Fedai Ünal

Fedai Ünal

fedonunal@gmail.com

Tüm Yazıları

Yolculuğumuza geçen hafta kaldığımız yerden devam ediyoruz.
Gece karnımız tok, sırtımız pek bir uyku çektikten sonra kahvaltımızı Keşan’da Onur Çorba’da yapıyoruz. Kestirmeli birer kelle paça içiyoruz. Kısa bir Keşan turundan sonra geçen yıl gittiğim Pavli Panayırı dönüşünde, yağmurlu bir havada ayaküstü birer köfte yediğimiz ve tadı damağımızda kalan Köfteci Niyazi’ye doğru çeviriyoruz rotamızı. O gün arkadaşlarımla bizi Köfteci Niyazi’de kasanın başında karşılayan Niyazi’nin oğlu Özcan Atasayarlar, yine bıraktığımız yerde. Kasanın başında. Daha sokağın başında burnumuza gelen şahane köfte kokularının geldiği tezgâhın başındayız işte. Ve yine acayip samimi karşılıyor Özcan Abi bizi. Hemen köftelerimizi, salatamızı, cacığımızı gönderiyor masamıza. Uzun uzun konuşuyoruz köfteyi ve bu şahane lezzeti yaratan babasını. Kalkma zamanı geldiğinde geçen sefer olan şey yine oluyor. Özcan Abi tatlı diliyle, samimiyetiyle, o babacan tavrıyla yine hesap ödetmeden yolcu ediyor bizi.

Et üzerine bir yolculuk (2)

Şimdi ver elini Edirne...

Haberin Devamı

Edirne’ye Balıkçı Yasem

Edirne’ye her geldiğimde bi hüzün kaplar içimi. Bulgaristan’dan trenle gelişimiz gözümün önüne gelir. Sonra ta Osmanlı’dan kalma misafirhanelerde konuk edilişimiz. Babalarımız, gençler gidilecek şehre araç bulma telaşındayken, o misafirhanenin bahçesinde dedelerimizin çocukları eğlendirmek için güreş tutturdukları gözümün önünden geçer. Sonra, babamın amcasının verdiği demir 5 lirayla aldığım ilk gerçek gazoz düğümlenir boğazıma.
İşte yine bu güzel şehirdeyiz.
Akşam geç saatte ulaştığımız Edirne’de, yoldaşlarım Aykut ve Mehmet ‘@gurmecanlar’la birlikte çarşı turuna çıkıyoruz. Çarşının ortalarında balık pazarına vardığımızda, eski bir dost sesleniyor sokağın içinden “Ooo, Fedon Abim gelmiş.”
İki yıl önce kamp arkadaşım ve Hürriyet gazetesinden Seçkin İyener Abimle bir araba almaya gitmiştik Edirne’ye. O zaman tanışmıştık balıkçı Yasem’le. O gün nasıl samimi karşıladıysa, yine aynı samimiyetle karşıladı bizi.
İki lafın belini kıralım diye oturduk dükkânın önüne, ama kalktığımızda saat 12.00’yi çoktan geçmişti.
Şimdi dinlenme zamanı.

Haberin Devamı

Kırcaali, otogarda ilk kebapçe

İşte Kırcaali yolundayız. Edirne’den yaklaşık 3 saatlik bir yolculuktan sonra Kırcaali Otogarı’na varıyoruz. Daha otobüsten iner inmez otogardaki kebapçecide alıyoruz soluğu. E kolay değil 3 saattir yoldayız. Arkadaşım Ergün, işi dolayısıyla bir saat gecikiyor. Biz de zamanı değerlendiriyoruz otogardaki kebapçecide.

Köyde kuzu çevirme

Ve işte Ergün geliyor. Kardeşimize sarılır gibi sarılıyoruz birbirimize. Şimdi istikamet Ustanlar köyü. Terk edilmiş köyümüzde her Mayıs ayının ilk Cumartesi günü, arkadaşlarım Ergün ve Sevgin’in gayretleriyle dünyanın dört bir yanında yaşayan köylülerimizi bir araya getiren kuzu çevirme organizasyonu için hazırlık yapma zamanı. Yol boyunca Aykut ve Mehmet’e bildiklerimi anlatıyorum. Köye girerken bambaşka bir heyecan kaplıyor içimi. Arabadan iner inmez köyümü, arkadaşlarımla yaptıklarımı, annemi, babamı, dedemi, herkesi anlatmaya çalışıyorum misafirlerime.
Gece deliksiz bir uykudan sonra erkenden kalkıyoruz. Ama bizden daha erken kalkan Sevgin ve Aykut, kuzuyu ateşe koymuşlar bile. Öğleye doğru köylülerimiz geliyor. Ve derin bir muhabbet başlıyor.

Haberin Devamı

Köy okulumuz Nâzım Hikmet

Bi ara Aykut’la birlikte, benim çocukluğumda efsanelerle dolu dutluğa doğru gidiyoruz. Giderken Aykut’a okulumuzun hem camisi, hem okulu, hem de benim hayatımda ilk sinema deneyimimi yaşadığım sinemamızı gösteriyorum. Ve onun çok etkilendiği bir bilgi veriyorum. Köyümüzde bir dönem hizmet veren bu taş yapının adı, okul olduğu yıllarda Nâzım Hikmet’miş. Evet! Nâzım Hikmet! Şimdi virane olan bu binada onun şiirlerini okumuş babalarımız. Ne güzel!
Dutluğa vardığımızda tam ben etrafı anlatırken önümüzden geçen koca bir yılan bizi biraz ürkütüyor ama biz çok cesur bi şekilde kuzu çevirmenin yanında alıyoruz soluğu!

Dönüş ve Ciğerci Aydın

Ve işte bir özlü söz daha buluyor yerini. Sayılı gün çabuk geçiyor. Sabah erkenden biniyoruz otobüsümüze ve anavatan Türkiye yolculuğu başlıyor. Sınıra geldiğimizde gördüğümüz bayrağımız içimizi ferahlatıyor. Hoş, köyümüzde de dalgalandırmıştık albayrağımızı ama Türkiye’de başka dalgalanıyor.
Yaklaşık üç saat sonra Edirne’ye varıyoruz. Mehmet yol boyunca dualar ediyor, Ciğerci Aydın açık olsun diye. Ve duaları gerçek oluyor. İşte Ciğerci Aydın’dayız.
Ee İnstagram blogger’ı olmak kolay değil. Mehmet (@gurmecanlar) hemen sipariş ettiğimiz ciğerleri, masaya gelen garnitürleri çekiyor takipçileri için. Kızgın yağda 30 saniye kadar kalan ciğerin bu kadar lezzetli olabileceği inanın aklınızdan geçmez.
Yolumuz uzun. İzmir bizi bekler deyip Ciğerci Aydın’a veda ediyoruz ve düşüyoruz yollara. Aynen giderken olduğu gibi göz açıp kapatıncaya kadar geçiyor zaman. Elbette yolda yine yemek muhabbeti var.

Ayvalık’ta Olay Tost

Son molamızı Ayvalık’ta Tostçular Çarşısı’nda Olay Tost’ta veriyoruz. Melih Usta, bize Olay Tost Spesiyali’ni hazırlıyor. İki peynirli, pastırmalı, kavurmalı ve sucuklu bu efsane tosta hepimiz bayılıyoruz.
Hızlıca girip çıktığımız Ayvalık’tan tadı damağımızda kalan tostu bi daha ne zaman yeriz diye düşünerek yeniden yola koyuluyoruz.
Son durak İzmir! Güzel İzmir. İşte böyle bir yolculuk bizimkisi. Başlıktaki gibi, “Et üzerine bir yolculuk”...
Aykut, Mehmet bi daha gidelim be köyüme.
Bi kuzu daha çevirelim. Ne dersiniz?

BEN OLSAM

Bu şahane konseri kaçırmazdım...

Geçen Çarşamba günü Engelliler Haftası dolayısıyla Narlıdere Belediyesi’nin yanındaki Narlıdere AKM’de şahane bir konser etkinliği vardı. İzmir Otizm Orkestrası ve Korosu’yla birlikte Mehmet Erdem, Hüsnü Şenlendirici, Cengiz Bozkurt ve Aslı Güngör sahne aldı. Salon hıncahınç doluydu. Çocuklar, geceye gönüllü katılan sanatçılar şahane bir konsere, eğlenceye imza attılar. Tam anlamıyla bir müzik ziyafeti çektiler gelen konuklara. Otizmli bir çocuğun olduğu yerde durması başlı başına bir başarıyken, bu çocuklar 3 saate yakın süreyle sahne aldılar. Onları ayakta alkışlıyorum. Ancak konser maalesef bir kişi eksik başlayıp bir kişi eksik sona erdi. Narlıdere’de böyle bir etkinlikte mutlaka görmeyi arzu ettiğimiz Narlıdere Belediye Başkanı yoktu.
Ben olsam, böyle bir organizasyonu asla kaçırmazdım. Mutlaka ev sahibi olarak başından sonuna kadar orada olurdum.
Tabii ben olsam!