Yazarlar Duyuyor musunuz?

Duyuyor musunuz?

27.12.1997 - 00:00 | Son Güncellenme:

Duyuyor musunuz?

Duyuyor musunuz

Umur TALU

"BİR haftadır İsveç'teyim. Burada insanlara verilen değeri gördükten sonra, yurdumdaki insanlara yapılanlardan daha fazla utandım."
Eski futbolcu Yalçın Bey
. . .
"26 Aralık tarihli yazınızı bir Türk olarak, utanarak ve kalbimde büyük bir ezintiyle okudum. Yazıyı bitirebilmek için tüm cesaretimi toplamam gerekti. Bir çocuğa, bir insana bu tür işkenceyi normal görebilenlerle aynı milletten olmaktan utanıyorum. Utancımın artmasına neden ise, yıllardır ve hatta şu anda bile onları koruyan yalancı, yanlış düzenimiz. Ve kör gözle bu düzeni korumaya çalışan 550 Ankaralı."
ABD'den bir okur
. . .
"Yüreğim nasıl burkuldu bir bilseniz. Ben de bir anneyim. O güzelim çocukların taşıdıkları izleri nasıl yok edebiliriz ki. Oluşturulan yapay gündemden son derece bunalmış haldeyim. Böylesine bir ülkede nasıl çocuk yetiştireceğimi bilemiyorum. Kime nasıl tepki gösterip protesto edebiliyoruz ki. Birtakım insanların kurgulamış oldukları bir oyunda figüran rolünü oynamak ve bunu değiştirememek beni ve benim gibi düşünen insanları nasıl incitiyor bir bilseniz."
Ankara'dan Meltem Hanım
. . .
"Duyarsız iç politikaya beceriksiz dış politikanın sesleri karışıyor. Biz sıradan insanlar, bir kokuşmuşluk içinde, farkına varmadan hiçbir şeyin, dönen çarkın sıradanlığında mutlu küçük hayatlarımızı yaşıyoruz. Yaşıyor ve yaşlanıyoruz. Farkında olmak kişiyi mutsuz eden bir üstünlük. Mutsuzluklarımızla birlikte yaşamayı biliriz, yeter ki mutsuzluğumuzun kaynağı hissiyatımız olsun!"
Alparslan Bey
. . .
"Yüreklerimiz sızladı. İçimizden çıkan, maaşı biz halkın ödediği vergilerden sağlanan kişilerin, acımasızca, düşmana vurur gibi, gençlerin can alıcı yerlerine vurmaları kalplerimizi acıtıyor. İçişleri Bakanı bunların mesulü sayılmaz mı? 67 yaşında emekli bir vatandaşım. Talebe çocuğum yok. Siyasi bir düşünce ile de hareket etmiyorum. Yalnızca yürek acısı ile yazıyorum."
Güzelyalı köyünden Zafer Bey
. . .
"İçim kan ağlayarak okudum. Yazı beni 12 Eylül darbesine götürdü. 15 Eylül 1980 sabahında Ankara Belediyesi'nde işçi olarak çalışan kardeşim Genel - İş'e kayıtlı olduğu için gözaltına alındı. 45 gün sonra bırakıldı.
Kardeşimin eşi askeri fabrikada Harb - İş üyesi olduğu için gözaltına alındı. 45 gün sonra bırakıldı. 40 gün sonra doğum yaptı.
Onlarla aynı evde oturan, çalışıp gece lisesinde okuyan kızkardeşim de gözaltına alındı. Bir süre sonra bırakıldı.
Oturdukları evin kapısı askerler tarafından kırıldı. Evde ne kadar kitap varsa götürüldü.
Kardeşlerimin suçsuzluğu mahkeme kararıyla sabit olmasına rağmen çalıştıkları işe dönemediler. Tazminatlarını alamadılar.
Kardeşim "Bu memlekette okuyan insanlar suçlu sayılıyor. Ağabey şu kitaplarını yırt at, yak" diyordu.
Lütfen, sessiz sedasız köşesine oturmuş, pijamasını giymiş, oy veren, askere giden, vergi veren, kıt kanaat geçinen zavallı insanlardan daha fazlasını beklemeyiniz. Suçlular aranırsa bulunacak yerdeler, adresleri bellidir."
Ankara'dan Hasan Bey
. . .
"Metin Göktepe gözaltında öldürüldü"
Sanık polis Seydi Battal Köse

Not: Okur soyadlarını izin alma fırsatım olmadığı için vermedim.




Yazara Email umur.talu@milliyet.com.tr