Düşünenlerin Düşüncesi

Düşünenlerin Düşüncesi

dusunce@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Erdem Büyükbingöl

İlaç tasarımı ve yeni ilaç keşfi konusunda çalışmalar yapan Erdem Büyükbingöl, Ankara İktisadi Ticari İlimler Akademisi, Eczacılık Yüksek Okulu’nu (Daha sonra Gazi Üniversitesi olmuştur) 1975 yılında bitirdikten sonra, 1978 yılında Ankara Üniversitesi, Eczacılık Fakültesi, Farmasötik Kimya anabilim dalında asistan olarak göreve başlamış ve 1983 yılında doktora çalışmalarını tamamlamıştır. Daha sonra Case Western Reserve University’de (Ohio, ABD) doktora sonrası çalışmalar yapmış ve British Council desteği ile Aberdeen Üniversitesi’nde (İskoçya) araştırma faaliyetlerine devam etmiştir. Halen Ankara Üniversitesi, Eczacılık Fakültesi’nde antikanser ve antioksidan etkili, ilaç olabilme özelliğine sahip yeni moleküllerin tasarımı konusunda araştırmalar yapmaktadır.

Haberin Devamı

15 Nisan 2013 tarihli Milliyet Gazetesinde “Para olsa da ilaç hala yok” başlığı ile yayınlanan bir yazı Türk milletinin dikkatine sunulmuştu. Bu yazıda, kanser hastası olan bir vatandaşımızın içine düştüğü çıkmazların Türkiye Cumhuriyeti Devleti nezdinde ne şekilde algılandığının toplumsal belleklere yansıtılması nitelikli bir şekilde irdeleniyordu. Diğer taraftan, nice zamandır çeşitli medya yayınlarında ülkemizdeki “ilaç bulamama” sorununun vurgulandığı ve özellikle kanser gibi ölümcül tehditlere maruz kalan hastalardaki hem hastanın psikolojik olarak umutlarını çökerten, hem de hasta yakınlarının moral açıdan perişan olduğu pek çok vakanın yer aldığına sık sık şahit olmaktayız. Bu durumda aklımıza şöyle bir soru geliyor, “Neden Türkiye Cumhuriyeti Devleti ekonomide elde ettiği bunca başarılara rağmen, hâlâ ilaç konusunda yeterli girişimleri yapamıyor ve ilaç araştırma, geliştirme potansiyelini yeterince kullanamıyor.”

Eğer petrol yoksa...
“Neden, hala ilaç üretme konusunda yurt-dışı kaynaklara bağımlı olmak zorundayız ve ilacı üretemediğimiz için de sürekli olarak ithal ilaç kullanmak zorunda kalıyoruz”. Şu nokta biraz daha anlaşılabilir durumdadır. Eğer petrolünüz yoksa bunu üretemeyeceğiniz için dışardan ithal edebilirsiniz, ama ilacınızı üretebilirsiniz, hem de bu konuda oldukça iyi potansiyele sahip beyin gücünüz varken. Burada şu noktanın ayırdında olmakta fayda vardır, ilaç üretimi ham maddeyi dışardan alıp çeşitli formülasyonlarda ambalajlama şeklinde algılanmamalıdır. Üstelik ilaç konusunun önemi nedeniyle ülkemizde yeni ilaç geliştirme çalışmalarının eksikliği, sanayinin bu konudaki duyarsızlığı (özellikle yerli ilaç sanayinin) ve devletin bilimsel araştırma bazında ilaç konusuna yaklaşımlarının tam olarak ele alınmaması gibi durumlar da söz konusu olabilmektedir. Dolayısıyla ilaç konusunu bir bütün olarak her anlamda irdelemekte yarar görülmektedir.
Türkiye’de gerek ilaç üretimi ve gerekse yeni ilaç molekülü geliştirme çalışmaları innovasyona yönelik olarak gelişmiş ülkeler düzeyinde yapılamamaktadır; ya da daha doğrusu yapılmamaktadır.
Ülkemiz, bu konuda oldukça fazla sayıda yetişmiş insan gücüne, potansiyeline, bilgi birikimine ve deneyimlere sahiptir. Bir taraftan insanımızın halen farkında olmak istemediği “benim adamım, senin adamın” kısır döngüsü ile çekememezliklerin ezikliğinden bir türlü kurtulamayan psikolojik yaklaşımlar, diğer taraftan devletin çeşitli kesimlerinde görev alanların yeterince konunun önemine sahip olmamaları, hem ilaç araştırma potansiyelinin, hem de innovasyonun önünü bu konuda tıkamaktadır. Bu tıkanıkların kendi alanımızdaki en önemli olgusu, yeni ilaç moleküllerinin sanayi-üniversite işbirliği içinde ve araştırma altyapısının kurularak ele alınmasında, ortaya çıkmaktadır. Bu konuda onca yetişmiş araştırmacı potansiyeli varken ve Devletimiz bu insanlara yatırım yaparak gelişmelerini sağlarken, innovasyona yönelik çalışmaların hem kısır döngüler içerisinde kalması, hem de ilaç kavramındaki verimlilik maalesef giderek tüccarlaşma anlayışını oluşturmaktadır.

Kısa vadeli çözümler
Bunun da sonunda, yatırım yapmadan, bilimsel araştırma yapmadan ya da Devlete sırtını dayamak suretiyle kazanç sağlamayı hedefleyen yapılanmalar gündeme gelebilmektedir. Kısa vadeli çözümler, her hangi bir kırılganlık anında halk sağlığına büyük boyutlarda zarar verebilecek sonuçları doğurabilir. O nedenle, sağlık gibi toplumun yüksek gereksinim duyduğu bir konuda atılan başarılı adımların yanı sıra, ilaç faktörünü kısa vadeli çözümlere bağlamak, çok sağlıklı bir yapılanma olarak görülmemektedir.
Ülkemizde kullanılan ilaçların tamamı, uluslararası düzeyde ve çeşitli araştırma aşamalarından geçerek kabul görmüş ilaçlardan oluşmaktadır. Bu konuda Sağlık Bakanlığı çok titiz bir çalışma yürütmektedir ki, bu da önemli bir görevin doğru anlamda başarılmasıdır.
İlaç sanayi (özellikle yerli ilaç sanayi), gerçek anlamda bilimsel araştırma düzeyinde giderek kısırlaşmakta ve geleceğini “ithal ilaçlara” bağlamaktadır. Bu da, sadece o firmanın kazanç döngüsüne kısa vadede katkı sağlamaktadır.
Gelecekteki ülkeler arası sorunlar nedeniyle ilaçların ithal edilememe riskleri, giderek göz ardı edilmektedir. Kendi ülkemizin ilaç ihtiyacını kendimizin sağlaması, hiçbir zaman uluslararası ilaç endüstrisinden uzaklaştığımızı göstermemektedir, bilakis uluslararası işbirliğini ve ülkemizi de güvence altına alacak yatırımların yapılmasını da teşvik edecektir. Biz de böylece, ilaç hammaddelerini yalnızca ithal edip, formülasyon değiştiriyoruz kisvesi altında paketleyerek halkımıza sunmaktan bir anlamda kendimizi kurtarabiliriz. Bu konunun Devlet nezdinde açıkça tartışılması da gerekmektedir.

İlacımızı yapabiliriz
Türkiye Cumhuriyeti devleti, ülkemizdeki her alanda bilim ve teknolojinin gelişmesi için gerekli adımları ve düzenlemeleri yapmaktadır. Bunun için de bilimsel düşünceleri teşvik edici yatırımları gerekli kurumlara aktarmaktadır. Ancak, insan faktörünün kurumsal faktörlere baskın çıktığı toplumlarda bu düzenlemeler yeterince verimli olamamaktadır.
Kendi otomobilimizi kendimiz yapalım olgusuna benzer girişimler, “kendi ilacımızı kendimiz yapabiliriz” yaklaşımı ile çok rahat bağdaştırılabilecek bir anlayışa sahiptir.
İşte bunun için de Sayın Başbakanımız “Milli İlaç” olgusunu gündeme getirmiştir. Kendi ilacımızı kendimiz üretemediğimiz zaman, halkımızın ilaç çığlıkları sürekli olarak artacaktır ve bizler de bunca potansiyelimize rağmen bu konuda bir şeyler yapamamanın ezikliğini sürekli olarak hissedebileceğiz. Bunun için de Sayın Başbakanımızın “Milli İlaç” çağrısı ilgili kurumlarımızca sözde değil özde dikkate alınmalıdır.
Her alanda yeni bir keşfin ortaya konulması ancak ve ancak bilimsel araştırma ile mümkün olmaktadır. Bu nedenle, “Yerli Otomobil, Milli İlaç” yaklaşımları, bilimsel araştırmayı, bilimsel düşünceyi destekleyen bizler için umut veren; bilim ve teknoloji anlayışını ülkemizin toplumsal yapısına adapte edebilecek yaklaşımlardır ve ülkemizdeki bilimsel motivasyonu geliştirerek birçok alanda yeni keşifleri tetikleyecektir.
Devletimizin, “Milli İlaç” yaklaşımını her kademesinde işlerliğe koyacak yeni organizasyonlar oluşturması beklenmektedir. İlaç sanayinin de bu organizasyonlardaki devlete ve insanımıza olan sorumlulukları vardır ve bu sorumlulukların tanımlanması gerekmektedir.

‘Milli ilaç’ önerisi
Ülkemizde ilaç araştırmaları için genel olarak katkı sağlayan iki kuruluş bulunmaktadır. Üniversitelerimizin kendi paydaşlarını desteklemek yolunda sağladıkları katkılar o üniversitenin imkânları ölçüsünde olmaktadır. Halbuki Devletimiz, çok daha fazlasını sunabilecek güçtedir, yeter ki, bilinçli, engelleyici kişisel faktörlerin minimuma indirmiş ve kurumsallaşmayı ön plana çıkartmış bir yapılanma içinde olabilsin.
Türkiye’nin yeni ilaç molekülleri keşfetmesine ihtiyacı vardır. Milli ilaç kavramı bu nedenle önerilmiştir. Kanımca bu direktifleri algılaması ve takip etmesi gereken ekiplerin çok yavaş kaldığı ve Sayın Başbakanın hızına yetişemedikleri görülebilmektedir. Bürokrasinin yavaşlığı ve gündemin hızlı bir şekilde değişmesi de, ister istemez zaman içinde konunun unutulmasına yol açmaktadır.
Dünyada ilaç endüstrisi çok büyük paraların döndüğü, rekabetin insafsızca işlediği kendine has apayrı bir dünyadır. Ülkemiz, bu dünyanın içinde ekonomisine katkı sağlayacak yeni ilaçların keşfine hem insan potansiyeli, hem de ekonomik potansiyeli bakımından hazırdır. Yeter ki, bilimsel düşünceye sahip insanlar bu yapılanmada yer alsınlar. Devletten nemalanma yolu seçilirse, bugün olduğu gibi ilaç çığlıklarını duymaya devam etmemiz olası görülmektedir.

Haberin Devamı

İrtibat telefonumuz: 0212 337 92 23. Mail adresi:dsazak@milliyet.com.tr