Düşünenlerin Düşüncesi

Düşünenlerin Düşüncesi

dusunce@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Prof. Dr. Hurşit Güneş

CHP Parti Meclisi Üyesi Hurşit Güneş 1957 yılında Ankara ’da doğdu. Liseyi Ankara Koleji’nde, üniversiteyi de İngiltere ’de (University of Kent at Canterbury) 1980 yılında Ekonomi ve Politika dalında tamamladı.
1983 yılında Galler Üniversitesi’nden (University of Wales, Cardiff) (Magister in Scientia Economica) derecesini aldı.
1984 yılında Marmara Üniversitesi İngilizce İktisat Bölümü’ne araştırma görevlisi olarak girdi. Aynı zamanda Boğaziçi Üniversitesi ’ne girerek, 1988 yılında ‘Türkiye’de Para Arzının Belirlenmesi ve Kontrolü’ konulu tezle doktorasını aldı. 1986 yılında Belçika ’da kurulan European Economic Aesociation’ın kurucu üyesi, 1990 yılında da doçent oldu. 1994 yılında Manchester Üniversitesi’nde misafir öğretim üyeliği yapan Güneş 1996 yılbaşında profesörlüğe atandı.

Haberin Devamı


TÜİK diyor ki; Türkiye’de 2002 yılında toplumun yüzde 30,3’ü günde 4.35 dolardan az bir gelirle geçiniyordu, geçen yıl ise bu oran yüzde 2’ye düştü. Yine açlık sınırı sayılan günlük 2.15 dolarla geçinen aile de yüzde 2’den yüzde 0.05’e (on binde 5) düştü. İşte hükümet de bu verilere dayanarak yoksullukla mücadelede başarılı olduklarını savunuyor. Oysa her iki veri de yanlış...
Birincisi, 2003 yılında iş arasın-aramasın çalışmak isteyen işsiz nüfus yüzde 14 kadardı. Bugün bu, yüzde 19’a çıkmış durumda. İşsiz insanın geliri olmadığına göre ailesi açlık içindedir. O zaman nasıl oluyor da işsizlik artarken, açlık verileri düşüyor?
Hadi diyelim ki, işsizler şu veya bu yolla gıda buluyor ve aç değil. Ancak bu kesim çalışmak istediğine göre yoksulluk içinde olması gerekir. O halde de yoksulluğun yüzde 2’lere düşmesi olanaksız.

Rakamlar yanlış
Kaldı ki, biliyoruz ki; asgari ücretle geçinen aile sayısı da 2.2 milyon. Asgari ücret günde 12 dolar ettiğine göre, eğer bir ailede 4 kişi varsa, kişi başına 3 dolar eder. Bu durumda da, yani 19 milyon aile içinde yoksulluk oranının en az yüzde 12 olması gerekir. Buna bir de işsizleri eklerseniz yoksulluk yüzde 30’aşar.
Öte yandan, eğer aile nüfusunu 5 kişiden hesaplarsak, yani ülkede 15 milyon aile var dersek, asgari ücretle geçinen aile fertlerinin her birine günde 2.6 dolar kalır. Bu da nüfusun yüzde 12’sinin açlık sınırında yaşadığını gösterir.
Üstelik yetkililer de benzer verileri paylaşıyorlar. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı bizzat kendilerinin (Belediyeler ve dernekler hariç) olarak 3.1 milyon haneye düzenli yardım yaptığını belirtiyor. Hal böyleyse, yoksulluk oranının en az yüzde 20 düzeyinde olması gerekir...
TUİK’in 2013 yılında yayınladığı İstatistiklerle Aile Bülteni’nde ise tek kişilik ailelerde, özellikle 65 yaş üstü grupta, yoksulluk oranının ikiye katlandığı görülüyor. Daha da öte, 2012 yılında ailelerin yüzde 23’ünün yoksulluk içinde olduğu ve bunun 2008’den bu yana değişmediği belirtiliyor.
Görülüyor ki, ülkemizde yoksulluk azalmamıştır. Kimi kesimlerde artmakta, birçoğunda da aynı düzeyde sürmektedir. Dolayısıyla, TUİK’in verdiği ve hükümetin böbürlendiği rakamlar yanlıştır. Böylece anlaşılmaktadır ki, geçtiğimiz dönemde en alttaki dar gelirli kesim ekonomik büyümeden payını alamamıştır. Bir sosyal hak biçiminde dağıtılmayan sosyal yardımlar ise, yoksulluğu ortadan kaldıracak düzeyde değildir. Bu yardımlar milli gelirin yüzde 1’i bile düzeyinde değildir.
Sosyal devlet, açlık veya yoksulluk çekenlerin içinde bulundukları bu durumdan bir hak olarak kurtarılmalarını gerektirir. Bunun için de anlaşılan yeni bir siyasal irade gerekmektedir.
Öncelikle asgari ücretin artırılması gerekir. Çünkü ülkemizde asgari ücretin düzeyi yoksulluğu ortadan kaldıracak düzeyde değildir. Asgari ücretten sigorta ve vergi kesintileri kaldırılsa, bunun maliyeti yılda 9 milyar dolar olacak, fakat böylece 2.2 milyon aile yoksulluktan kurtulacaktır. Buna işsizlere ödenen 1 milyar dolarlık sigortayı da eklersek 10 milyar dolar eder. Hâlihazırda yapılan sosyal yardımlar da 7 milyar dolardan 10 milyar dolara çıkarılsa, bu projenin diğer kalemlerle birlikte toplam maliyeti 20 milyar dolar eder ki, bu da milli gelirin yüzde 2.5’u bile etmez.

Milli gelirin yüzde 25’i
Diyelim ki, ülkede yoksul aile bırakmamak üzere yeni bir sosyal yardım sistemi kurulsa, bunun maliyeti ne olabilir? Düzenli yardımlar, günlük 5(1)dolardan 4 kişilik bir aile için yapılsa, günde 20 dolar, yani ayda 600 dolar eder. 3.1 milyon aileye yardım yapılmasıyla ayda 1.8 milyar dolar, yılda da 21 milyar dolar, yani milli gelirin yüzde 2.5’i kadar bir yük doğar. (Dikkat edilirse yukarıda yaptığımız projeksiyon ile yine benzer bir rakam çıkıyor).
Bu yardımların kapsamını genişletip 4 milyon aileye dağıtır ve günde 5 dolar verirsek, kamuya getirdiği finansman yükü yine yılda 21 milyar dolar olacaktır. Türkiye, Suriyeli misafirler için yılda 5 milyar dolara yakın harcama yapabildiğine ve şu anda da (doğrudan merkezi bütçeden) 7 milyar dolar yardım yaptığına göre, 9 milyar dolar (yani milli gelirin yüzde 1’i kadar) daha yükü kaldırabilme gücünün olması gerekir.
20 Kaldı ki, harcamalar yoluyla elde edilen vergiler bunu kısmen telafi edecek, üstelik en temel adaletsizlik ortadan kalkmış olacaktır. Nihayet bu bir politika tercihidir. Ülkede yoksul aile kalmasın ve sosyal adalet sağlansın istiyor muyuz, istemiyor muyuz?
(1) TÜİK Satın-alma gücü paritesine bağlı olarak kişi başına günde 4,3 dolar geliri yoksulluk sınırı olarak kabul etmektedir.