Ebru Erke

Ebru Erke

erke.ebru@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Bir kentin tarihsel ve kültürel dimağının en güzel yansıması mutfağında görülüyor. Oysa küreselleşmenin törpüleyip tekdüzeliğe ittiği damaklarımız pek çok geleneksel lezzetten mahrum artık. Antalya’da da durum farklı değil...

Gastronomi turizmi şu an dünyadaki en önemli alternatif turizm modellerinden biri. Yeme içme açısından yurdumuzun her köşesi belki ayrı zengin. Ancak değerleri doğru şekilde sunup, pazarlayabilmek de bu zenginlik kadar önemli. Kitle turizminin istilasıyla tarihinden gastronomisine pek çok özelliğinin hasır altına itildiği illerin başında Antalya geliyor. Tam pansiyon konaklamalar, maliyet azaltma üzerine kurulu mutfaklar, yerel yemek diye Rus salatası, “penne arabiatta” sunan açık büfeler maalesef yıllarca Antalya’nın leziz yemeklerine perde oluşturdu. Antalya her şey dahil turizmiyle hak ettiği nitelikli konumun gerisinde kaldı.

Son günlerde Antalya ile ilgili kalıplaşmış resimlerin dışına çıkan çalışmalar var. Bunlardan biri Lara Barut içerisindeki Tirmis Restoran. Mekan, Antalya ve çevresinin gastronomi haritası niteliğinde. Oğul otuyla hazırlanan, lezzeti ve yüksek besin değeri ile bilinen, Korkuteli’nin yelten tarhanası, İmecik yaylasından gelen sebzelerin tatlandırdığı bulgurlu cive yemeği, Istanazı usulü (tavuk suyunda haşlanmış) cevizli, tulum peynirli ev yapımı erişte, Elmalı yaylasının leblebisinin püresiyle sunulan süt kuzu silkme, yanık dondurma ile servis edilen, ılık un helvası menüdeki yemeklerden bazıları.

Daha çok insana ulaşmalı

Önden ikram olarak sunulan ve restorana da adını veren Tirmis ise akarsularda bekletilip tatlandırılan ve buz üstünde servis edilen yöreye özgü bir çeşit baklagil. Bu fark yaratan restoranın danışmanlığını Mehmet Yalçın yapmış. Bence Tirmis Restoran, Kaleiçi’nde de açılıp daha çok insana ulaşmalı.

Akra Hotel ise yine gastronominin önemli bir rol oynadığı “Urban Social” konsepti ile dikkat çekiyor. Konseptin yaratıcısı sektörün öncülerinden Cem Kınay... Dünyanın en önemli parfümörlerinden Christophe Laudamiel aylarca çalışıp Antalya’nın uyandırdığı hissiyatı bergamut, limon otu, mür gibi koku notalarıyla birleştirip özel bir Antalya parfümü hazırlamış. Yeme içme danışmanlığını Tolga Atalay’ın yaptığı Asmani ve Pablito da Antalyalıların sık gittiği yerlerden. Pablito dekorasyonu ve menüsüyle daha günlük ve genç bir konseptte. Asmani ise ördek konfit, istakozlu risotto ve bisk gibi lezzetleriyle İstanbul’da açıldığında bile ciddi iş yapabilecek potansiyelde bir menüye sahip. Akra, sadece turiste değil yerli halka da yaşam alanı sunuyor ve bu özelliğiyle de büyük markaların şehirli insanı otellerine çekme mücadelesine başarılı bir örnek teşkil ediyor.

Mutlaka tadın

Zamora’da yanıksı dondurma

Antalya’dan Denizli’ye uzanan dağ hattında görülen yanıksı lezzetteki süt ürünleri yörük kültüründen kalma bir miras. Dibi tutturulan sütle hazırlanan dondurma bunlardan biri. Yanıksı dondurmayı Akdeniz Pastanesi veya Zamora’da deneyebilirsiniz.

Seraser’de modern yemekler

Yıllardır Kaleiçi klasiği haline gelen Seraser hem menüsü hem de tropik bahçesiyle şehrin açık ara en şık mekanı.

Tevfik Usta’da serpme börek

İncecik, çıtır çıtır el açması bir börek çeşidi... Tevfik Ekizoğlu ise 50 yıllık meslek hayatıyla şehirdeki en eski usta.

7 Mehmet’teki her şey

Antalya’yı temsil eden en ikonik mekanlardan 7 Mehmet’te oğlak etinin kuyruk yağıyla karıştırılıp ızgarada pişirilmesiyle hazırlanan şişi, karışık baharatlı tahin bazlı meze hibeşi, faunanın en özel balıkları olup kuzu diye adlandırılan akya ya da grida denilen lagos balığını deneyebilirsiniz.

Şişçi Ramazan ve Volkan’da köfte

Korkuteli usulü yüzde yüz çepiç eti
ile yapılan şiş köfte ile limon ve tahinle soslanan fasulye piyazı ikilisi en klasik ziyafet.

Mevlana’da simitli paça çorbası

Yaz sıcağında olur mu demeyin. Sandığınızdan çok daha hafif. Kasenin dibine önce pekmezlenmemiş simit parçacıkları koyuyorlar (tirit misali). Sonra istediğiniz sakatat karışımını (dil, beyin, paça, işkembe). Son olarak da terbiye karışımından ekliyorlar.