Dr. Emin Yeğinboy

Dr. Emin Yeğinboy

yeginboy@gmail.com

Tüm Yazıları

Televizyonun olmadığı veya insanların tek kanala mahkum olduğu yıllarda açıkhava sinemaları, yaz aylarında mahalle kültürünün en önemli parçasıydı.
Her akşam tıklım tıklım dolardı bu sinemalar. Ya kalmazsa diye daha akşamüstünden alınırdı biletler. Perdenin karşısına dizilmiş bitişik tahta sandalyelerde oturmak rahatsızdı.
Girerken kiralanan minderler az da olsa bu rahatsızlığı gidermeye çalışırdı. İki akşamda bir değişirdi filmler.
Sinema, aynı zamanda mahalle gençliğinin de sosyalleştiği bir alandı. Delikanlıların gözleri film başlamadan veya film arasında, kızların olduğu taraflara kayardı. Konuştukları kızların gözlerini ararlardı. Malum o zamanlar flörtün adı “konuşmaydı.”
“Konuşanlar” kaçamak bir şekilde film arasındaki gazoz satan büfenin çevresinde buluşurdu. Gökyüzündeki yıldızlar altında romantik bir filmi seyretmek herkesin duygularını okşardı.

Açıkhava sineması


Çekirdek çitlemeden de seyredilmezdi. Bazı sinemalar iki film birden gösterir, ilk film daha hava tam kararmadan saat 20.00 gibi başlardı. Perdede görüntüler hayal meyal seçilir, seslerden filmin konusu çözülmeye çalışılırdı.
İzmir’in her mahallesinde birden fazla açık sinema vardı. Alsancak’ta Mesudiye Caddesi’nde (şimdinin Kıbrıs Şehitleri Caddesi) Ar; Namık Kemal Lisesi bahçesinde Dünya. Karantina Güzelyalı arasında 4-5 sinemadan anımsadıklarım Gözümoğlu, Venüs, Vadi, Rüyam...
İkiçeşmelik’te Ferah, Namazgah’da Gönül, Zeytinlik’te Albayrak, Ülkü, Savaşan, Buca Dutlu Sokakta Şölen, Eşrefpaşa’da Şenocak, Bornova Batı ve daha niceleri...
***
Bugün açıkhava sinema kültürü tüm dünyada devam ediyor. Atina’da Zefyros, Barselona’da Montjuic Castle, Londra’da Somerset House, Denver Colorado’da Red Rock Parks, Münih’te Olimpic Park, Sydney’de Moonlight Cinema ilk dikkati çekenleri.
Birçoğu muhteşem atmosferleriyle dikkat çekiyor. Örneğin Colorado’da kızıl kayalarda açık hava sineması olarak kullanılan alan bir amfi tiyatro, burada konserlere de yer veriliyor.
Atina’da Cine Thisio, Akropolis tepesinin eteklerinde tarihi bir manzaraya sahip. Açıkhava sinemaları birçok ülkede doğal ve tarihi güzelliklerin ortasında yaşanan bir kültür.
Bizde ise belediyelerin çabalarıyla ateşlenmeye çalışan bir gelenek olarak görülüyor.
Sürekliliği olan bir açıkhava sineması alanı yok.
O zaman Belediyeye düşen görev bu keyfi yaygınlaştırmak hatta uluslararası katılımlı bir açık hava film festivali düzenlemek.

Haberin Devamı

Şarkılara dökülen bir yaşamın öyküsü

Fransızca parçaların dillerden düşmediği 60’lı 70’li yılların en popüler kadın şarkıcılarından Dalida’nın inişli çıkışlı hayatının sinemaya yansıması bence gecikmiş bir proje.

Açıkhava sineması

1987’de hayata veda eden sanatçının yaşam hikayesi için bu kadar yıl beklenmemeliymiş.
Yönetmen Lisa Azueros Kahire doğumlu, İtalyan vatandaşı, Fransız şarkıcısı olarak tanınan Dalida’yı ölümüne kadar izleyen yıllarını belgesel tadında bir filmle anımsatıyor.
Ünlü olduğu yıllarda her evde bir kaseti, bir 45’liği olan bu muhteşem şarkıcıyı bunalımlarıyla, aşklarıyla, müzik sevgisiyle geniş bir pencereden tanıtıyor. Yaşadığı aşkları ve acıları şarkı sözlerine de döken Dalida’nın önemli yaşam durakları şarkılarında saklı.
Her şeyden önce Dalida’yı canlandıran İtalyan oyuncu Sveva Alviti’nin olağanüstü performansına hayran kaldım. Dalida’ya bire bir benzeyen fiziğiyle onun Olympia’lı yıllarına götürüyor seyirciyi.
Senaryonun şarkıcının tüm yaşamına odaklanması anlatımın derinleşmesine imkan vermiyor.
Aşkları, müziği derken anlatım uzun metraj video klip havasına giriyor. Yine de Dalida’nın o güzel şarkıları zevkle izleniyor. “Bambino”, “Paroles, paroles”, “Je suis malade”, “Gigi L’amoroso”, ”J’attendrai” tekrar anımsanıyor. Oyunculukların tek kelimeyle mükemmel olduğu bir film.

Haberin Devamı

VİZYONDAKİLER

Haberin Devamı

HIZLI VE ÖFKELİ 8 ***
GALAKSİNİN KORUYUCULARI 2 ***
KABUKTAKİ HAYALET **
TATLIM TATLIM: HAYBEDEN GERÇEKÜSTÜ AŞK ***
LOGAN **

BAŞKA SİNEMA(KARACA)

BEDEN VE RUH ****
DALİDA ***
KOCA DÜNYA ***
BLUE ****
GELECEK GÜNLER ***