mekanizmasını bağımsız kararlar ve uzmanlığa dayandırması; Başarı ve mükemmeliyet felsefesi olan, güven verici, kararlı tavır sahibi, yönetim yeteneği ve başarılı bir araştırma kariyeri olan sorumluluk alan kalıcı liderler; Eleştirel düşünme, yenilikçilik, özgünlük ve yaratıcılığın teşvik edilmesi; Yönetimin hem iç hem de dış-paydaşlardan özerk olabilmesi; Yönetimin akran değerlendirmesine önem vermesi; Liderlerin, vizyonun belirlediği misyon ve amaçların uygulamaya konulması hedefiyle kurum içi çalışan muhalefetine rağmen gereken önlemleri alabilmesi; Üniversite giriş puanları gibi ayrıntılara odaklanmak yerine stratejik mahiyette ileriye dönük yenilikçi vizyon geliştirme;
Uluslararası sıralamaları belirleyen araştırma görünürlüğünün aynı zamanda kuruma kabuldeki öğrenci rekabetini de etkilediği gerçeğini vizyonunun parçası kılma; Statükoya meydan okuyabilen, mükemmeliyet vizyonuna sahip öğretim üyeleri; “Seçkin” sözcüğünü olumsuz algılamayan ve sanayi ile işbirliğini küçük görmeyen bir akademik ortam; Performansa dayalı, başarının cezalandırıldığı değil, ödüllendirildiği bir finansman anlayışı; Bağışçıların ve üniversiteden hizmet alanların malî katkılarının yüksekliği; Öğretim üyesi ve akademik yönetici maaşlarının yüksekliği; İdari personelin maaş ve çalışma ortamı memnuniyeti; Öğretim üyesi ve öğrenci seçiminde pozitif ayrımcılık ve diğer kısıtlayıcı kabul politikalarının olmaması; Endogami ve nepotizmin (mezunların aynı kurumda öğretim üyesi olması ve kayırmacılık) önlenmesi; Araştırmanın her düzeyde entegre edilmiş olması;

SINIRLI?BÜROKRASİ
Eğitimde nitelikli öğretim donanım ve etkinlikleri, yenilikçi müfredatlar, farklı görüşlere açıklık ve pedagojik yöntemler; Uluslararasılaşmaya verilen özel önem doğrultusunda ülke dışı en iyi üniversitelerle verimli ortaklıklar; Farklı şehir ve ülkelerdeki kurumlardan gelen/giden öğretim üyesi ve öğrencilerin yüksek oranı; Donanımlı alt yapı ve tesisler; Öğrenci sayılarının gereğinden fazla olmaması; Özenle seçilmiş lisans üstü öğrenciler; Lisans, Yüksek Lisans ve Doktora öğrenci burs miktarlarının yüksekliği; Sınırlı bürokrasi; Çok uluslu şirketlerden sağlanan araştırmalar ve araştırma gelirleri; Kendini çeviren araştırma bütçeleri ile proje maliyet masraflarının (overhead) yeni hibeler sağlamak için kullanılmasıyla sağlanan süreklilik.

GERÇEK?ÖZERKLİK
Bu özelliklerin gerçekleştirilmesi üniversiteye “gerçek bir özerklik” sağlar. Batı’da Rönesans sonrasında ve takip eden Aydınlama Çağı’nda bulgu ve buluşların üniversite dışında gerçekleştirilmesiyle ortadan kalkan bilgi monopolü üniversiteyi hızlı bir intibak sürecine girmeye zorladı. Üniversite artık yönetici elitin değil, bilgi talep eden toplumun beklentilerine göre şekilleniyor. Toplumsal bir rol kazanıp bürokratik, teknokratik veya meslek elitizmi yaratmanın dışına taşan üniversitenin artık çok çetrefilleşen yönetiminin bilimsel kriterlere göre şekillenmesi gerekiyor. Dünya çapında bilgi üreten ve yayan kurumlar amatör ligi çok önceden terk etti. Bugün profesyonel yöntemlerle yönetilen bu üniversiteler, disiplinlerarası araştırma, aynı zamanda nitelikli öğretim ve topluma hizmet odaklı; uluslararası, kozmopolit, dış dünya ve piyasaya açık yapılarıyla “multiversite” olarak adlandırılıyorlar. Türkiye’de ise sosyal grup ve sınıflar üniversiteyi çekip çevirme anlamında hâlâ ayrıcalıklı bir konum iddiasında bulunabiliyor. Üniversite her zaman kendisi dışındaki dünyayı eleştirerek onun değişmesi gerektiğini düşündü. Bugün üniversitenin tespit ettiği olumsuzlukları gidermek adına etkili bir aktör olabilmesi için, toplumdaki değişimi iyi algılayıp kendini yeniden yapılandırma zamanı geldi de geçiyor bile.