İstanbul’da kadınlar arasında tuhaf konuşma biçimleri oluştu. Kimi dobra kadın takılıp cümleye ‘bacım’la başlıyor kimi sosyetik, ‘darling’siz konuşmuyor

Bacım mı, bebişim mi,


Sinemada hemen yanımda iki kadın oturuyor. Film boyunca durmaksızın konuşuyorlar; 10 dakika arada mecburen onları dinliyorum. Gayet eli yüzü düzgün iki kadın, biri diğerine ‘bacım’ diye hitap ediyor, çok da bilgili! Hollywood’dan haberler veriyor ardı sıra, “Nicole Kidman’ın eski kocası Alec Baldwin bu film için kilo almış." “Yaa” diyor öteki, “Ay ne kadar işine bağlı adam!"
Dehşetle dinlemeye devam ediyorum. Cümlelerine ‘bacım’la başlıyorlar, “Tom Cruise da Katolik olmuş, duydun mu? Kızını Katolik olarak yetiştirecekmiş, acayip bir tarikatları varmış." Öteki atılıyor hemen, “Biliyorum, onların inancına göre kızının doğumunda kanını içmiş.”
Kanım donuyor, bu iki kadın ya beni ısırarak vampir yapacak ya da beni sinemadan soğutacak diye düşünüyor, hızlıca karar veriyor ve iki koltuk sola kayıyorum. Bilgi deformasyonu bir yana, ‘bacım’ ne iş anlam veremiyorum. Espri olsun diye değil, gerçekten içlerinden geldiği için kullanıyorlar. Nicole Kidman’ın eski kocası Alec Baldwin ha!

Haberin Devamı

Nişantaşı kadını jargonu
Bir başka sohbete Nişantaşı’nda popüler bir kafede kulak misafiri oldum yine geçen hafta. Kimseyi zorla dinlediğim falan yok, bir yerde yalnız oturuyorsanız, mekanlar da küçük zaten masalar dip dibe; istemeden de olsa dinliyorsunuz konuşulanları. Bu mekandaki kadınlar daha şık, elit ve ‘marka’ydılar. Birinin çizmeleri Helin Avşar’ın Chanel çizmeleriyle aynıydı, gri yüksek topuklu ve üst kısmında 48 punto marka adı yazan modeli. Aynı kadın siyah uzun saçlarını çıtçıtlarla desteklemiş olan birinci kadın; daha sade görünen ama daha pahalı zevkleri olduğu, kolundaki ‘limited edition’ Coeur model Frank Muller’den belli olan ve boynundaki Tiffany&Co anahtar kolyesiyle mütemadiyen oynayarak konuşan arkadaşına dert yanmaktaydı. “Darling, geçenlerde benimkiyle evde drink alırken karar verdim; Nice dönüşü kapıya koyacağım, adieu.”

Çıkın gidin hayatımdan
Yine dehşet içindeyim, 'bu kadınlar az sonra beni yiyebilir, başka masaya mı geçsem?' diye düşünüyor ama sohbetin sonunu da merak ediyorum. Anladığım şu: Kadın sevgilisinden ayrılacak ama bunu seyahat dönüşü yapacak. Bunu, içinde üç yabancı kelime ve bir yabancı şehir adı kullanarak ifade ediyor. Sohbetleri gayet sıkıcı ve bir yere varamıyor, ‘darling’ sözünden nefret etmeye başlıyorum, en az 50 kere kullanıyor birinci kadın. Bilmem kimin indirimden aldığı çantaların kaç liraya düştüğünü görmek üzere Harvey’a gitmek için kalkıyorlar. Aynı masaya iki genç kız geliyor bu defa, sırayla cep telefonlarından erkek arkadaşlarını arıyorlar ve bu kez kulaklarımı tırmalayan sözcük: ‘Bebişim.’
Fenalık geçirmek üzere, kalkıyorum yemekten. Hayatım boyunca ne duymak ne de kullanmak istemediğim kelimeler arasına özenle yerleştiriyorum bacımı, bebişimi ve darling’i.
Hakkı Devrim’le buluşmak, ayakları dibinde oturup ağlamak ve ‘darling, bir drink alıp kafamızı dağıtalım’ demek istiyorum. O da bana 'dert etme bebişim' desin saçlarımı okşarken!

Haberin Devamı